ÖMÜR ŞAHİN KEYİF - Washington [email protected]

17-25 Aralık soruşturmalarının kilit ismi Rıza Sarraf, ABD’nin Miami kentinde tutuklu, 4 Nisan’daki ikinci duruşmada verilecek kararı bekliyor. İki duruşma arası, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Nükleer Güvenlik Zirvesi için başkent Washington’u ziyaret edecek. Bu ziyarete, Sarraf’ın tutuklanması sonrası dikkatlerin çekildiği yolsuzlukların gölge düşüreceği ifade ediliyor. AKP kanadı, ABD’de yürüyen davanın kendilerine uzanacağını reddetse de uzmanlar aynı görüşte değil. Erdoğan’ın ziyaretinden hemen sonra görülecek ikinci duruşmada ise sular biraz daha berraklaşacak.

New York Barosu Avukatlarından J. Cahit Akbulut, Washington’daki Demokrasileri Koruma Vakfı analistlerinden CHP eski milletvekili Aykan Erdemir, ABD Donanmasına ait ‘Naval Postgraduate School’ (Deniz harp okulu) Ulusal Güvenlik Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ryan Gingeras ve St. Lawrence Üniversitesi’nden ‘Türkiye Uzmanı’ Howard Eissenstat, Sarraf davasını BirGün’e değerlendirdi.

İTİRAFÇI OLMASI KESİN GİBİ

ABD’de davayla ilgili hukuki sürecin nasıl işleyeceğini New York Barosu Avukatlarından J. Cahit Akbulut anlattı. Akbulut’a göre, bu dava kesin olarak AKP’ye kadar uzanacak. ABD’nin İran’a karşı uyguladığı ambargonun kalkması sonrası, ABD’yi daha emniyetli bir liman olarak gören Sarraf, FBI’a elindekileri paylaşma isteğini iletti ve “Bizzat ABD’ye kendini sundu” diyen Akbulut’a göre “Durumu böyle değerlendirince hazırlanan iddianamenin de fazla önemi kalmıyor.” ABD’li yetkililerin soruşturmayı Türkiye’ye doğru genişletmek isteyeceğini ifade eden Akbulut’un, ABD yargı sistemiyle ilgili şu sözlerini de not edelim: “Başsavcı Bharara, Başkan Obama tarafından atanıyor, politika her zaman etkili. Ancak bu Sarraf’a bir ayrıcalık olarak değil de ABD’nin çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanılırsa, ABD’deki uygulamada bir sorun yaratacağını düşünmüyorum.”

Akbulut’un aktarımlarıyla, Sarraf davasının ayrıntıları şöyle:

>>İddianame nasıl hazırlandı?

New York Güney Bölgesi Federal Mahkeme Başsavcısı Preet Baharara soruşturmasınını yaptı. Federal yasalar, federal hükümetin ağır ceza suçlamaları için Tahkikat Jürisi (Grand Jury) kullanmasını öngörüyor. Tarafsız kişilerden oluşan bu jüriye deliller sunuldu, şahitler dinlendi. Bu esnada tarafsızlığını korumakla yükümlü jüri, suçlanan kişinin kimliğinden haberdar değildi. Gizli oylamayla, dava açmaya yetecek kadar ve inandırıcı delil olup olmadığına karar verildi. Ve bu görüşme kayıtları gizlilik esasına uygun olarak mühürlendi. İddianame 2015’in Aralık ayında sonuçlandırıldı. Sarraf’ın ABD’ye girişi beklendi.

>>Soruşturma için hangi birimlerle işbirliği yapıldı?

Sarraf hakkında, Federal Araştırma Bürosu (FBI), Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi (DEA), Alkol, Tütün, Ateşli Silahlar ve Patlayıcılar Bürosu (ATF), ABD Gizli Servisi (USSS) ve İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) işbirliğiyle derinlemesine bir soruşturma yapıldı.

