Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç katıldığı bir televizyon programında 3 dönem yasağını dört gözle beklediğini ve hiçbir görevi kabul etmeyeceğini açıkladı. Gözünün arkada kalmadığını belirten Arınç parti içindeki deneyimli birçok insanın AKP’nin “başarılarını” devam ettireceğini söyledi.

Arınç sözlerine şu şekilde devam etti:

“Milletvekilliği veya belediye başkanlığı noktasında hiçbir görevi kabul etmeyeceğimi ifade ettim. Eğer izin verirlerse, partide de genel merkezde de taşra teşkilatında hiçbir görev almam. Buna ihtiyacım var. Başkalarının da ihtiyacı olduğu gibi. AK Parti Türkiye’de her zaman başa güreşecek, iktidar olacak. Şahıslara bağlı bir siyaset anlayışını bir kenara koymamız lazım. Gelenler, inşallah gidenlerden daha başarılı olacak.”

Arınç ayrılık öncesi günah çıkarttı.
Bülent Arınç AKP iktidarı dönemi boyunca yaptığı açıklamalarla partisinin Kürt, Alevi ve kadın düşmanı karakterini en fazla gözler önüne seren siyasetçilerden biri oldu.

Bu duruma örnek oluşturacak sayısız açıklamasından biri de BDP’li kadınlar için sarf ettiği "BDP'lileri nasıl kadın sayıyorsunuz? Her biri polis iteliyor, tokat atıyor, her biri otobüs üzerine çıkıp acayip şeyler söylüyor" sözleriydi.

Kürt düşmanlığında sınır tanımayan Arınç BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması gündemine ilişkin olarak da "BDP'li milletvekillerinin bir kısmı, TCK'daki tabirle 'taammüden suç' işliyorlar yani bilerek ve isteyerek, soğukkanlılıkla kanunlarda suç sayılan eylemleri yapıyorlar. Dolayısıyla, yargılanmayı da yüz defa hak ediyorlar. Eğer sivil bir şahıs bu suçları işlemiş olsaydı, savcılar harekete geçip iddianame tanzim eder, kendilerini mahkeme önüne çıkarırlardı" şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Arınç’ın kadın düşmanı zihniyetini hiç çekinmeden dışa vurduğu son örneklerden biri de CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın AKP’nin kürtaj politikalarını eleştirmek için sarf ettiği “Başbakan vajina bekçiliğini bıraksın” sözleri üzerine yaptığı açıklamasıydı. Arınç önce Nazlıaka’ya “bana bakmadan konuşun” diye seslenmiş eleştirilerin ardından da “Bu konuda eleştirilerde bulunan kadın milletvekilimiz şu anda yok. Biraz önce bir internet sitesinden, kendisinin sürekli ismimden bahsederek bana baktığını benim de 'Genel Kurula hitap edin' dediğimi içeren bir kayıt gördüm. Ben mahcup bir insanım zarif bir hanımefendinin bana bakmasından sıkılabilirim” diyerek çirkinliğe varan bir açıklama yapmıştı.

Bununla da hız kesmeyen Arınç “Ben sizin bakışınızdan mahcup olmuyorum. Benim mahcup olduğum başka bir konu var. Kürtaj konusu konuşulurken siz öyle bir söz söylediniz ki ben asıl o zaman mahcup oldum ve yerin dibine girdim. Bir evli bayan, çocuğu olan milletvekili kendisiyle ilgili bir organını nasıl böyle açıkça konuşabilir, nasıl bundan yüzü kızarmaz, ben asıl o zaman mahcup oldum” şeklinde konuşmuştu.

Bunun gibi sayısız açıklamasıyla kendisinin ve ait olduğu siyasetin bakış açısını gözler önüne seren Arınç 3 dönemi doldurunca ayrılacağını belirttiği açıklamada o kadar zaman sonra Kürt halkının işkence gördüğü ve cezaevlerine atıldığını hatırladı.

Roboski katliamının mimari, KCK davası yüzünden birçok Kürt siyasetçinin cezaevinde olmasının sorumlusu kendi iktidarı değilmiş gibi “BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak’ı kastederek, Ben bir BDP’li kadın milletvekiline çok beddua ediyordum ama onunla ilgili bir hatırayı dinledim, artık kızmıyorum. Çünkü 17 yaşında Diyarbakır Cezaevi’nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki" açıklaması yaptı.

