Başbakan Binali Yıldırım, Gölbaşı'nda Vilayetler Evi'nde Valiler Toplantısı'na katılıyor. Başbakan Yıldırım'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Buradan Cumhurbaşkanımıza gideceksiniz, şüphesiz talimatları olacak. Bir insan düşünün, baş var ve uzuvları var. Vatandaşa en yakın duran, vatandaşın her türlü sorunuyla dertlenen idareler yerel idarelerdir. Dolayısıyla biz buradan Ankara'dan gördüğümüzü sizin gördüğünüzle aynı olmadığını biliyoruz. Her şeyden önce Ankara'yla Anadolu'nun olaylara bakışı arasındaki uyumsuzluğun ortadan kalkması lazım. Biz Ankara'da bazı şeyleri yazıyoruz, çiziyoruz, talimat veriyoruz. Düşünüyoruz ki her şey çiçek gibi diyor. Gidip gördüğümüzde öyle olmadığını görüyoruz. Ankara'nın merkez teşkilatlarının sahada ne oluyor, ne bitiyor izlemesi lazım. İzlemek yetmez, gidip bakacak. Yukarıda planlandığı gibi işler düzgün gidiyor mu, gitmiyor mu? Bize verilen raporlar farklı şekilde mi uygulanıyor görmek lazım. Ankara sizinle, siz Ankara'yla iletişim halinde olacaksınız.

Masa başında olanlar, hesap kitap yaparlar ama sahadaki uygulama planla projeyle aynı olmaz. Onun için de memur, uygulama yaparken korkar, çekingen davranır. Memleketin, milletin işini yaparken şekil, usul hatası yapabilirsiniz, hiç endişe etmeyin. Ama menfaate yönelik iş yaparken de sonuna kadar korkun. Hiçbir iş şekil ve usul hatası olmadan yapılmaz. Uygulamanın içinden gelen bir arkadaşınız olarak söylüyorum. Her şeyi dört dörtlük yapmaya kalkarsanız, yapamazsınız. İşi mi yapacağız, yoksa mevzuatı mı kollayacağız. Mesele ülkenin menfaati ise hata yapın ama hainlik yapmayın.

İllerde törenler oluyor. Bunlarda da seçici olun. Bir etkinliğe, törene gittin mi sistem duruyor. Devlet paydos ediyor. Gidin ama amirlerine, daire müdürlerine gelmeyin deyin. Tören ne zaman biter, beyler ne zaman dönecek, milletin işi ne zaman yapılacak. Gitmeyin demiyorum, gidin ama seçici olun.

15 Temmuz'da bir hain darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Hamd olsun milletimizin cesareti, Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti ve hükümetimizin iradesiyle, yüce Meclisimizin milli irade konusunda koyduğu kararlılıkla bu belayı defettik. Bu belanın hasarları, ölçümü ve tamiriyle meşgulüz. Bu yetmezmiş gibi bu bölücü terör belası da işbaşında. Çok yoğun bir faaliyet içerisinde. İki tane önemli konumuz var. Arkadaşlar Türkiye'nin kaderi bunlarla yaşamak değil. İnsanımızın morale, güzel hayallere ihtiyacı var. Gerek illerimizde, gerek ilçelerimizde, gerek köylerimizde, terörün tek bir gündem olarak devam etmesine izin vermeyin. Bunu yapmaya devam edersek, terör örgütlerinin amacına bilerek veya bilmeyerek hizmet etmiş oluruz. Milletin güzel şeyler duymaya, görmeye ihtiyacı var.

FETÖ darbe girişimiyle birlikte, açığa alınan memuriyetten çıkarılan çok sayıda kamu görevlisi var. Burada zaman zaman titiz davranılmadığı, sapla samanın karıştığı, yaşla kurunun yandığı şeklinde sezenişler, şikayetler geliyor. İntikam duygusuyla değil, adaletle hareket edeceğiz. Bu mesaj herkese. Buna savcılar da, hakimler de, kamu görevlileri de dahildir. Biz yurdun her köşesinde gidip bu işlerle ilgilenebilecek, kontrol edebilecek şansımız yok. Bizim sizlerin ferasetine, adaletine güvenmekten başka yönümüz yok. Kılı kırk yaracaksınız. Burada ölçünüz belli. Baştan dedik ki, 17/25 Aralık sonrasında örgütün devletle bilek gürüşü yaptığı gündür. O günden sonra bu örgütle bağlantılı iş yapanlar varsa, bunların mazur görülmesi asla düşünülemez. O yüzden yapacağınız çalışmalarda bu hususa özellikle ehemmiyet vermenizi istiyorum.

Müsteşarımıza, dün Sayın Cumhurbaşkanımıza da talimat bu yönde, Başbakanlık Müsteşarlığı başta olmak üzere her yerde bir nevi kriz merkezi oluşturulmalı. Bu konularda kendisine haksızlık yapıldığını söyleyen, sizin tepsitleriniz varsa bir birim vasıtasıyla toplayın. Yanlış hesap Bağdat'tan döner. Adalete, hukuka uymayan bir iş varsa, bu çalışmalar tamamlandıktan sonra dönüp bakılacak ve yapılan yanlışlar düzeltilecek. Baştan yüzde 100 doğru yapılamayacağını kabul ettik. Çünkü örgüt kapalı, saydam değil. Tespitte bize zorluk çıkarıyor. Böyle bir örgütle karşı karşıyayız. Bu konularda ne işi sulandıralım ne de bariz hatalara asla ve asla izin verelim.

OHAL'le jandarma ve sahil güvenlik İçişlerine bağlandı. Bu taşrada hissedilmedi. O yüzden oradaki sevk ve idarede bu hususu gözden uzak tutmayın. Emniyete ne kadar önem veriyorsanız jandarmaya da önem verin. İkisi bir olunca yönettiğiniz ildeki asayiş çok daha rahat bir şekilde sağlanacak. Bu kurumlar arasında bir uyumsuzluk çıkarsa, o zaman zafiyet var demektir, büyük sıkıntı kapıda demektir. Bu konulara dikkat etmenizi istiyorum. Zamanı etkin kullanacaksınız, terörle mücadelede daha hızlı ve esnek hareket edeceksiniz.


Kaynak: Birgun.net