Son günlerde yeniden alevlenen Papaz Brunson üzerine dik durmak, boyun eğmemek gibi söylemeler yükseltildi. HDP hariç muhalefet partileri ortak bir bildiri ile tepkilerini dile getirdiler.

Öze değil de söze baktığınızda Türkiye ile ABD arasında köprülerin atıldığını düşünebilirsiniz.

ABD Türkiye ilişkilerinde sorunun sadece papaz olmadığı biliniyor.

İki ülke arasındaki başlıca sorunları ABD tarafından PYD’ye verilen destek, İran, Suriye sorunları olarak özetleyebiliriz. Ve görünürdeki bütün bu sorunların arka planındaki gerçek ABD’nin bölgeyi, dolayısıyla enerji kaynaklarını kontrol etmek olduğunu biliyoruz. Ortadoğu sorunu Kafkaslar, Orta Asya üzerinden Çin’e kadar uzanmaktadır.

Türkiye böylesi devasa bir küresel sorunda nerede yer almaktadır? Bu soruna net bir cevap vermek oldukça güçtür.

Türkiye’nin bu büyük kavgada, daha doğrusu bölüşüm savaşında halihazır bulunduğu yeri ve olması gereken yerini belirleyebilmek için önce yeni bölüşüm savaşında ülkelerin konumlanmalarını görmek gerekir.

Dünya soğuk savaş döneminde olduğu gibi iki kutuplu bir dünya mıdır, yoksa çok kutuplu bir dünya mıdır? Şüphesiz bugün çok kutuplu bir dünya var.

Batı bir bütün değil, NATO öyle, AB öyle, hiçbiri homojen bir yapıya sahip değil. Daha dün Trump AB ülkelerini düşman ilan etmedi mi?.

Son krizin alevlenmeye başladığı gün Berat Albayrak şöyle dedi:

— Amerika ile ilişkilerimizde bugünden yarına bakmamak lazım. Bugün gergin olabilir, yarın düzelebilir. ABD ile ipler hiçbir zaman kopmaz.

— Günlük söylemlere dayalı, provokatif bilgilere dayalı değil, devlet ciddiyetinin ortaya koyacağı süreçlerle ortaya koymak lazım. (Sputniknews)

Berat Albayrak açıkça bırakın bu günlük söylemleri, dik durmayı, boyun eğmemeyi, bunlar provokatif söylemler, ABD ile ipleri hiçbir zaman koparmayız diyor.

Cumhurbaşkanı yaptığı sert konuşmaların arkasından:

 "Diplomasi kanalları çok yoğun bir şekilde çalışıyor. Yakında aklın yolundan giderek aramızdaki ihtilaf konularının önemli bir bölümünü geride bırakacağımızı düşünüyorum. (Haberler.com)

Ortada Türkiye için çok ciddi bir sorun olmasaydı Erdoğan’ın dediği gibi diplomasi kanallarının çok yoğun bir şekilde çalışmasına gerek olur muydu?

Durum gayet açık.

Berat Albayrak’ın kast ettiği provokatif söylem  Bahçeli’ye ait olabilir mi?

Bahçeli: "ABD'nin sözde yaptırım kararlarına aynen misillemede bulunulmalı, Türkiye’ye parmak sallayanlara haddi bildirilmelidir." (trt haber)

Milliyetçilik budur işte; “Türkiye’ye parmak sallayanlara haddi bildirilmelidir."

Milliyetçi, göğüs kabartan söylemlere devam edelim.

Her zaman vurguladığım gibi zamanımız yine sağa sola posta koyarak (!) geçiyor.
İktidar medyası bu konuda yine başı çekiyor.
İşte size yandaş medyanın dünkü manşetlerinden birkaç örnek:
– Milliyet: Haddini bil ABD.
– Akşam: ABD yaptırım kararı almış. Yapsan ne olur yapmasan ne olur.
– Akit: Küresel eşkiyaya boyun eğmeyiz.
– Star: Tehdidin bize sökmez.

(Emin Çölaşan, 03Ağustos, Sözcü)
Bu yandaş gazeteler az mı provokatif?

İbrahim Karagül’ün köşe yazısından:

Mesele Rahip değil, hala anlamadık mı!

Saldırılar ardı ardına gelecek ama Türkiye asla geri adım atmayacaktır. “Acımasız Mücadele” artık sadece Anadolu ile sınırlı değil, coğrafya ölçeklidir. İklim sertleşmekte, bizim yumruklarımız daha sıkı hale gelmekte, onlar gerilerken bizim yükselişimiz başlamaktadır.

Unutmayın; büyük yürüyüşler, tarih dönüşleri, yükseliş dönemleri, yeni kuruluşlar büyük mücadelelerle sağlanır. Bunu da ancak tarihi yapıcı milletler yapar. Mesele bu kadar nettir.

Mesele rahip değil, hala anlamadık mı!

03 Ağustos Karar Gazetesi, Mustafa Karaalioğlu’nun Berat Albayrak’a yakın, retorikten uzak köşe yazısından:

Şimdi ortada ne stratejik davranışla açıklanabilecek bir ilişki hali ne de kimsenin örnek alabileceği model ortaklık durumu vardır. Yaşanan bu son krizin tek faydası iki ülke arasında retorikle yürüyen ama gerçekte tatsız tuzsuz ilişkilere çeki düzen verme fırsatını doğurmuş olmasıdır. Gösterişli isimler koymadan önce içeriğini, karşılıklı faydasını ve en başta da karşılıklı saygıyı inşa edene yeni bir ilişki kurmak için belki de bir fırsat doğmuştur. Hâlâ yürünecek bir yol kaldıysa…

Necati Doğru, 03 Ağustos, Sözcü’deki köşe yazısında acı gerçeği şöyle tespit ediyor:

Türkiye’yi çok zayıf anında yakaladı en kırılgan yanından büküyor.

Dolara mahkum.

Eoru’ya bağımlı.

Çirkin ABD, iktidardakileri kırılgan yapı üzerinde yakaladı.

Kol büküyor.

Peki ne olacak bu işin sonu?

Bunun cevabını Para Analiz yazarı Atilla Yeşilada veriyor:A Atilla

İşte bu yüzden Yeni Özal dönemi yolda diyorum. Yerel seçimlere kadar durumu idare edeceğiz. Eylül’de ABD ile barışma var, Brunson-Atilla takası, ardından kademeli olarak İran ve Rusya’ya tutum koyma, NATO ve AB’ye utangaç uvertürler. IMF’yle gayri resmi temaslar. IMF antetli kağıda yazılıp bakanlar tarafından okunan 2019-2023 istikrar ve rehabilitasyon programı. Back-loaded, yani şimdi söz vereceğiz, yerel seçimlerden sonra yapacağız. Nisan’da IMF, Mayıs’ta sünnet (yani herkes istikrarın bedelini ödeyecek), Haziran’da da dibe vuruş. 2020’de yeni bir vizyon, global kapitalizm ve Neoliberal dünya görüşüne re-entegrasyon. http://www.paraanaliz.com/2018/genel/turkiye-filmi-bir-trajedinin-son-perdesi-25101/

Av. Rahmi Ofluoğlu