Seçmenin tercihini etkileyen bir numaralı faktör ekonomi oluyor. Dün de böyleydi, bugün de öyle. Sadece Türkiye’de değil dünyanın genelinde böyle.

Yolsuzluk iddialarının hiçbirisi ‘dolar’ kadar sonuç alıcı olamıyor. Öyle olsa idi 17/25 Aralık operasyonları sonrası AK Parti girdiği iki seçimi de kazanmazdı.

Muhalefet bu gerçeği gördüğü için doğru bir iş yaptı ve seçim kampanyalarının odağına ekonomiyi koydu.

Vatandaşın oy verirken ‘para’yı ‘değer’in üzerinde tuttuğu realitesini kabullendi. Muhalefetin emekliye, asgari ücretliye, işçi, memura vaadlerini borsa deyimiyle seçmenin satın alması tam da bu yüzden.

Ekonominin 3 yıldır patinaj halinde olduğunu Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan söylemişti. AK Parti, 10 yıl boyunca belki de en başarılı olduğu alan olan ekonomi ve getirisi olan ‘istikrar’ avantajını yitiriyor. Dolar artışı, çarşı pazara yansıyan pahalılık vatandaşı cebine iyice yansımaya başladı.

İstikrar, refah ‘büyü’sünün bozulmaya başlaması AK Parti’yi zora soktuğuğu gibi muhalefetin vaadlerine kulak kabartanların sayısını artırdı.

Bu girişi yapmamın nedeni ekonomi üzerinden oy hesabı. Büyüme rakamları üzerinden oy tahmini yapan ekonomist dostlarımdan biliyorum bu yöntemin ne denli başarılı sonuç verdiğini.

Seçim ve tahmin işlerinin Üstadı Tarhan Erdem’in yazısını görünce hatırladım. Bundan bir ay önce olmalı. Elime bir çalışma ulaşmıştı. Ekonomik veriler ile oy arasındaki ilişkiye yönelik çok çarpıcı bir analizdi.

Çalışmayı yapan ekonomistler geçmiş seçimlerde bu yöntem ile tahmin yapmışlar ve ‘yüzde 99’ a yakın başarı sağlamışlar.

Hesaplama yöntemleri şöyle: Büyüme, satın alma gücü, enflasyon, işsizlik gibi ekonomik parametreleri birer veri kabul ediliyor. Her veri performansa göre işleniyor. Mesela işsizliğin düşüşü +4 ise yolsuzluk -1, büyümedeki düşüş -3, yeni işyeri açılışı +2 puan olarak giriliyor.

Bu puanlama yönteminden AK Parti’nin alabileceği en yüksek oy oranı belirlenmiş. Hesaba göre  AK Parti’nin tavan oyu yüzde 41.5.

Mayıs 15 gibi yeni verilerle ama aynı yöntemle bir hesaplama daha yapacak ekonomistler.

Oradan bakalım hangi sonuç çıkacak?

Davutoğlu’nu kaç milletvekili kurtarır?

Madem söz oy hesabından açıldı o zaman soralım: Başbakan Davutoğlu için en ideal oy oranı nedir?

İlk başta saçma bir soru olarak düşünülebilir.

 Hangi lider partisinin oylarını sınırlandırmak ister ki.

Hepsinin hedefi  alabileceği en yüksek oyu almak değil mi?

Davutoğlu da çıtayı iyice yukarı taşıyıp  ‘yüzde 55’oy  dememiş miydi?

Bunlar doğru ama siz yine de  kendinizi Başbakan Davutoğlu’nun yerine koyun ve düşünün.

Yüzde 55 oy almayı bir kenara bırakın, 330 ve üzeri milletvekili istermiydiniz?

Hemen cevaplamayın. Önce aşağıda yazılanları bir okuyun.

330 ve üzeri milletvekili ‘başkanlık sistemi’ne kapı aralamak demek. Erdoğan’ı Başkan yapacak milletvekili çoğunluğu Başbakanlık makamını gözden çıkarmak demek.

Erdoğan kendisi söylemişti bunu. O’nun kafasındaki hiçbir modelde Başbakanlık yok.

 Daha önce de değinmiştim. Tuhaf ve garip bir tablo var. Bir Başbakan düşünün ki kendi makamını lağvettirmek için canla başla çalışıyor.

Ben halen Davutoğlu’nun ıslah edilmiş bir parlamenter sistemde Başbakan olarak görevini sürdürmek isteyeceğini düşünüyorum.

Aksi durum insanoğlunun fıtratına, eşyanın da tabiatına aykırı bir durum …

Bir de olaya tersten bakalım. Buna kötümser senaryo denilebilir iktidar partisi açısından.

Sandıktan iktidar çoğunluğunu kaybettirecek sonuç  çıkarsa  Davutoğlu genel başkanlık koltuğunda kalır ya da kalabilir mi?

Kesinlikle hayır!

Kendi istese de ‘Reis’ olaya müdahale eder. Sonucun ne olacağı şimdiden belli.

Görüldüğü gibi ‘Hoca’ nın işi sanılandan daha zor.

İçinde bulunduğu durum bıyık, sakal hikayesine benziyor: Yüksek oy alsa Başbakanlığı, düşük oy alsa genel başkanlığı tehlikede.

O yüzden ne yüzde 50-55 ne de 330 üzeri milletvekili.

Başbakan Davutoğlu’nu kurtaracak olan 290-320 arası milletvekili ile tek başına iktidarı kotarmak.

Tüm bu gerçekler karşısında o soruyu yeniden sorayım: Siz Davutoğlu’nun yerinde olsaydınız yüzde kaç oy ve kaç milletvekili kazanmak isterdiniz?