>>Dinlenen şahitler kim?
Bunu o gün o odada olmayan kimse bilmiyor. Elimizdeki 21 sayfalık iddianamede şirketlerinin bazılarının Türkiye adresli olduğunu görüyoruz ve bu şirketlerde çalışan kişilerden bazıları da tanık olarak gösterilmiş. Bu tanıklar CC1 – CC6 şeklinde kodlanmış. Akbulut, bu kişilerin Sarraf’a yakın kimseler olabileceği gibi FBI ajanı da olabileceklerini ifade ediliyor.

>>4 Nisan’daki duruşmada ne olacak?

19 Mart’ta ABD’ye giren ve tutuklanan Sarraf’a 21 Mart’taki ilk duruşmada suçlamalar ve hakları bildirildi. Duruşma 4 Nisan’a ertelendi. 4 Nisan’da Miami’de yapılacak duruşmada, Sarraf’ın serbest kalıp kalmayacağı, kalırsa ne kadar kefalet ödeyeceği gibi konular karara bağlanacak, dosya New York’daki Federal mahkemeye aktarılacak.

>>Kefalet çıkar mı?

Bu, Sarraf’ın mahkemeyle yapacağı anlaşmanın şekline bağlı. Hâkim kefalet kararını davalının ABD vatandaşı olup olmadığı, o mahkeme bölgesinde oturup oturmadığı, aile bağı, sabıka kaydı gibi kriterlere bakarak karar veriyor. En önemli iki kriter ise kaçma riski ve toplumda tehlike yaratma ihtimali.

>>Ceza indirimi alacak mı?

İddianamede 75 yıl hapsi istenen Sarraf, Savcılıkla anlaşıp, belirli suçları kabul ederek, davanın genişletilip aydınlatılmasına yardım ederse ceza indirimi alabilir.

>>Mal varlığına ne zaman el konacak?
Bu davanın ne kadar süreceğine bağlı. Uluslararası ayağı olduğu için en az birkaç sene sürmesi beklenebilir, ama bu süre Sarraf’ın yapacağı anlaşmaya göre kısalabilir.

>>Nasıl sonuçlanacak?

Sarraf’ın mahkemeyle anlaşma yoluna gitmesi yüksek ihtimal. Sarraf Mahkeme’ye eteğindekileri döker, itiraflarda bulunur ve hatta sonunda da sığınma hakkı talebinde dahi bulunabilir.

>>Soruşturma Türkiye’ye nasıl genişleyecek?
İddianamede yer alan şirketlerin çoğu Türkiye’de. Soruşturmanın Türkiye’ye ve Türkiye’deki şirket ortaklarına uzanmaması mümkün değil. Ayrıca Sarraf’ın alacağı cezanın ABD’ye sunacaklarına bağlı olduğunu düşünürsek, çözülme ihtimali çok yüksek. Yapılan anlaşma gereği, Sarraf’a isnat edilen suçlarla ilgili kimlerle anlaşma yaptığı, Türkiye’deki hangi yetlililere ne sağladığı gibi bilgiler Mahkeme’ye sunulacak. Ambargoyu nasıl deldiği, kimlerin yardım ettiği soruşturulacak. Amerika, Türkiye’deki devlet yöneticileriyle ilgili bilgileri edinmeye çalışıyor. Amerika şimdi Sarraf’ı kullanacak.

>>‘Sarraf yasası’ soruşturmayı tıkayabilir mi?

Sarraf’ın açıklamalarıyla ortaya çıkan konularda, Türkiye’den belge istenecek. Meclis’ten geçen "kişisel verilerin yurt dışıyla paylaşılmasını" izine bağlayan yasayla, Türkiye buna engel olmaya çalışacak. İş orada boğulup kalabilir, ama Sarraf’ın açıklama ve itirafları esas kabul edilir.

