T.C.

 

YARGITAY

 

HUKUK GENEL KURULU

 

E. 2011/10-291

 

K. 2011/399

 

T. 8.6.2011

 

• YAŞLILIK AYLIĞI (Hak Kazanıldığının Tespiti ve Biriken Aylıkların Tahsili - Davalı Kurumun Erken Yapılan Başvuruya Geçerlilik Tanıyarak Yaş Şartının Oluştuğu Tarihten İtibaren Yaşlılık Aylığı Bağlaması Gerektiği)

 

• KUSURU OLMAKSIZIN HAK KAYBINA UĞRAMA (Yaşlılık Aylığına Hak Kazanıldığının Tespiti ve Biriken Aylıkların Tahsili - Davalı Kurum Tarafından Uygun Bir Süre İçinde Cevap Verilmeyerek Davacının Zamanında Tahsis Talebinde Bulunamaması Sebebiyle Hak Kaybına Uğramasının Davacının Kusurundan Kaynaklanmadığı)

 

• YAŞLILIK AYLIĞINA HAK KAZANILMASINDAN ÖNCE YAPILAN TALEP (Davalı Kurumun Erken Yapılan Başvuruya Geçerlilik Tanıyarak Yaş Şartının Oluştuğu Tarihten İtibaren Yaşlılık Aylığı Bağlaması Gerektiği)

 

• EMEKLİLİK KOŞULLARI (Yaş Şartı Gerçekleşmeden Yaşlılık Aylığı Bağlanmasına Dair İlk Başvurunun Reddedilmesinden Sonra Emeklilik Koşulları Oluştuğunda Yeni Bir Tahsis Talebi Beklenmeden İlk Yapılan Talebe Geçerlilik Tanınarak Yaşlılık Aylığının Bağlanması Gerektiği - Yaşlılık Aylığına Hak Kazanıldığının Tespiti ve Biriken Aylıkların Tahsili)

 

506/m.62,Geç.81/B-a

 

ÖZET : Dava, yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespitiyle aksine kurum işleminin iptali ve biriken aylıkların tahsili istemine ilişkindir. Yaş şartı gerçekleşmeden yaşlılık aylığı bağlanmasına dair ilk başvurunun reddedilmesinden sonra emeklilik koşulları oluştuğunda yeni bir tahsis talebi beklenmeden ilk yapılan talebe geçerlilik tanınarak yaşlılık aylığı bağlanmalıdır. Davalı kurum tarafından uygun bir süre içinde cevap verilmeyerek davacının zamanında tahsis talebinde bulunamaması sebebiyle hak kaybına uğraması davacının kusurundan kaynaklanmamaktadır. Davalı kurumun erken yapılan başvuruya geçerlilik tanıyarak yaş şartının oluştuğu tarihten itibaren yaşlılık aylığı bağlamasına engel bir hüküm bulunmamaktadır.

 

DAVA : Taraflar arasındaki "tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.12.2009 gün ve 2007/634 E.-2009/1135 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 11.5.2010 gün ve 2010/1766-6971 Sayılı ilamı ile;

 

(... Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 506 Sayılı Kanunun 62. maddesine göre, sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya, bu isteğinden sonraki aybaşından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanır.

 

Kurum'a, ilk defa 2.10.1978 tarihinde tescil edilen ve hizmet birleştirmesiyle 7355 günlük prim ödemiş olan davacıya, 506 Sayılı Kanunun geçici 81. maddesinin B-a bendi gereğince, 44 yaşını doldurduktan sonra yazılı talepte bulunması durumunda yaşlılık aylığı bağlanabilecektir. 30.6.2005 tarihli talebi, yaş şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle reddedilen davacıya, 26.10.2006 tarihli talebi ile 1.11.2006 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

 

Davacının, yaşlılık aylığı şartlarından sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı gerçekleşmiş ise de; 5.10.1961 doğum tarihine göre, 44 yaşını doldurmadan, buna göre, yaşlılık aylığına hak kazanılmasından önce 30.6.2005 tarihinde yapılan talebe geçerlilik tanınarak, 44 yaşını doldurduğu 1.11.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

 

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...),

 

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

 

H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:

 

KARAR : Dava, 1.11.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespitiyle aksine kurum işleminin iptali ve 1.11.2005-31.10.2006 dönemi için biriken aylıkların tahsili istemine ilişkindir.

