Ruhat Mengi - [email protected]


Ruhat Mengi
Başbakan Erdoğan’ın Kızılcahamam’da yaptığı “bol cumhurlu” konuşmayı dinlerken de aklıma çelişkiler, sorular takıldı durdu. Soru sormaya programlanmış beyin de böyle çalışıyor işte ne yapacaksınız... Soru sormanız “cebren ve hileyle” engellense de soru üretimi bitmiyor. Başbakan Erdoğan yine sanki “devlet alanlarında dini simge ve ibadetlerin kısıtlanması” Türkiye’de keşfedilmiş gibi, demokrasi sınırsız özgürlük anlamına geliyormuş gibi bu kurallar Avrupa ülkelerinde ve ABD’de yokmuş gibi “cumhura ait hiçbir yer cumhura yasaklanamaz” diyor örneğin... O zaman niye her sıkıştığımızda AB’yi örnek gösteriyoruz? AİHM kararları neyi anlatıyor mesela?

“Milletin hakkına, hukukuna sahip çıkmak”tan söz edince bu kez; sözü edilen “millet” her yapılanı, her söyleneni onaylayan uyumlu(!) kullar demek herhalde diye düşünüyorum, zira sorgulayan, tartışan, tartıştıran, eleştiri getirenlerin millet değil illet olarak görüldüğü ve tasfiye edildiği ortada. O zaman, yine kafa karışıklığını önlemek için “yeni bir laiklik tarifi” gibi “yeni bir cumhur tarifi” de gerekiyor. Ve tabii bir de her hakkının düşünüldüğü söylenen cumhurun “kendi vekilini seçmesine izin verilmemesi” meselesi var. Bir numaralı demokratikleşme şartı olan “kendi milletvekilini seçme hakkı” bir türlü liderden alınıp halka verilmiyor. Herşeyi bilen, yüksek mahkemelere kimin üye seçmesine karar verecek kadar teknik hukuk bilgisine sahip olan cumhurun vekilini seçemeyeceğine, liderin daha doğru karar vereceğine(!) inanılıyor. Her nedense? Cumhurun bunu soracağı gün gelecektir herhalde.

İşte böyle arkadaşlar, bir “cumhur” lafı çok şey hatırlatıyor icabında