Editörlerimizi aldık çember bir masaya (yalan, internetten toplandık) her birine 2014 içerisinde onlar için büyük anlam ifade eden işleri sorduk. Herkes kendine göre bir fikir belirtti. Dizi, film , çizgi roman, müzik ve oyun konularında Geekyapar editörleri için 2014’ün en iyilerinin yazılarını okuyorsunuz. Seneye hangi işler damga vurdu? Geri kalan 365 günden ne kaldı aklımızda? İşte burada!


1. Interstellar

Yücel Okçu: İnanın şuraya yazı yazmadan önce düşünürken “Ne yazsam da Interstellar’ın hakkını yemeyen bir yazı olsa” diye düşünüp durdum. En sonunda ne yazarsam yazayım faydası olmayacağını fark edip bu cümlelerle işe giriştim. Matthew McCounaghey, Dallas Buyers Club ve True Detective ile çoktan 2014’ün kendi senesi olduğunu ilan etmişti. Nolan ise TDKR ile biraz olsun “ah be abim pek olmadı bu” dedirtse de, bu sefer fizikçi Kip Thorne’un imzası bulunan bir bilim kurgu filmi ile geliyordu.

Haliyle filmin fragmanlarını görünce heyecanlanmamak elde değildi. Beklentimi çok büyük tutmama rağmen gidip gördüm ki, heyecanım hiç boşuna değilmiş. Görsel olarak muazzam bir şölen sunuldu, yetmedi öğrendik ki film için oluşturulan kara delik görüntüsü için gerçekten de bilimsel yayın niteliğinde bir çalışma yapılmış. Kara delik ve solucan deliği gibi şeyler dışında, Nolan yine CGI yerine yaratıcı yöntemler kullanmayı tercih ederek filmi oldukça gerçekçi göstermiş, seyirciyi uzayın derinlikleri içinde hissettirmişti.

Senaryoya gelecek olursak; özel görelilik kuramı bir ‘plot device’ olarak o kadar iyi kullanılmıştı ki, filmi her iki izleyişimde de film arasında büyük sessizlik vardı tüm salonda. O “23 sene” lafını duyunca herkes beyninden vurulmuşa dönüyordu. Bazı arkadaşlarım kim oynuyor, kim yönetiyor hiçbir ön bilgi olmadan “bilim kurgu filmiymiş, gidelim” mantığıyla gelmişlerdi filmi izlemeye. Onların halini siz düşünün artık.

Bilim kurgunun “kurgu” kısmını unutup saldıranlar da yok değildi tabi filme. Eleştirenler arasında bilim adamları da vardı, ama gördüğüm kadarıyla çoğu Kip Thorne’un film için yazdığı The Science of Interstellar kitabını okuduktan sonra sözlerinden geri dönmüşler ve hatalı olduklarını belirtmişler (Lawrence Krauss hariç, o halen adeta bir basement dweller üslubuyla filmi kötülemeye devam ediyor). Kim ne derse desin Interstellar bir bilim kurgu filmi için hem bu denli özene sahip hem de duygusal bir hikaye sunabilmiş yegane film olarak sadece 2014’ün değil belki de bir çoğumuz için hayatının en iyi filmi oldu bile.

Cihan Çoban: Christopher Nolan’ın hayal gücünü hafife almamak gerektiğinin bir kanıtı daha. Interstellar 2014’ün En İyi Filmi değil aslında, en başarılı filmi. Ama yakaladığı başarı çizgisinden dolayı En İyi işte diyebiliriz. Karıştı mı biraz olaylar? Evet, Interstellar biraz böyle bir filmdi.
Unutulmayacak deneyimler yaşattı Nolan bize, hem film içinde, hem bazılarımıza film dışında. Ayrıca en iyi Sci-Fi diyebiliriz dipnot olarak.
Mert Günhan: Bunu hala konuşuyor muyuz? Eğer o yıl bir Christopher Nolan filmi varsa zaten onun yılın en iyi filmi olacağı aşikârdır. Interstellar diyorum tabii ki her aklı başında insan gibi. Başka ne diyecektim ya?

2. Snowpiercer

Yigilante Kocagöz: Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho siyasal bilimkurgu türünü şaha kaldırdı. Bu film resmen bilimkurgu seyircisinin politik algısını yansıtmak için bir turnusol kâğıdı... Uzun yıllardır seyrettiğim en iyi film olabilir. Gidin seyredin, yetti artık Fight Club seyrettiğiniz!