***

Önüne yatan bakan yok

CHP’den eski Milletvekili Aykan Erdemir, Washington’daki Demokrasileri Koruma Vakfı’nda analist. Erdemir’e göre, Sarraf’ın tutuklanmasındaki temel dinamik, İran’daki siyasi dönüşüm, Türkiye ise bu büyük resimde yolsuzluk rejiminin sahnelerinden biri. Sarraf’ın ABD’ye gelirken tutuklanacağını bildiğini ve Savcıyla yeni bilgileri ifşa etme karşılığında bir anlaşma yapmış olabileceği görüşünü destekleyen Erdemir’e göre, şimdilik spekülatif olan bu bilgiyi destekler nitelikte verilere ulaşmak için çok beklemek gerekmeyecek.

Erdemir, Sarraf davasının mevcut hükümeti ve hükümetin geçmiş mensuplarını doğrudan ilgilendirebileceği kanısında. “Bir dönem bakanlık yapmış kişilerin de belki ek iddianamede yer bulması şaşırtıcı olmaz” diyor.

İran’ın Sarraf’ın ABD’de olmasından memnun olmayabileceğini belirten Erdemir, Sarraf’ın ABD’ye gelişini “Türkiye ve İran’a rağmen bizzat Sarraf’ın kendini kurtarma amacıyla yaptığı bir hamle” diye adlandırıyor.

Sarraf neden korkuyordu?


1- İran’da Bebek Zencani ve Mehdi Şems’e idam kararı üzerine Sarraf’ın endişeleri arttı. Kendisinden zorla kayıp paralarını tahsil edilmesi korkusu, kendisine fiziksel zarar verileceği, hatta öldürüleceği korkusu böyle bir yol seçmesinde etkili oldu. Şu anda İran hapisaneleriyle Amerikan hapisaneleri arasında bir tercih yapıyor. Amerika’da can güvenliğinin daha iyi korunabileceğini düşünüyor.


2- Sarraf Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu arasındaki kısmi uyumsuzluğu çok iyi okudu. Davutoğlu’nun kendisine Erdoğan kadar sahip çıkmayacağını hem öngördü hem de yaşadı. İran’dan beklediği güvencelere kavuşamayan Sarraf, Davutoğlu’ndan da koruma kalkanını alamadı. Türkiye’ye mevcut AKP rejiminin geleceğinden kaygı duyarak Amerika’ya kaçtı.

“Sarraf’ın Türkiye’den kaçması Türkiye’deki otoriter rejimin de sürdürülebilirliğine ilişkin bir soru işaretidir” diyor Erdemir, çünkü aslında eğer Türkiye’deki otoriter rejimin koruma kalkanı aynı şekilde yerinde olsaydı, Sarraf, ortağı idamla yargılanırken kendisinin bir kahraman olarak itibar gördüğü Türkiye’yi tercih ederdi. “Ama belli ki artık Türkiye’deki yapının sürdürülebilir olmadığını düşünüyor.”

Erdemir’e göre eğer Erdoğan ve Davutoğlu arasında bir çatlak olduğu iddiası doğruysa, ikili arasındaki “mücadelede Sarraf’ın Amerika’da tutuklanmış olması ve bazı bilgileri ifşa ediyor olması Davutoğlu’nun Erdoğan’a karşı elini güçlendiriyor. AKP içinde Sarraf’ın Amerika’ya gelmiş olmasından memnuniyet duyanlar, bunun kendi siyasi kariyerleri için avantaj olabileceğini düşünenler olabilir. Dolayısıya bu, AKP içi hesaplaşmanın parçası da olabilir vesilesi de olabilir.”

Terör ve narkotik soruşturması

Erdemir’e göre, soruşturma dallanıp budaklanmaya gebe. “Çok yoğun bir para trafiğinin merkezindeki bir kişiden bahsediyoruz, belki kendisi de çoğu zaman bu para trafiğinin bütün boyutlarına hakim değildi. Bu ilişkiler, aktarılan paralar, şirketler ifşa olmaya başladıkça, meselenin daha başka kriminal boyutları da ortaya çıkacak.” Öyle ki bir ek iddianameyle, mesele narkotikten terör finansmanına kadar uzanacak. Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi Adil el-Cubeyr’e 2011’de deşifre edilen suikast planını hatırlatan Erdemir, bu ve buna benzer suikast girişimlerinin bu para trafiğiyle finanse edildiğinin ortaya çıkacağını da düşünüyor.

