Güney Kore sinemasının son dönemde intikam üçlemesiyle yıldızını parlatan usta yönetmeni Park Chan-Wook’un, yarıştığı 2016 Cannes festivalinde en iyi sanat yönetimi ödülünü kazanmış, baştan sona şehvetle cinsel hazzın ağır bastığı, sadomazohist ilişkiler ve psikolojik gerilimle örülü, entrikadan geçilmeyen son filmi “The Handmaiden- Hizmetçi”de, farklı sınıflardan gelen 2 kadının, zengin bir hanımefendiyle gariban hizmetçisi arasındaki, şiddet ve tahakkümün öne çıktığı, alışılmış hetereoseksüel ilişki tarzlarına karşı çıkan bir lezbiyen aşk hikâyesi anlatılıyor.

Ana kahramanlarının bakış açılarından aktarılan, aynı hikâyenin birbirini tamamlayan farklı versiyonları denebilecek 3 ayrı bölümden bütünlenen “Hizmetçi”yi, Galli yazar Sarah Waters’in Viktorya çağı İngilteresinde geçen ve dilimize “Ustaparmak” diye çevrilmiş “The Fingersmith” adlı romanından serbestçe uyarlayan Park Chan-Wouk, hikâyeyi 1930’ların Japon işgalindeki Kore’sine ve Japonya’ya taşımış.

Erotik kitap ve pornografik tablo tutkunu, yaşlı koleksiyoncu eniştesi Kouzuki’nin bakımı ve gözetimi altında, muhteşem bir malikânede yaşayan Leydi Hideko’yla (Kim Min-Hee) evlenerek onun mirasına konmayı amaçlıyor, yoksul bir çocukken bir genelevde ayak işlerini yaptığı, sömürgeci İngilizler tarafından takılmış Kont adını benimsemiş ve kendisini çevresine Fujiwara klanından bir Japon soylusu olarak yutturmuş, fırlama Koreli erkek kahramanımız Kont (Ha Jung-Woo).

Önce Hideko’nun gönlüne girip deliler hastanesine kapatılmasıyla servetine konmasında yardım etmesi için onun hizmetçiliğini yapacak (yani kaleyi içten fethedecek) Sook-Hee’yi (Kim Tae-Ri) Leydi Hideko’nun yanına yerleştiriyor Kont.

Daha 5 yaşındayken paranın gerçeğiyle sahtesini ayırt etmeyi öğrenmiş, üçkâğıtçı, dolandırıcı, yankesici gibi adi suçlular arasında büyüyüp yetişmiş, okuması- yazması olmayan, alt sınıftan, anaç bir genç Koreli kadın Sook-Hee, hanımefendisiyle çok iyi anlaşan.

Entrikalar...

Hizmetçisinin de gelmesi şartıyla Kont’la evlenmeyi kabul edip Japonya’nın yolunu tutan Hideko’nun mirasını evlilik töreninin ardından hemen nakde çeviriyor Kont. Ancak Hideko yerine hizmetçi kapatılıyor canhıraş çığlıklar gelen akıl hastanesine, ilk bölümün sonunda.

Çevrilen entrikalarda kimin kimi oyuna getirdiğinin finalde ortaya çıkacağı filmin Hideko’nun bakışıyla anlatılmış ikinci bölümünde, Hideko’nun da bol dayaklı, mutsuz bir çocukluk geçirdiğini, Japonya’nın Kore’yi ilhak etmesindeki katkısından ötürü sınıf atlamış ve (Hideko’nun teyzesi olan) karısının vaktiyle kendini asarak intihar etmesine sebep olmuş, İngiltere hayranı, zalim eniştesinin istismarı ve tahakkümü altında yıllarca bir tutsak- kurban yaşamı sürdüğünü, bu arada sapkın eniştenin porno kitaplar okuttuğu yeğeni Hideko’ya ve servetine göz koyduğunu da fark ediyoruz.

Eniştenin Kont’u hak ettiği şekilde cezalandırdığı 3. bölümde, sürekli baskı altındaki Hideko’nun ‘kurtarıcı beyaz atlı prensi’nin alışılageldiği gibi bir erkek değil de, icabında müşfik bir sevgili, can yoldaşı ya da emzirmek isteyen bir anne tavrıyla hizmetçiliğini yapan bir başka kadın olduğu gibisinden çarpıcı bir finale dümen kırışıyla alkışlanacak türden, yüreklice bir sona varıyor film.

Göz alıcı bir yaratıcı yönetmen filmi

Böylece alışılagelmiş hetereoseksist kültüre başkaldırarak sonunda 2 kadını da erkek egemenliğinden kurtarıp özgürleştiren bu iz bırakan finaliyle, meraklısının aklında yer ediyor “Hizmetçi Kız”.

Hanımefendiyle hizmetçisi arasındaki kimi sevişme sahnelerinin yer yer yönetmen Abdellatif Kechiche’in ödüllü “La Vie d’Adele-Mavi En Sıcak Renktir”indeki (2013) benzeri sahneleri fazlasıyla çağrıştırdığı ve bu bölümleriyle kadın bedenini nesneleştirerek erotik gerilimi yükseltmeye yarayan, kışkırtıcı bir porno’msu fanteziye dönüştüğü eleştirisi de yapılan “Hizmetçi Kız” sonuçta bir dönem filminin gerektirdiği dekor-kostümleri, sanat yönetimi ve oyuncu performanslarıyla ilgisiz kalınamayacak türden, göz alıcı bir yaratıcı yönetmen filmi.

Özetle, lezbiyen aşka düzülen bir güzelleme niteliğindeki 3 bölümlü “Hizmetçi”, karmaşık, çetrefilli olay örgüsü ve farklı mesajının yanı sıra, estetik bakımdan birinci sınıf görselliğiyle, mükemmel kadrajlarıyla, Güney Koreli Park Chan-Wouk ustanın elinden çıkma ve kuşkusuz seyredilmeyi hak eden bir erotik gerilim seyirliği, tüm sinemaseverleri yeni bir İstanbul film festivali heyecanının sardığı şu bahar günlerinde.


Kaynak: Cumhuriyet.com.tr