Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyinin Afrin Harekatıyla ilgili Basın Açıklamasını, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle güvence altına alınan Düşünceyi Açıklama Hakkı kapsamında görmüyor; güvenlik görevlilerinin ve yargının müdahalesini haklı buluyorum.

Çünkü, aşağıda sunacağım nedenlerle, ne bu açıklama bir düşüncenin açıklanması, ne de Türkiye, düşmanla işbirliği yapanların ellerini kollarını sallayarak gezebildikleri, iradesi olmayan bir ülke.

Türk ve Kürt düşmanı, Türkiye düşmanı katiller, emperyalist devletin kucağında oturarak, bu milletin vatanına, namusuna dayanmışken, sanki Mehmetçik durup dururken sınır ötesi harekat yapıyormuş gibi, deniliyor ki, “Aman bunlara ilişmeyin. İlişirseniz ‘…fiziksel, ruhsal, sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açar’sınız.”

İyi de, Türkiye maceraya atılmıyor, başkasının toprağını işgale gitmiyor; vatanını, milletini, onurunu, namusunu korumak için harekata geçiyor.

Elbette ki haklı savaşların da, terörle mücadelelerin de istenmeyen, çok zararlı sonuçları oluyor.

Tabipler iyi bilirler ki, ilaçların da birçok olumsuz yan etkisi var; ama daha kötü sonuçları, örneğin kalp krizini önlemek adına bu etkiler göze alınıyor ve ilaçlar kullanılıyor.

Açıklama yapanlar, tabiplikle başlayıp, sonunda siyasetçi gibi akıl da veriyorlar: “Savaşla baş etmenin yolu, adil, demokratik, eşitlikçi, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmaktır.”

Tabiplik mesleği adına açıklama yaptıklarına göre, bu sözlerin tabiplikle nasıl bir ilgisinin olduğunu da açıklamalıdırlar.

Yoksa şunu mu demek istiyorlar: “PKK/PYD/YPG haklı amaçlar için mücadele ediyor. Onların istediği hakları verirseniz terör/savaş olmaz…”

Söylemek gerekir ki, yapılan açıklama bir fikrin değil, terör örgütünü koruma çabasının dışa vurumudur. Terör örgütünü Türkiye’nin vereceği zarardan kurtarmaya çalışmaktır. Çünkü, bu açıklama sıradan bir zamanda değil, genel, soyut anlamda savaş karşıtlığına yönelik yapılmış bir açıklama değil, tam da Mehmetçiğin şer yuvalarını dağıtmak için yola çıktığı ve büyük riskler taşıyan bir zamanda somut bir duruma ilişkin yapılmıştır.

Açıklamanın zamanına bakılarak düşünüldüğünde yargının müdahalesi de kesinlikle doğrudur.

Düşünceyi açıklama hakkı Anayasamızda ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde güvenceye alınmıştır ama bu hak, devletin milletinin vatanına, canına, namusuna yönelmiş bir tehdit ve saldırıyı bertaraf etmek için giriştiği bir harekat sırasında, hem de düşmana hizmet etmek amacıyla kullanılacak bir hak değildir. Bunu, düşünceyi açıklama hakkını kullanmak olarak nitelemek yanlıştır. Bu, düşünceyi açıklama hakkı kullanılıyormuş gibi yapılıp düşmana hizmet etmek, bir başka deyişle vatana ihanet etmektir.

Şu da artık bilinmelidir ki, Türkiye hainlerin cirit attığı bir ülke değil, her bireyden milletinin yaşama hakkının, onurunun, özgürlüğünün korunduğu egemen bir ülkedir.

En derin saygılarımla sunuyorum. 01.02.18

Av. Arb. Selahattin Sarıoğlu

Malatya Barosu Önceki Başkanı