 

H.G.K.nca, işin esasına girilmeden önce, bozma ilamından sonra davacı tarafından emsal olarak sunulan dosyanın incelenmesinden sonra verilen temyize konu kararın direnme mi, yeni hüküm mü olduğu, temyiz incelemesinin H.G.K.nca yapılıp yapılamayacağı hususu öncelikle ve ön sorun olarak ele alınıp, incelenmiştir.

 

Öncelikle belirtilmelidir ki, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir(H.U.M.K.429 mad.).

 

Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.

 

Mahkemece, bozmadan sonra ibraz edilen emsal dosya incelenmiş ve dosya arasına alınmış ise de karara gerekçe yapılmamış, incelenmekle yetinilmiş; önceki karar gerekçesi değişikliğe uğramamıştır.

 

Bu haliyle; usulen direnme kararı niteliğinde kabul edilen karara yönelik temyiz itirazlarının ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

 

İşin esasına gelince;

 

Davacı vekili, müvekkilinin 30.6.2005 tarihinde yaşlılık aylığı talebinde bulunduğunu, kurumun 16 ay sonra 16.10.2006 tarihinde verdiği cevapta 5.10.1961 doğumlu müvekkilinin 44 yaşını doldurduğu tarihi takip eden 1.11.2005 tarihinden itibaren 506 Sayılı yasadan aylığa hak kazanacağını, talebin 4 ay erken yapılması sebebiyle aylık talebinin reddedildiğinin bildirildiğini, kurumun bu durumda işlemi askıya alarak 2. başvuruyu beklemeden şartların oluştuğu tarihte yaşlılık aylığı bağlaması gerektiğini ileri sürerek davalı kurum işleminin iptali ile 1.11.2005-1.11.2006 tarihleri arasında ödenmeyen yaşlılık aylıklarına mahsuben 1.500.00 TL.nın ödeme tarihleri itibariyle faizleriyle birlikte tahsiline karar verilmesini, fazlaya dair haklarının saklı tutulmasını talep ve dava etmiş, ıslahla fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere toplam 5.652, 75 TL yaşlılık aylığının faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.

 

Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili, davacının işe ilk giriş tarihinin 2.10.1978 olduğunu, davacı tarafından isteğe bağlı sigortalılığının iptaliyle ilgili kurum işleminin iptali için 11.7.2005 tarihinde Manisa İş Mahkemesine dava açtığını, yargılama devam ederken sigortalının 30.6.2005 tarihinde tahsis talebinde bulunduğunu, bu sebeple yargılama sonucunun beklendiğini, isteğe bağlı sigortalılığının kabulüne dair Mahkeme kararının 22.9.2006 tarihinde Müdürlüğe sunulduğunu, tahsis talebinin anılan tarihten sonra değerlendirmeye alındığını, ancak adı geçenin gerekli yaş şartı olan 44 yaşını tahsis talep tarihi olan 30.6.2005 tarihinde yerine getirmediğinden 16.10.2006 tarihli yazılarıyla tahsis talebinin reddedildiğini, Kurum işleminin yasaya ve mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

 

Yerel mahkemece, ilk başvurunun reddedilmesinden sonra emeklilik koşulları oluştuğunda yeni bir tahsis talebi beklenmeden yaşlılık aylığının bağlanması gerektiği halde davalı kurum tarafından 1.11.2006 tarihinden itibaren aylık bağlanması sebebiyle bilirkişi raporunda yapılan hesaplama doğrultusunda aksine davalı kurum işleminin iptaliyle davacıya 1.11.2005 tarihinden itibaren aylık bağlanması gerektiğinin tespitine, davacının 1.11.2005-1.11.2006 tarihleri arasındaki ödenmesi gereken toplam 5.652, 75 TL yaşlılık aylığının her bir aylığın ödenmesi gerektiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

 

Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire; yukarda metni yazılı gerekçeyle hükmün BOZULMASINA karar vermiş, yerel mahkemece, önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle ilk kararda direnilmiş; hükmü davalı Kurum vekili temyiz etmiştir.

