YAŞAR AYDIN

ÖDP, 8. Olağan Kongresi’ni hafta sonu Ankara’da gerçekleştiriyor. Konferans ve kongre öncesi ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş’la süreci ve partinin hedeflerini konuştuk.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) hafta sonu 8. Kongresini gerçekleştirecek. Yeni dönemde partinin temel misyonunu nasıl tarifliyorsunuz? Hangi hedefleri önüne koyacak?

Esasen 8. Kongremizin temel sorusu da budur. Yaklaşık iki yıldır dostlarımızla Birleşik Haziran Hareketi sürecini örgütlüyoruz. Bütün ÖDP’liler bu süreci örgütleme konusunda büyük bir sorumluluk içerisinde hareket ediyor. Uzunca zamandır hem üyelerimiz hem de dostlarımız tarafından bize sorulan sorulardan en başlıcası “Haziran Hareketi tamam ama ÖDP’nin kendine ait bir ajandası, gündemi, hedefleri olmayacak mı?” sorusudur. Biz de Ekim ayında başlattığımız kongre süreci içerisinde yaptığımız tartışmalarla bu sorulara yanıtlar veriyoruz.

ÖDP’nin elbette önümüzdeki dönemde önüne koyacağı en temel görev, birleşik bir mücadele, birleşik halk hareketi yaratma doğrultusundaki çabalarımızı Haziran Hareketi ile geliştirmek olacaktır.

Haziran Hareketi’ni meclisler temelinde inşa etmek tüm ÖDP’lilerin en temel görevidir. Haziran Hareketi’ni hem emperyalizme, kapitalizme ve gericiliğe karşı bir direniş örgütü hem de yarını bugünden kuracak, var olan sistemin dışında, düzen karşıtı dinamikleri geliştirecek dayanışma örgütü olarak kurmak hedefimizdir.

İkinci olarak ÖDP’nin ve doğal olarak solun toplumsal zeminlerini güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu toplumsal muhalefet zeminlerini iki alan olarak belirliyoruz. Bunlardan biri sınıf ve emek alanı, diğeri ise ekoloji mücadeleleri alanıdır. Hem insanın sömürülmesine hem de doğanın sömürülmesine karşı mücadeleyi geliştirmek ve toplumsallaştırmak hedefimizdir.

ÖDP olarak önümüzdeki dönem bu iki alanda mücadele denince ilk akla gelen odaklardan biri olmayı hedefliyoruz. Bu alan bugüne kadar gösterdiğimiz çabalarımızı daha da ileriye götürerek birleşik bir emek-sınıf hareketi ve birleşik bir ekoloji hareketi olarak geliştirme iradesini göstermek istiyoruz.

Yine ÖDP’yi, bir yandan AKP’nin ve düzenin çelişkilerini açığa çıkartan ve teşhir eden ama bununla sınırlı kalmayıp ülkemizin makro sorunlarına makro çözümler ve alternatifler sunan bir parti olarak yapılandırmayı amaçlıyoruz. Bir tür “gölge kabine” görevini de üstlenecek olan alternatif politikalar çalışma gurupları ile bunu örgütlemeyi önümüze koyuyoruz.

Sosyalizmin ideolojik olarak yeniden üretimi

ÖDP’nin kuruluşundan beri dünya önemli değişimler yaşadı. Sosyalizm yeniden bir arayışın adı oldu. ÖDP bu alanda bir çalışma yürütecek mi?

Aslında partimizin önüne koyduğu en temel görevlerden biri bu arayışların parçası olmaktır. Partimizi, sosyalizme ait arayışların, tartışmaların odağı olarak yeniden düzenlemeyi hedefliyoruz. Bu alanlardaki ideolojik tartışmayı kışkırtacak bir örgüt olacağız. ÖDP’yi sosyalizmin ideolojik olarak yeniden üretimi konusunda önemli bir politik araç haline getirmeyi hedefliyoruz. ÖDP sosyalizm tartışmalarının ve arayışlarının ürünü bir parti olarak doğdu. Şimdi bu tartışma ve arayışları geliştirme görevi ile karşı karşıya olduğumuz düşünüyoruz. Bu görevden de kaçmayacağız.

Gezi’nin örgüt modeli

ÖDP bu görevleri yerine getirmek için örgüt anlayışında bir değişim yaşayacak mı?