Rakel Dink’in "Bir çocuktan, bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamamız gerekiyor" sözlerini de hatırlatan Başbakan Yardımcısı Arınç binlerce Kürt yurttaşın gördüğü eziyetten, saldırıdan ve işkenceden yeni haberdar olmuş gibi sözlerine şu şekilde devam etti:

"İşte Abdullah Öcalan da aynen öyle, belki bir karanlığın kurbanı olarak bu yollara götürülmüş, sevk edilmiş, içinde MİT’in parmağı da olabilecek şekilde, başkalarının da desteklemesi suretiyle şimdi İmralı’da, 11-12 seneden beri tecrit halinde yaşayan bir insan. Ama bir çocukluğu, bir gençliği var. Türkiye’de yaşayıp da idam sehpasına gidenlerin, Hüseyin İnanlar ile Yusuf Aslanlar ile pek çoğuyla tarihte yolu kesişmiş bir insan olarak söylüyorum, Kürtlüğü inkâr ederseniz, senin dilin yoktur derseniz, var diyenlere de cezaevi yolunu gösterirseniz bu işin çözümü olmaz."

Bülent Arınç basına "ayarda" Başbakan'la yarıştı
AKP iktidarının özgür basını baskı ve tutuklamalarla sindirmeye çalıştığı anaakım medyayı da cezalar ve tehditlerle yandaşlaştırdığı süreçte Bülent Arınç basına "ayar" vermekten geri durmadı.

AKP Kongresine alınmayarak büyük bir sansüre uğrayan Sözcü, Birgün, Evrensel, Aydınlık ve Yeniçağ gazeteleri hakkında kendinize dönüp bakın diyerek sansürü savundu. Bu gazetelerin yalan yazma, alay etme, hakaret etme konusunda hiçbir şeyi eksik bırakmadığını iddia eden Arınç, verdikleri tepkinin bunun karşılığı olduğunu ileri sürdü.

Arınç Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) heyeti ile yaptığı görüşmede de "Tutuklu gazeteci sayısı 3'ü geçmez. Köşe yazarlığı yapmış, kitap yazdığı için suçlu bulunmuş kimseyi hatırlamıyorum" açıklamasıyla hayal gücünün sınırlarını zorladı. AKP dönemi tutuklanan birçok gazetecininse gazetecilik faaliyetleri sebebi ile değil terör örgütü propagandası yüzünden içeri alındığını iddia etti.

Her fırsatta gazetecileri tehdit eden Arınç bir Gaziantep patlamasından sonra yaptığı meclis konuşmasında da basın özgürlüğüne ile ilgili “Türkiye'de basın özgürlüğü yoktur diyen yalan söylüyor. Sansür vardır diyen de yalan söylüyor” şeklinde konuştu. Tutuklu gazeteciler hatırlatıldığında, "İçerideki gazetecilerin amaçları başka; ideolojik... Asıl amaçları hükümeti yıpratmak” diyen Arınç basını tehdit ederek “Gazeteciler damarımıza basarsa, kızarız” dedi.

3. dönemi Arınç'ın saçmalamadaki ustalık dönemi
Bir siyasi aktör olarak yaptığı açıklamalarla saçmalamanın sınırlarını zorlayan Arınç bu konuda kendini aşan nadir siyasetçilerden biri oldu. Bu yeteneğini siyasi hayatında pekiştiren Arınç gericilik söz konusu olduğunda ise istikrarını hiç bozmadı.

4+4+4 eğitim modeli ile eğitimde gericileşmenin en büyük adımının atıldığı süreçte başbakan da dahil olmak üzere AKP’li bakanlar ve milletvekilleri düzenli olarak imam hatip reklamı yaparken en yaratıcı reklam Arınç’tan geldi. Bursa İmam Hatip Lisesi'nin kuruluşunun 50. yılı dolayısıyla düzenlenen gecede konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç "Çok şükür bugün, satanist olanlar, memleketi soyup soyanlar, yolsuzluk yapanlar imam hatiplerden yetişmedi" sözleriyle imam hatiplere övgüde son noktayı koydu.

Memleketi soyup soğanlar imam hatiplerden çıkmadı diyerek övünen aynı Arınç’ın “Şimdi bir şey söylerim 'bütün arkadaşları bir yerlere geldi' derler. Kurban olduğum Allah, verdikçe veriyor” dediği Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu'nun, hayali ihracat çetesiyle ilişkisi olduğu ortaya çıkmıştı.

Okul sütü' programı dahilinde 7 milyon 200 bin ilkokul öğrencisine günde 200 ml'lik kutu süt dağıtımının ardından öğrencilerin yaşadığı sağlık skandalı sonrasında gelen büyük tepkiler üzerine açıklama yapan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer “İlk bulgulara göre zehirlenme değil, süte karşı hassasiyet olabilir” şeklinde açıklamada bulunmuştu. Konuya ilişkin en ilginç yorumu ise yine Bülent Arınç yaparak zehirlenmeye "aşırı doza" bağlamış ve “Üzücü bir olay ama büyütülecek bir durum değil. İlk kez içildiğinden, aşırı doz nedeniyle rahatsızlanmış olabilirler” açıklamasını yapmıştı.

(soL-Haber Merkezi)