Bizi böleceği muhakkak da emperyalizmin bundan çıkarı ne, Türkiye’yi bölüp de ne yapacak? İşte bütün sorun bu. Meselenin gelip düğümlendiği yer tam da burası ve henüz emperyalizm bile bu sorunu nasıl aşacağını bilmiyor.

Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsa emperyalizm, her gün toplanıp kendine bu kör olası soruyu soruyor: Bölmesine bölelim de Türkiye’yi bölmekten elimize ne geçecek?

Emperyalizmin Türkiye’yle ilgili hain planları bir kez daha tescillendi. Düşmanın sinsi emelleri, bir bir deşifre oldu yine. Âkil insanlar heyetinin İzmir temaslarında külyutmaz bir anti-emperyalistin ağzından ortaya döküldü her şey.

Artık inkâr edilemez bir gerçektir, çözüm süreci emperyalizmin bir oyunu. Her ne kadar Baskın Oran, 17 yaşından beri dinlediği bu boş klişe karşısında solculuğundan utandığını söylese de emperyalistler bizi bölecekler. Orası kesin.

Siz bu emperyalistleri bilmezsiniz, ne hinoğluhindir bunlar! Toplantı üstüne toplantı yapıyorlardır şimdi Türkiye’yi niye bölelim sorusuna anlamlı bir cevap bulmak için. Onu da hallettiler mi tamamdır, defterimizi derhal dürecekler.

Petrol desen Araplarda gani, sıra mı gelir Türklerle uğraşmaya? Elmas desen Afrika’nın rezervleri emperyalizmin yedi sülalesini sittin sene daha idare eder. Bizim yastık altı mücevherlerimizi ne yapsınlar? Doğalgaz desen İran’ı parçala, Azerbaycan’ı dörde böl, Kazakistan’ı kaça istersen taksim eyle, Kuveyt’i unufak et daha iyi. Türkiye’den ancak hava gazı alırsın, elini bulaştırmaya değmez. Hatta Irak’ı bir arada tutmaya çalışacağına bırak paramparça olsunlar; her parçasından sana da biraz gaz, bir miktar da petrol yatağı düşer nasıl olsa.

Türkiye’nin nesi var emperyalizmin iştahını çekecek? Bir bor madeni efsanemiz, bir de gazsız, benzinsiz çalışan icadımız Erke Dönergeci. Havayı, suyu enerjiye çeviren bir devridaim makinesiydi, yakıtsız kuvvet motoruydu, asrın buluşuydu. Bu harika ‘şey’in yerini bulmak için mi Türkiye’yi bölseler acaba? Bak buna değer belki ama nereye gömmüş olabilirler ki? Ya sonra yanlış yerden bölerlerse? Asıl tehlike bu olmasın?

Gerisine illa ki bir sebep, bir komplo çaresi bulunur. Niyesini bırakalım yani biz, neremizden bölecekler ona bakalım. Yoksa bu âkil insanlar heyetinin dağıldığı 7 bölgeli harita, emperyalizmin Türkiye’yi 7’ye bölme planına bir işaret midir? Vay şeytan vay!
 

Bejan Matur’un Alman Der Spiegel dergisine yazdığı makaleyi ayrı ayrı yermiştik. Ben bu köşede, Cüneyt de Twitter’da. Dağdaki adam ikna olmuştu da Bejan, çözüm sürecine ikna olmamıştı. Hâlâ eski ezberden gittiği için ‘İçeride şair dışarıda şahin’ başlığıyla onu Bayan Deki ilan etmiştim ben de.

Sağ olsun, Cüneyt Özdemir beni dostça uyarmış dün. Kitap fuarı yüzünden Londra’da, Bejan Matur’un haşin bakışlarına yakalanmış. Asıl hıncını benden çıkaracağı düşüncesiyle de gezip dolaştığım yerlere dikkat etmemi istiyor.

Ama artık çok geç. Cüneyt’in yaşadığı kaza, benim başıma iki kez geldi bile. İlki, bizim evde oldu. Siyasi görüşleri başka, fakat şiirini severmiş Zara. Aramızda küçük bir soruna yol açtı tabii bu. İkinci kaza ise o günlerde bir akşam yemeğinde Bejan’la şahsen tesadüf ettiğimizde vuku buldu. Ayarlasan olmayacak bir rastlantı eseri, fay hattındaki gerilimin gazı kaçtı. O, çeviri sorunlarına kurban gitmekten yakındı. Ben Bay Deki’liğimin altını biraz daha çizmek zorunda kaldım. Kısmen muvaffak da oldum. Sanırım artık daha güvende bir Bay Deki’yim Cüneyt.

Artık çok geç Cüneyt

Radikal/Akif Beki