Yiğitcan Erdoğan: Mühendis kafasıyla film izleyeceksek, Snowpiercer’ı çöpe atalım gitsin! Ama yok eğer sinemada görselliğe kıymet vereceksek, kartpostal gibi görüntüler için, ustaca kurgular için bilet parasıyla vedalaşacaksak Joon-ho’nun son eserine bir saygı duruşu borcumuz var. Chris Evans’tan Tilda Swinton’a, John Hurt’ten Alison Pill’e kadar kadrosundaki tüm herkesin sağlam oyunculuğu filmin katmeriydi. Gerçekten de vurucu, çarpıcı bir eserdi Snowpiercer. Hani biter de, aklınızda uzun süre kalır ya bazı filmler? Düşünüp devamlı kafanızda parçalarına ayırır, iyi sahnelerini anarsınız ya? Snowpiercer bu sene onu başarabilen bence tek filmdi.

3. The Wind Rises

Merve Çay: Oyumu Miyazaki’den yana kullanacağım. Bir Spirited Away değil belki ama usta yönetmenin tüm filmlerinden parçaların izini bu filmde sürebiliyoruz. Rüzgar Yükseliyor usta yönetmenin alışık olduğumuz fantastik dünyasını ve olgunlaşma yolundaki shojo karakterlerini gördüğümüz bir film değil. Hatta bilmeyenlere şunu da söyleyeyim filmin sonunu Miyazaki son dakikada değiştirdi. Çok daha karamsar -aynı Miyazaki’nin kendisi gibi- bir son olacakken zaten hayatta yeteri kadar umutsuzluk var diyerek tatlıya bağlıyor yine de filmin sonunda kendimi hüngür hüngür ağlarken bulduğumu saklamayacağım. Ayrıca bu film, Miyazaki’nin filmografisinde bizi gerçekçi bir hikaye ile başbaşa bıraktığı ve başrolü shonen olan tek filmi.

4. Guardians of the Galaxy

Seçkin Özcan: Çok iddialı olmamakla beraber sene boyunca benim için en eğlenceli, en aksiyonlu geçen film Galaksinin Koruyucuları oldu. Hem eğlenceli hem de gayet aksiyonluydu. Beni filme zorla götüren ve “Abi ben erkeklerle sinemaya gitmem” prensibimi çiğneten arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

5. Captain America The Winter Soldier

J.H.: Bu sene beni uzun, çok uzun yıllardan sonra iki kez aynı film için sinema salonuna soktu Winter Soldier. En son ne zaman böyle bir şey yaptığımı hatırlamıyorum, ama filmi bir defa izledikten sonra kendimi en yakın zamanda bir daha görmek isterken buldum. Gittim, bir bilet parası daha verdim. Sonra DVD’si yayınlanınca bir de onu izledim. Baştan sona iyi hazırlanmış kurgusu, Redford’ın da katkısıyla filme muhteşem sindirilmiş o harika 70’lerin casus filmi havası ve böğründen Agents of SHIELD’a bağlanışıyla bence hem MCU’nun, hem de 2014’ün en iyi filmiydi The Winter Soldier. Darısı Civil War’ın başına…

6. Locke

Fatih Yürür: Birileri tek mekân gerilimi mi dedi? Eğer kusursuz bir sinema matematiğinden bahsedecek olursak, karşımıza çıkan en ideal tarif muhtemelen Locke olacak! Tom Hardy’nin dengeli performansı, muhteşem görüntü işçiliği, yağ gibi akıp giden kurgusu ve Hardy’nin kullandığı BMW misali teklemeden ilerleyen senaryosuyla Locke, yılın en okkalı sinemasal mahsulüydü şüphesiz!

7. Edge of Tomorrow

Ege Tunca: Bu sene beni ansızın yakalayan film Edge of Tomorrow oldu. Baştan söyleyeyim çok büyük bir Tom Cruise hayranlığım yok. Sadece filmin konusu ilginç geldiği için izlemeye karar verdim. Özellikle zamanda yolculuk konusunun bu kadar eğlenceli işlenmiş olmasına bayıldım. Tom Cruise’un tekrar tekrar ölmeleri, yanında işlenen imkansız aşk teması beni benden aldı. Belki de tüm zamanların en çok beğendiğim iki filmi olan Groundhog Day ve 12 Maymun’dan birçok element içerdiği için izledim bu filmi tekrar tekrar. Bu sene Snowpiercer ile beraber birçok kişinin gözünden kaçan, klasik olabilecek bilim kurgu filmlerinden biriydi Edge of Tomorrow.

8. Gone Girl

Can Sungur: Bu da zor. Ya Gone Girl, ya Interstellar. Aslında, Interstellar herkes gibi beni de çok etkiledi ama özellikle ikinci yarısında içimdeki bilim geek’i “Oldu mu öyle abi of” dedi. Gone Girl ise başından sonuna “Sen de seyirci misin ulen, al küçük aklını da git” diyen bir filmdi. Herkese övüyorum, buraya da övüyorum. Bence 2014’ün kralı Gone Girl oldu.





Radikal