Hükümetin Ak Parti'nin başkanlığında kurulacağı veya erken seçime gidileceği açıktır.

Seçim akşamında konuşmaları, parti liderlerinin siyasal koşulları anlamadıklarını göstermişti. Dünkü Meclis Başkanı seçimiyle, parti liderlerinin sağduyu ve gerçekçilikten uzak oldukları bir kez daha görüldü.

Dört yıldır ortadaki gerçekler, siyasal hayatımızı değişmeye zorluyordu; ancak  her lider kendine ait bir nedenle ülkenin nereye gittiğini görmezden geliyor, zaman kazanmaya çalışıyorlardı; onlar liderliklerini koruma çabasındaydılar.  

7 Haziran’da ülkenin ne durumda olduğunu anlayacakları, görecekleri bekleniyordu; oysa o gün bitmeden liderler halkın karşısına çıkıp ertesi günü kurtarmaya çalıştılar, kurtardılar da!

Günler başkan seçimi ve koalisyon kurulması hakkında lafügüzafla geçti.

7 Haziran akşamı durum neyse dün başkan seçiminde o çıktı; değişen yoktu ki sonuç değişsin!

Değişecek liderlerdi: Üçü de, hakimi mutlak gibi konuşuyor; şu olacak, şunu yapacağım, onu kabul etmem diyorlardı; diğerleri ona uymalıydılar.

Dördümüz bir araya gelelim, birlikte, neyi nasıl yapabiliriz, hangimizin ne kadar gücü var diye sormadılar; siyasal koışulları düşünmediler!

İşte Meclis Başkanı seçimi bitti, “oylama” gerçek seçimin bir parçası değildi, oylama Anayasa ihlal edilerek başladı, adayları liderler belirledi, onlar dışında aday bile çıkmadı!

Sayın Dengir Fırat HDP Grubunun adayı olarak değil de, “bir aday” olarak çıksaydı, başkan seçimi başka türlü gelişebilirdi.

Gruplar aday ararken, her partiden “grubun adayı olmaz” sesi çıksaydı, gazeteler Anayasa ihlalini okuyucuya yansıtabilseydi, Başkan Seçimi gerçekten Meclisin seçimi olabilir; Milletvekili Seçimi başka bir iradeyi, başkan seçimi başka bir iradeyi temsil etmezdi!

Oysa bu Meclis'i seçen irade, başkan seçiminde liderlerin tayin ettiklerine oy versin diye milletvekillerine  oy vermemişti.   

“Ak Parti’nin adayı” olarak Sayın Davutoğlu tarafından ilan edilen ve Ak Partili milletvekillerinin bir oy fazlasıyla seçilen Sayın Yılmaz’ın Ak Parti liderinden bağımsız davranması ne kadar olasıdır bu düzen içinde?

Mamafih Sayın Yılmaz seçildiği ilan edildikten sonraki konuşmasında, “Çoğulculuk herkesin kendi kimliğiyle toplumsal yaşama katılmasıdır” diyerek, koalisyona gireceği söylenen MHP’den farklılığını dile getirmiş oldu.

Son seçimde Meclis'i seçen irade, Meclis başkanını seçebilseydi, bu iki irade birleşebilseydi, Sayın Yılmaz’ın değindiği “yeni bir anayasa beklentisi” daha güçlenirdi. Tersini düşünenler çok olsa da, eğer gruplar yerine, Anayasa'ya uygun olarak üyeler aday gösterebilseydi, Başkan’ın 258’den daha fazla oyla seçilebileceği kanısındayım.   

İlk iş başkan seçimi olduğu için Meclis, “Biz seçelim” diyemedi, 7 Haziran akşamından itibaren liderler sürece el koydu; Meclis üyeleri de bu inisiyatifi kıramadı.

Bundan sonra olacaklara bakalım:

Seçimin hemen sonrasında dört partinin birlikte düşünmesi gereği görülebilseydi başka bir Türkiye’ye gidecektik; ama olmadı.

Şimdi hükümetin CHP, MHP ve HDP’den birinin Ak Parti’nin başkanlığında kurulacağı veya erken seçime gidileeği çok açıktır.  

Diğer seçeneklerin gerçekçiliği olmadığı anlaşılmıştır.

Ben koşullara en uygun ve uzun süre sürdürülebilecek koalisyonun, Ak Parti ile CHP’nin katılımıyla kurulabileceğine inanıyorum.  

Üç koalisyon seçeneğinin hangisinin gerçekleşeceği veya gerçekleşmeyeceği, liderlerin erken seçim sonucu ile siyasal koşulları sağduyu ile değerlendirmelerine bağlıdır.

Seçim kararı verilmeden sonucun değerlendirmesi doğru olmayacağı bilinmektedir ve liderlerin siyasal koşulları uzun süredir sağduyu ile tartamadıkları da siyasal durumumuzdan bellidir.

Bu nedenle sağduyudan yoksun değerlendirmeyle karşılaşma olasılığımız yüksek gibi geliyor bana.

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/tarhan_erdem/baskan_secildi_simdi_sagduyulu_hukumet-1389403