Avukatlar anı yazıyorlar mı diye merak ettim ve Google’da arama yaptım, hayal kırıklığına uğradım. Bir tek kitaba rastladım, “Bir ceza avukatının anıları” diye.. Bunun dışında internet ortamında yayınlanmış münferit anılar vardı.

On binlerce avukattan sadece bir kişi mi anılarını yazmış? Belki birkaç, internet ortamına düşmemiş olabilir..

Bu durumun sosyolojik olarak araştırmaya değer olduğunu düşünüyorum..

Avukatlar neden anılarını yazmıyorlar? 

Münferit anılardan birisi ilgimi çekti.  Avukat anlatıyor;

Borçlu ve eşinin oturduğu ev, mesleki hayatımda görmediğim ve göreceğimi de sanmadığım bir plan kapsamında “şirketin lojmanı” olarak gösterilmiş ve dairenin antre duvarına vergi levhası konulmuştu. Bu ilginç muvazaa, infaz memurunu da herhalde şaşırttığı için, borçlu haciz mahallinde olduğu halde, istihkak iddialı olarak bile haciz işlemini gerçekleştirmedi.  Bu durum, müvekkil kurum karşısında beni zor durumda bırakmıştı.

Ancak, ben hukuk kuralları içinde mücadeleye devam edecektim. Borçlu şahsın, önceki borçları nedeni ile farklı bir icra müdürlüğü nezdindeki dosyasından alınan aciz belgesini iade suretiyle, borçlunun yeni bulunan taşınırlarının haczi için lojman gözüken evine hacze gittim.

Evde kimse yoktu, polis alındı, kapı çilingir ile açıldı ve diğer dosyadan haciz tatbik edilmeyen tüm taşınırlara haciz tatbiki suretiyle muhafaza altına alındı. Artık, salonda bulunan son bir sehpa kalmıştı ki, borçlu ve avukatı haciz mahalline geldiler. Benim arkam dönükken, içeri girip, borçlu enseme yumruk attı, ben döndüğümde araya polis memuru girmişti.

Borçlunun bu davranışına avukatının hiç bir tepki vermemesi ve hoş görür hali, mesleki açıdan üzücü bir durum oluşturuyordu. “

Bu anı bana bir anımı anımsattı. Müvekkilimin evinde alacaklı bankanın avukatı haciz yapıyor.  Avukat ile telefonla iletişime geçtim. Alacaklı avukatı bir miktar ödeme yapılırsa muhafaza yapmayacağını belirtiyor. Ben avukata “bunun mümkün olmadığını “ söyledim. Avukat “ o zaman tahliye yapar gibi haciz yaparım” dedi. Ben de “yapabilirsin” dedim. Bunun üzerine avukat bir süre sustu ve “ Ben avukatım elbette tahliye yapar gibi haciz yapmayacağım” dedi.

Avukat bir konutta her şeyin hukuk içerisinde kalındığında haczedilemeyeceğini söylemek istiyordu. Bir anlamda “tahliye yapar gibi haciz yaparım”  ifadesinden ötürü özür diliyordu.

Bu iki anıda ilgimi çeken birbirine zıt iki anlayış var. Haciz anısını internet ortamında paylaşan avukat, müvekkiline beğenilmek için gösterdiği maharetleri alt alta sıraladıktan sonra “  salonda bulunan son bir sehpa kalmıştı ki…” diye devam ediyor. Avukat tahliye yapar gibi konutu boşaltmış, bir sehpa kalmış, o anda eve borçlu gelmiş ve arkadan ensesine vurmuş, diğer borçlu avukatı da bu duruma seyirci kalmış..

Konutta tahliye yapar gibi haciz yapan ve internet ortamında paylaşan avukatın dünya görüşünü bilmiyorum, benim müvekkilimin evinde haciz yapan avukat İslamcı kanata mensup, muhtemelen Gülen Cemaatindendi.

Almanya günlerim geldi aklıma.. Almanya’da değil ev eşyalarını haczetmek, araba yaşı ve değerine göre arabalar bile haczedilemiyordu. Frankfurt’da ilginç bir anım, Alman arkadaşım iflas kararı almıştı. Alacaklıları kendisini ziyaret ediyorlardı ve geçmiş olsun dileklerini iletiyorlardı.

Ne kavga, ne bağırıp çağırma, tehdit etme, bunların hiçbirisi yoktu..

 Şaşkındım..

Şimdi denilecek ki “bizim borçlular üç kağıtçı, dolandırıcı..”

Yıl 1982, büyük kriz, banker skandalı.. Peş peşe iflaslar.. Bir iflas müdürü şöyle diyordu:

-Benim iflas müdürü olarak gördüğüm şimdiye kadar ki hemen hemen bütün iflaslar hileli idi, artık gerçek iflaslar başladı.

İngiltere’de İron Lady (Demir Lady), Türkiye’de Özal var, dünyada Friedman modeli, piyasa ekonomisi revaçta..

Türkiye, Özal ile birlikte piyasa ekonomisini yaşamaktadır ve ilk ciddi iflaslar başladı.

Almanya ve Türkiye, iki farklı ülke ve bir ülkede iki farklı avukat..

********************************************************************************************

Birlikte çalıştığım bir bayan avukat bir haciz anısını anlatırken “Çocuk televizyonda filim seyrediyordu..” dedi.

-Aldınız mı televizyonu?

-Evet

-Ne oldu tepkisi çocuğun?

-Ağladı, dedi..

Bir başka bayan avukat bir sosyal paylaşım sitesinde kadının köpeğini nasıl muhafaza altına aldığını anlatıyordu.

Avukatlar anılarını yazmıyorlar, yazsalar çok renkli hikayeler çıkacağını sanıyorum.

Bir gün internette bir araştırma yaparken avukatlarla ilgili bir fıkra okumuştum.

Üç arkadaş balonla dünya turuna çıkarlar. Bir süre yolculuktan sonra yerden 100 metre yüksekliğe kadar alçalıp ilk gördükleri kişiye nerde olduklarını sorarlar. Amaçların bulundukları konumu öğrenmektir. Yerdeki adam cevap verir;

-Beyim yerden 100 metre yüksektesiniz diye cevap verir.

Bu cevap üzerine balondaki adam yerdeki adama “ siz mutlaka avukatsınız”  der. Yerdeki bunu nasıl anladığını sorar. Balondaki cevap verir;

-Doğru bir bilgi verdiniz, ancak işe yaramaz bir bilgi, der..

*******************************************************************************************

Yeni avukatım, ağabeyimiz sayılacak, mareşal lakaplı bir avukatın ofisindeyim. Ofis Sultanahmet adliyesinin yanında. Kapıdan içeriye bir delikanlı girdi. Bir şey danışmak istediğini söyledi. Delikanlı üvey teyzesine aşık, onunla evlenip evlenemeyeceğini soruyor.

Avukat yerinden kalktı, kütüphaneden kalın bir kitap aldı, kitaba epeyce baktı, notlar aldı. Sonra bir başka kitap, sonra bir başka..  Yarım saate yakın çalıştı, okudu, not aldı. Ben avukatın neden bu soruya kestirmeden cevap vermediğini düşündüm, bir ara müdahale etmeyi düşündü isem de ayıp olur diye sustum.

Avukatın cevabı tek bir kelime, “evlenemezsin” oldu. Delikanlı borcunu sordu. Avukat bayağı iyi bir para söyledi. Delikanlı “bir kelime için mi bu para?” diye sordu. Avukat çok kızgın;

-Bir saat çalıştım dedi.

Delikanlı parayı verdi ve gitti…