Çok uzun bir adamdı, iriydi. Sen de 200 cm. boy, ben diyeyim 135-140 kg.ağırlık.
Bu kalıpla yapabileceğin pek az iş vardır dünyada. O da, Basketbol oynamaya başladı, bu kalıpla.
Oynadığı basketbol, takımının çıtasını yükseltti, attığı basketler ve aldığı ribauntlarla takımını 
şampiyonluğa taşıdığı.
Tabikide tatil hakkıydı. Memleketine gitmek için fiat tipo marka bir araç aldı. O zamanlar bu araç 
daha yeni piyasaya sürülmüş ve tüm otomobil severlerin gözbebeği olmuştu. Tek bir sıkıntısı vardı araçla ilgili.
Cüssesi sebebiyle koltukta oturmakta zorlanıyordu. Sürücü koltuğuna ekstra kızaklar ekleterek 
koltuğunu arka koltuğa kadar yapıştırmış, bir iki dizayn daha yaparak, sürüşün keyfine odaklanmıştı. Tatil için yola 
çıktı.
Takım şampiyon olmuş, altına çektiği yeni arabası ile yılın yorgunluğunu atmak için yollarda yağ gibi 
giderken, arkasından gelen bir aracın sellektör yaptığını farketti. Ama aldırış etmedi buna. Biraz gittikten sonra 
bu sefer arkadaki araç hem sellektör yapmaya hem de korna çalmaya başladı. Kendince düşündü ancak bir hatası bir kusuru yoktu,
kendi yolunda gidiyordu öylece.Takip eden araç şoförü bu sefer bizim basketçiye daha da yakınlaşarak aracıyla tacize başladı.
Bizimki yolun kenarına çekti aracını. Diğer araç sürücüsü aracından inerek el kol hareketiyle ve sinkaflı kelimeler kullanarak
bizimkine doğru geliyordu. Bizimki, kendine güvendiği için oralı bile olmadı.
Adam araca yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı sinkaflı sözler sarfetmeye devam ederek.
Bizim basketbolcu hiç istifini bozmadan, yavaşça camı araladı ve "bir şey mi vardı birader" diyerek seslendi
adama. Adam arkasına bakmadan kaçtı gitti, aracına atladığı gibi toz oldu.
Sizce neden?
Dedim ya yazıma başlarken, bizimki koltuğunu arka koltuğa kadar dayayarak anca araç kullanabiliyor diye. 
İşte bu sebepten dolayı, adama seslenirken, doğal olarak ön camı açıp değil de, arka camı açıp seslendi.
Arka camdan bir kafanın çıktığını hayal edip, o koltukta oturan kişinin cüssesini, boyunu ve kilosunu hesaplayın 
o anki korkuyla.
Tıpkı 100 yıl önceki Çanakkale Zaferi gibi.
Türk milleti, birbirine kenetlendiği, birbirine inandığı zaman bu evrende neler yapabileceğini kime sorarsanız
sorun bilir. Bizim cüssemiz de, gölgemiz de çoğu şey için yeterli gelir.
Yıllardır, ülkemizin içinde bulunduğu, ekonomik-sosyal ve en önemlisi toplumsal sıkıntılar 
hep birlikte, elele, gönülgönüle aşılacaktır. Yeter ki, gücümüzün farkına vakit geçirmeden varalım. 
Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir memleketi kurtarırmış.
Tıpkı, Çanakkale zaferinde olduğu gibi.
Güzel günler görmek dileğiyle...