Erdemir, yargının Türkiye’de ve Amerika’da farklı işlediğinin altını çizerek, Sarraf davası için bağımsız yargının işleyeceğini söylüyor: “Türkiye’de iktidar işine gelmeyen her tülü soruşturmanın üzerini örtebilir oldu. Amerika’da güçler ayrılığı ve dengelenme mekanizması çok güçlü. New York Savcısına, Obama’nın telefon edip talimat vermesi de Savcının önüne herhangi bir bakanın yatması da söz konusu olamaz. Bağımsız yargı kendi sürecinde işleyecek.

Ortaya çıkan kriz Sarraf’ın yaşam mücadelesi vermesi, Washington’la Ankara arasındaki bir ilişkinin ürünü değil. Sarraf’ın yaşam mücadelesi sırasında bir Ankara-Washington krizine daha yol açıyor. Washington’dan tasarlanmış bir kriz değil.”

Erdoğan’ın ay sonu Başkent Washington’da olması bekleniyor. Sarraf’ın tutuklanmasının ise halihazırda gergin olan ilişkileri daha da zora sokacağı söyleniyor. Erdemir’e göre bu mesele “Erdoğan için ziyareti öncesinde büyük bir sıkıntı yarattı ve yaratacak. Zaten Erdoğan için çok zor bir gezi olacaktı. Üzerine otoriterlik ve insan hakları ihlallerinin gölgesi vardı. Sarraf’la birlikte yeniden büyük bir yolsuzluk gölgesi düştü. Bu ziyarete ilişkin çok olumsuz bir algı var Washington kulislerinde. Sarraf olayı ve önümüzdeki bir hafta yaşananlarla bu krizin daha da derinleşeceğini, algının daha da olumsuza döneceğini düşünüyorum.”

Erdemir’e göre Erdoğan’la Washington’a gelmesi beklenen kimi bürokrat ve iş insanları da Sarraf’ın ilişki ağlarına bulaşmaları dolayısıyla ziyaretten endişe duyabilirler.

***

Türkiye’nin itibarı daha fazla ne kadar düşebilir?

ABD Donanmasına ait ‘Naval Postgraduate School’ (Deniz harp okulu) Ulusal Güvenlik Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Ryan Gingeras, ‘Türkiye Tarihi’ ve ‘Organize Suçlar’ dersleri veriyor. İran üzerine makaleleri bulunuyor. Sarraf davası kapsamında, mahkemeye sunulan kanıtların Türk yetkilileri pek memnun etmeyeceği kanısında Gingeras. Sarraf’ın ifadeleri ne olursa olsun Başsavcı Preet Bharara için, iddiaların ne kadarını kanıtlayabildiği önemli olacak, diyen Gingeras’a göre, eğer davada suçlu görülen Türk yetkililer olursa bu Türkiye’ye ABD resmi makamlarınca değil, gayriresmi yollardan bir etkide bulunacak. Bu da ülkeye, Ankara için büyük bir utanç, ekonomi alanında ve politik gruplar nezdinde kurumlarda uluslararası özgüvenin zayıflaması ve Türkiye’nin 1991’de üye olduğu Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu’ndan daha fazla ilgi olarak geri dönecek…

St. Lawrence Üniversitesi’nden ‘Türkiye Uzmanı’ Howard Eissenstat’a göre ise davanın Türkiye’ye etkisi, kamuoyunda yarattığı heyecan kadar büyük olmaz: “Muhalif basın organlarının çoğu susturuldu. Aşırı utanç verici ifşaatler bile AKP medyası tarafından filtreleniyor ve bunların seçmen üzerinde etkisi olmuyor. Sarraf’ın yargılanması sürecinde ortaya çıkacak olanlar Türkiye’nin Washington’daki itibarına zarar verebilir, fakat gerçek şu ki AKP’ye olan itibar halihazırda çok düşük. Sarraf davasının bunu nasıl daha fazla düşüreceğini hayal etmek zor.”


Kaynak: Birgun.net