ÖDP kendi örgütsel formunda da kimi değişiklikler gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu değişimler tümüyle yabancısı olduğumuz yeni formlar değil kuşkusuz. Partimizin, çok uzun zamandır birim temelli örgütlenme, kolektif inisiyatifin geliştirilmesi noktasında çabaları var. Şunu da söylemeliyiz ki bunları istediğimiz ölçüde geliştiremedik. Ancak bundan, bu anlayışımızdan vazgeçmiyoruz. Çünkü, bizler nasıl bir devrim düşlüyorsak, nasıl bir sosyalizmi savunuyorsak onu her alanda bugünden kurmayı hedefleyen bir partiyiz. Bu anlamda da sözün ve kararın tabana yayıldığı, her düzeyde siyasetin kolektifleştirildiği, bir anlamda bugünkü biçimiyle siyaseti sönümlendirerek yerine başka bir siyaset anlayışını koyabilecek çabalar içindeyiz. Bunu da bir iki kurul değişikliği ile çözülecek teknik bir mesele olarak görmüyoruz. Bununla birlikte sürecin daha rahat kavranabilmesi ve hayata geçebilmesi için bazı değişiklikler yapmayı önümüze koyuyoruz. Örneğin Başkanlık-Eş Başkanlık Sistemi yerine, il-ilçe ve Genel Merkezde kolektif yönetim biçimlerini geliştirme çabası içerisindeyiz. Bu adım Gezi’de de gördüğümüz kolektivizmin bir yansıması olarak da görülebilir. Orada da hareketin içinde her adımda sorumluluğu paylaşmaya, inisiyatifi çoğaltmaya yönelik bir kolektif yönelim vardı. ÖDP de bu anlayışını bir adım ileri taşımaya çalışıyor. İlçe ve il kongrelerinde başlayan süreci Genel Merkez oluşumunda da devam ettirmeyi hedefliyoruz.

Erdoğan-AKP Anayasasına hayır

Türkiye çok zor bir dönemden geçiyor. Erdoğan tek başına ülkeyi baskı ve zorla yönetiyor. ÖDP bu zorlu süreçte hangi mücadele başlıklarını öne çıkaracak?

Dört başlık etrafında önümüzdeki dönemin mücadelesinin şekilleneceğini düşünüyoruz. Biz de bu başlıklara uygun görevler tanımladık.

Bunlardan biri başkanlık sistemine izin vermemektir. Aslında Türkiye’de fiili bir başkanlık sistemi yaşanıyor. Fiili rejim, Erdoğan eli ile yasal hale getirilmek isteniyor. Hem bu fiili rejimin yasallaşmasına engel olmak, hem de fiili rejimi fiili demokrasi mücadele zeminlerinde yıkmak en güncel ve temel görevimiz olarak duruyor.

Buna bağlı olarak diğer bir başlık Anayasa tartışmalarıdır. AKP’nin Anayasa tartışması bir başkanlık yasası tartışmasıdır. Anlaşılıyor ki AKP, yeni Anayasa girişimini 12 Eylül Anayasası’nın bir reddi olarak topluma sunacak. Ama tam tersi bir sonuç doğuracağını hepimiz biliyoruz. Bu yeni Anayasa 12 Eylül rejiminin tamamlanması manasına gelecektir. Buna dur demek yeni bir “yetmez ama evet” vakasına yol vermemek gerekiyor.

Diğer mücadele başlığımız emeğin öz savunmasının örgütlenmesidir. Hem kıdem tazminatı gasbına, kiralık işçiliğin yaygınlaştırılmasına, hem de 657 sayılı Yasa’nın değiştirilmesi dahil AKP’nin emeğe saldırı dalgalarına karşı birleşik bir emek programı ve birleşik bir emek hareketi geliştirme konusunda adım atmalıyız. Emeğin öz savunması konusunda üzerimize düşen tüm görevleri yerine getirebilecek bir düzeyi yakalamalıyız.

***

‘Kürtleri yalnız bırakmayacağız’

“Laikliğin kazanılmasını önemli bir mücadele başlığı olarak önümüze koyacağız. Artık korunacak bir laiklikten söz edemeyeceğimizi, yeniden kazanacağımız bir laiklik anlayışının söz konusu olduğunun bilincindeyiz. Bu anlayış aşağıdan, emekçilerin, ezilenlerin mücadelesi üzerinden gelişecektir. O yüzden Haziran Hareketi’nin de önerdiği “Laiklik İçin Mücadele Komiteleri”ni köy köy, mahale mahalle, ilçe ilçe, il il örgütleyeceğiz.

21. yüzyılda Kürt yurttaşlarımızla eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamak istiyoruz. Kürtlerin 21. Yüzyılda bir statü etrafında bir arada yaşama taleplerini anlıyoruz. Türklerin ve Kürtlerin bir arada özgür birliktelik temelinde yaşayacağı bir Türkiye özleminin taşıyıcısı olmayı önümüze koyuyoruz. Onları bu insani, evrensel, demokratik taleplerinde asla yalnız bırakmayacağız.

Bölgedeki emperyalist saldırganlığa karşı Denizlerin, Mahirlerin, Kaypakkayaların anti emperyalist çizgisinde yürümeye devam edeceğiz.

AKP’nin geliştirdiği İslamcı faizme karşı halkın toplumsal muhalefetini, birleşik bir direniş hareketine dönüştürerek ve güçlendirerek kurucu bir seçenek haline getirilmesini hedef olarak önümüze koyacağız.

ÖDP olarak 8. Kongremizde bir arada, omuz omuza ‘‘birlikte başarabiliriz’’ inancını bir kez daha haykıracağız. Tüm dostlarımız da bilsin ki önümüzdeki süreçte tüm bu iddialarımızı hayata geçireceğiz.”


Kaynak: Birgun.net