Yaklaşık bir ay önce hem Halk TV'de hem de bu köşede, Tayyip Erdoğan'ın Abdullah Gül'ü AKP'nin kapısından dahi içeri sokmak istemediğini yazmış ve buna ilişkin kulis bilgilerini paylaşmıştım. Bu bilgilerden biri, Bülent Arınç'ın Gül'ün yeniden siyasete dönebilmesi için aracılık yapmasıydı. Arınç, Abdullah Gül adına Tayyip Erdoğan'la görüşmüş, Gül'ün partiye dönmek istediğini ifade etmişti. Erdoğan ise Gül'e kapıları kapatmıştı.


Bülent Arınç, Erdoğan'ın bu tavrını Gül'e aktardığında, Gül, "Nasıl yani; ben kendi kurduğum partiye üye olamayacak mıyım!" tepkisini göstermişti.
Hatırlayın; Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesinin hemen ardından, AKP Genel Başkanlığı seçiminin tarihini de öne aldırmış, görev süresi biten Gül'ün AKP'ye dönüp genel başkan adayı olmasının da önünü kestirmişti. AKP Kongresi, Gül'ün görev süresinin bitimine bir gün kala yaptırılmıştı. Böylece, Gül'ün genel başkanlık yarışına girmesine engel olunmuştu.

Erdoğan'ın Gül'den bu denli korkması ve çekinmesi boşuna değil kuşkusuz... AKP tabanında yapılan tüm anketler, partililerin Erdoğan'dan sonraki ilk tercihlerinin Abdullah Gül olduğunu gösteriyor. Teşkilatlar, partiyi Abdullah Gül'ün yönetmesini istiyor. Anketler ve kamuoyu araştırmalarına büyük önem veren Erdoğan bu gerçeği bildiği için, aslında hayatının hiçbir döneminde hazzetmediği ve birlikte olmak istemediği Gül'ün önünü kesecek hamleler yapıyor(du). 

Ancak bu kez, Erdoğan da çok sıkıştı ve Gül'e adeta mecbur kaldı... Ve bu yüzden, önünü kesmeye çalıştığı Gül'e kapıları yeniden açtı. Zira; Erdoğan'ın önüne gelen anketler, AKP'nin 7 haziran seçimlerinde tek başına iktidar olamayacağını gösteriyor.

Güvenilir firmalara yaptırılan anketler, AKP'nin oylarının 37 - 38 - 39 bandında dolaştığını gösteriyor. Ki; seçime yaklaşık üç ay ve kapıda ise büyük bir ekonomik kriz var.... Öyle ki; Türkiye'nin 2015 yılını sağ salim atlatabilmesi için şu an tam 220 milyar dolar bulması gerekiyor. Davutoğlu ve arkadaşları, ABD'ye bu parayı bulabilmek için gitti ancak eli boş döndü... ABD'liler, üstüne üstlük Davutoğlu ve arkadaşlarıyla adeta bir de alay etti... ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı'nın Sözcüsü, bir gazetecinin sorusu üzerine "Davutoğlu ABD'ye mi gelmiş... Haberimiz yok'' dedi. Bu, Davutoğlu'nun ABD nezdinde hiçbir ağırlığının olmadığının en açık işaretiydi...

Erdoğan tüm bu olan biteni  görüyor ve Gül'e hiç de istemediği halde, ''kurtarıcı'' gözüyle bakıyor. Zira; Erdoğan, parti içindeki önemli isimlerin "Erdoğan sonrası...'' için hesap yaptığını biliyor. AKP kulislerinde Erdoğan'ın sağlığının cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmeye elverişli olmadığı artık açık açık konuşuluyor. Erdoğan, bunları biliyor ve Gül'ü bu yüzden yanına çekerek hem güçlü görünmeye hem de dağılmayı önlemeye çalışıyor. Çünkü; Erdoğan da biliyor ki; AKP şu an çatlama - çözülme ve çürüme sürecini yaşıyor.
Erdoğan Gül'ü yeniden yanına çekerek, bir anlamda kendi ailesini de koruma altına almak istiyor. Gül'le başbaşa yaptıkları görüşmede bunların tümünün konuşulduğu AKP kulislerinde dile getiriliyor.

