Basın özgürlüğü, otoriterleşme, İŞID terör örgütü ile dolaylı işbirliği gibi batının bütün suçlamaları karşısında dik duran bir Erdoğan….

AB’nin patronu Almanya başbakanı Merkel’i ayağına getiren,  vize tavizi alan bir lider..

Son ABD gezisinde Obama kendisi ile görüşmeyecek denilmesine rağmen Obama ile 50 dakika görüşen bir politikacı..

PKK  ile kararlı bir mücadele yürüten, bunca şehide rağmen yıpranmayan aksine halk desteği artan bir siyasetçi..

Koyduğu hedef doğrultusunda kararlı adımlarla yürüyen, risk alan bir kişilik…

Batıdan gelen yoğun eleştirilere, PKK’ye ve Erdoğan’ı boy hedefi seçen bir muhalefete rağmen bütün bunları Erdoğan nasıl başarıyor?

Bu yazıyı bir sesli düşünme olarak kabul edin.  

Ben bir fotoğraf çekmeye çalıştım.. Dışarıdan bakınca görünen Erdoğan bu, işimize gelmeyebilir ama gerçek bu..

ABD başkanının 50 dakikalık görüşmenin arkasından yaptığı açıklama:

“Obama, Türkiye'nin IŞİD'e karşı mücadelede önemli bir ortak olduğunu söyledi. İki ülke arasında eskiye dayanan ve stratejik bir ilişki olduğuna dikkat çeken Obama, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'la göreve geldiğimden bu yana birlikte çalışıyoruz ve birçok alanda verimli ortaklığımız oldu" dedi.

Obama, Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmede endişe duyduğu konuları paylaştığını da belirtti. Basın özgürlüğü konusunda Türkiye'nin yaklaşımının endişe verici bir yola doğru ilerleyebileceğini belirtti.

Erdoğan'a görüşmede demokrasi vaadiyle iktidara geldiğini hatırlattığını da söyledi. Türkiye'nin İslam yan yana var olduğu bir tarihe sahip olduğunu belirten Obama, Erdoğan'a basın özgürlüğünü engelleyip, demokratik müzakere yolunu kapatmak yerine bu mirasın izinden yürümesini önerdiğini söyledi.” [1]

Obama’nın bu açıklamasından basın özgürlüğüne ilişkin söylemini mi öne çıkarmalıyız yoksa Türkiye’nin ABD’nin tarihte ve bugün stratejik bir ortağı olduğu ve Erdoğan ile birçok alanda verimli çalışmalar yapmış olmasını mı?..Elbette ikincisini çünkü ABD çıkarları için Türkiye’deki demokrasi ve basın özgürlüğünün bir önemi yoktur..

İki önemli soru:

Erdoğan ABD ve AB’ye nasıl kafa tutabiliyor? Yoksa bu sadece bir görüntü mü?

Her gün gelen şehit cenazelerine, azgınlaşan teröre, PKK’ye , muhalefete ve  yığınla olumsuzluğa rağmen Erdoğan içeride nasıl halk desteğini artırarak sürdürüyor, nasıl bu kadar kararlı ve dik durabiliyor?

AB ve Merkel’in  Erdoğan’a karşı zaafını sadece  göçmen sorunu olarak görmek yanlıştır..

ABD’nin Türkiye ve Erdoğan’ı bu kadar önemsemesi ve muhaliflerinin beklediği gibi devirmek için adım atmayışının tek nedeni İŞID ve Suriye olmadığı anlaşılıyor…

Ortadoğu’dan yükselen alevler sadece Ortadoğu coğrafyası ile sınırlı değil.. 70 yıldır ABD ve NATO tarafından kullanılan bütün İslam coğrafyası bugün batı için çok ciddi bir tehlike..

İslam coğrafyasında yoksulluk var, savaş ve açlık var.. İslam coğrafyasındaki yoksulluğun, açlığın ve savaşların temeli NATO’un Yeşil Hat Teorisi ile şekillendi, evirilerek bugüne geldi.  CİA’nin İslam coğrafyasında dipten gelen dalgaları çok önceleri gördüğü ve Ilımlı İslamın bu tespitlerin ürünü olduğu bir gerçek.

Türkiye İslam coğrafyasında yükselen alevlere karşı batı için bir kalkan görevi görüyor, batı Türkiye’ye muhtaç. Bu nedenle Erdoğan batıya bu kadar rahat kafa tutabiliyor.

İçeride

Erdoğan ile Ordu arasında dış politika ve PKK konularında uzlaşma olduğu açık.. Derin uzlaşmalar ve stratejiler bugün Erdoğan’dan yana..

Erdoğan ve AKP’nin devrilmesi için dışarıdan medet ummak, darbe hayalleri boşuna çabalardır.

Erdoğan ve AKP sadece halk desteği ile devrilebilir.. Bunun içinde muhalefeti yönetecek bir siyasi parti gerekli..

 

 Rahmi Ofluoğlu

 

 

 

 



[1] http://www.ntv.com.tr/dunya/obamadan-turkiye-aciklamasi,nIXOU_gZtEGPJTmhZWl90A?_ref=infinite