 

Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; yaş şartı gerçekleşmeden yaşlılık aylığı bağlanmasına dair ilk başvurunun reddedilmesinden sonra emeklilik koşulları oluştuğunda yeni bir tahsis talebi beklenmeden ilk yapılan talebe geçerlilik tanınarak yaşlılık aylığının bağlanması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

 

Sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir. Sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde, sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olması zorunludur. Sosyal hukuk devleti, niteliğinin bir gereği olarak "sosyal güvenlik" kavramını yaşama geçirerek somutlaştırır. Sosyal devletin gerçekleşme aracı olan sosyal güvenlik kavramı insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim, gelecekten emin olma düşüncesinin, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için asgari bir güvence sağlamak, sosyal güvenliğin varlık koşulu, diğer bir ifadeyle olmazsa olmazıdır.

 

Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 506 Sayılı Kanunun 62 nci maddesi hükmü gereğince, sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı istekte bulunan ve yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya bu isteğinden sonraki aybaşından başlanarak yaşlılık aylığı bağlanır. Geçici 81. madde B.a bendi gereğince, (A) bendi kapsamında olanlar hariç sigortalılık süresi 18 (dahil) yıldan fazla olan kadınlar 20 yıllık sigortalılık süresini ve 40 yaşını doldurmaları, sigortalılık süresi 23 yıldan (dahil) fazla olan erkekler 25 yıllık sigortalılık süresini ve 44 yaşını doldurmaları ve en az 5000 gün, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilirler.

 

Somut olayda; davacı 5.10.1961 doğumlu olup ilk defa 2.10.1978 tarihinde işe girmiş ve hizmet birleştirmesiyle 7355 günlük prim ödemiştir.

 

506 Sayılı Kanunun geçici 81. maddesinin B-a bendi gereğince, 44 yaşını doldurduktan sonra yazılı talepte bulunması durumunda yaşlılık aylığı bağlanabilecektir.

 

Davacı 30.6.2005 tarihinde yaşlılık aylığı bağlanması için başvuruda bulunmuştur. 44 yaşını 5.10.2005 tarihinde doldurduğundan 1.11.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığı, davacının 30.6.2005 tahsis talep tarihinde koşullar yerine gelmediğinden talebinin reddedildiği 16.10.2006 tarihli yazıyla davalı kurum tarafından davacıya bildirilmiştir.

 

Davacı, önceki başvurusundaki hakları saklı kalmak üzere 26.10.2006 tarihinde yeniden başvuruda bulunmuş davalı Kurumca 1.11.2006 tarihinden geçerli olarak yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

 

Davacının, yaşlılık aylığı şartlarından sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısının gerçekleştiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

 

Bu durumda davalı kurum tarafından, 5.10.1961 doğum tarihine göre, 44 yaşını doldurmadan, buna göre, yaşlılık aylığına hak kazanılmasından önce 30.6.2005 tarihinde yapılan talebe geçerlilik tanınarak, 44 yaşını doldurduğu 1.11.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına karar vermesi gerekir.

 

Hal böyle iken davacının süresinde başvuru yapmasına da engel olacak şekilde 16 ay sonra 16.10.2006 tarih ve 079733 Sayılı yazısı ile "28 yıllık sigortalılık süresinde 5.000 günü aşkın prim ödeme gün sayısı bulunduğu ve 43 yaşını doldurduğunun tespit edildiği, 506 Sayılı Kanun'un 4447 Sayılı Kanunla değişik geçici 81/B-a maddesine göre en az 25 yıl 5.000 gün 44 yaşını dolduran sigortalılara yaşlılık aylığı bağlanabileceğinin öngörüldüğü, bu durumda gerekli şartlar yerine getirilmediğinden tahsis talebinin reddedildiği" bildirilerek yeniden talepte bulunulması halinde maaş bağlanabileceği belirtilmiştir.

 

Davalı kurum tarafından uygun bir süre içinde cevap verilmeyerek davacının zamanında tahsis talebinde bulunamaması sebebiyle hak kaybına uğraması davacının kusurundan kaynaklanmamaktadır.

 

Kaldı ki davalı kurumun erken yapılan başvuruya geçerlilik tanıyarak yaş şartının oluştuğu tarihten itibaren yaşlılık aylığı bağlamasına engel bir hüküm de bulunmamaktadır.

 

O halde, yukarda açıklanan sebeplerle usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

 

SONUÇ :  Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarda açıklanan sebeplerle ONANMASINA, 08.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.