TÜİK’in de güdümlemesiyle, işsizlikte yine yanlış yorumlar yapılıyor. İşsizlik artmıyormuş, hatta azalıyormuş!...Gerçekte ise böyle bir şey yok. Öncelikle, Ekim 2010 için açıklanan veriler içinde, istihdama bakalım, artış var mı? Hayır yok. Tersine, Ekim’den Eylül’e bin kişi işini kaybetmiş. O zaman işsizlik nasıl azalıyor ? Azalma diye gösterilen, iş arama iddiası olan işsizlerin umudunu kesip piyasadan çekilmesinden kaynaklanıyor. Böyle olunca, yani resmi işgücü sayısı azalınca, resmi işsiz sayısı da, resmi işsizlik oranı da artmamış görünüyor.

Buradaki esas sorun, 15 yaşın üstündeki nüfustan işgücüne katılanların oranının yüzde 48-49’da seyretmesi, yani 15 yaşın üstündeki nüfusun yarısından fazlasının işgücüne dahil olmaması. AB-25 genelinde yüzde 71 olan işgücüne katılan nüfus oranı bizde hala yüzde 50’yi bulamıyor. Farkı görebiliyor muyuz? AB’de çalışabilir nüfusun yüzde 71’i işgücü piyasasında olduğu halde işsizlik oranı yüzde 10. Bizde çalışabilir nüfusun sadece yüzde 49’u işgücü piyasasında ama işsizlik oranı yüzde 11-12…Nüfus, işgücü piyasasında olmadığı için işsiz sayısı da işsizlik oranı da düşük görünüyor. Bu farkı, bu tabanı, hiçbir analizde gözden kaçırmamak gerekir.



İşgücüne dahil olamamanın eğitimle, yaşlılıkla da ilgisi var, ama onlar çıkarıldığında yine önemli bir nüfusun iş arayanlar, çalışanlar arasına katılmadığı görülüyor ve son 3 yılda bu atıl nüfus gerilemiyor, artıyor. Kriz öncesi yani Ekim 2008’de 26,7 milyon (15 yaş üstü) nüfus işgücü dışındaydı. 2009 Ekim’inde bu 162 bin kadar azaldı. Yani yaklaşık 162 bin kişi, işgücü piyasasına iş aramak için çıktı. Ama 2010 Ekim’inde durum ne ? 300 binden fazla artmış işgücü dışı nüfus. Yani, işgücü piyasasına girmeye teşebbüs eden ama iş bulamayan, iş aramaktan artık umudunu yitirenler ile, buna hiç cesaret etmeden piyasaya çıkmayanların, evine, kahvesine çekilmiş olanların sayısı 300 bin artmış durumda. Bunlar arasında vasıfsız işçilerin, özellikle “ev kadını” statüsünde olanların ağırlıkta olduğu söylenebilir.

***

Çalışabilir nüfusuna iş umudu vermeyen AKP iktidarının izlediği politikalar sonucu, özellikle sanayide istihdamsız büyüme çarpıklığı sürüyor. Küçülen tarımda, 2009 Ekim ayına göre 334 bin istihdam artışı gösteren TÜİK verileri, tarım istihdamında açıklayamayacağı bir tutarsızlık içinde. Büyüyen imalat sanayisi ise kriz öncesinin, örneğin 2008 Ekim’inin istihdamını 2010 Ekim’inde sağlayamıyor. İlkinde 4 milyon 250 bin olan sanayi işçisi sayısı, bugün o düzeyden 7 bin eksik, yani 4 milyon 243 bin. Sanayi büyüyor ama önceki yıldan daha az işçi çalıştırarak. Bu nasıl oluyor derseniz, olur. Üç kişinin işini iki kişiye yıkarsınız, itiraz edeni işten atmakla tehdit edersiniz; ve/veya, işçinin yerine ucuzlamış ithalatla makine getirir koyarsınız, işçiyi de kapının önüne atarsınız. Yaşanan bu değilse nedir? Artan sanayi üretimi, azalmış istihdamla nasıl gerçekleşiyor?