Tabii meseleye bir de Gül açısından bakmak gerek; Gül AKP'nin ayakta kalabilmesi için kendisine ihtiyaç duyulduğunu biliyor ve bu kez ağırdan alıyor.  Gül, RTE ile yaptığı görüşmede, "Partiye dönmem için, Davutoğlu'nun evime gelerek beni davet etmesi gerekir'' şartını koydu.
Gül'ün bir şartı da "Partiye döndüğüm takdirde, büyük bir katılım şöleni hazırlanmasını istiyorum''du. Davutoğlu, buna pek yanaşmıyor. Zira; Gül geldiği takdirde, AKP Genel Başkanlığı koltuğunu boşaltacağını biliyor. Ancak; süreç öyle bir hızla işleyecek ki; Davutoğlu "Ben siyaseti bırakıyor ve akademisyenliğe dönüyorum'' demek zorunda kalacak. Ya da ''düz bir milletvekili'' olarak siyasete devam edecek.
Abdullah Gül ise partisine yeniden döndüğü takdirde, Hakan Fidan ve Beşir Atalay'la hareket etmeyi tasarlıyor. Gül'ün kafasında, Hakan Fidan'ı Başbakan, kendisini ise Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtmak var. Kamuoyu pek bilmez ama Hakan Fidan ile Gül, sanılandan daha yakındır. Fidan 7 Şubat'ta ifadeye çağırıldığında, "İfade vermeye gitme'' diyen Gül'dür. RTE, sonraki süreçte durumu görmüş ve Fidan'ı sahipleniyor görüntüsü vermiştir.
Fidan ile Gül arasındaki bu yakınlaşmanın sebeplerinden biri de Fidan'ın PKK üzerindeki etki gücüdür. PKK'nın Başbakan adayı da Hakan Fidan'dır. PKK ve HDP Fidan aracılığıyla AKP ili ilişkileri yürütmektedir. Fidan, Kürt sorununun çözümünün anahtarının kendisinde olduğunu PKK kadrolarına ifade etmiştir. PKK ve HDP, Fidan'dan yana tavır almıştır. Fidan, HDP ve PKK'ya her istediğini yaptırmaktadır. 10 Maddelik Deklarasyon da Fidan'ın isteği üzerine açıklanmış, Fidan bu deklarasyon üzerinden Erdoğan'a "Güç hala bende, PKK'ya istediğimi yaptırabiliyorum'' mesajını vermiştir.
AKP aslında sizin de gördüğünüz üzere, şu an tam bir cadı kazanıdır. Ali Babacan ve Mehmet Şimşek birlikte hareket etmekte, bu ekibin koordinatörlüğünü ise Abdullah Gül yapmaktadır. Gül, Erdoğan'ı Babacan ve Şimşek üzerinden de köşeye sıkıştırmıştır. Gül'ü bu denli cesur hale getiren ise Sabah Gazetesi'ndeki bir köşe yazısıdır.

Hatırlanacağı üzere, Sabah Gazetesi Yazarı Sevilay Yükselir bir süre önce Abdullah Gül'e köşesinden bir çağrı yaptı ve "Huber Köşkü'nü boşaltın'' dedi. Gül, bu yazıyı okuduktan sonra çok sinirlendi. Gül, yakın çevresine "Bu meseleyi Tayyip Bey'le konuşmuştuk. Neden şimdi gündeme getirdiler ki?'' diye sitem etti. Ve Sabah'ta çıkan köşe yazısının arkasında Erdoğan'ın olduğunu yakın çevresiyle paylaştı.

İşte o yazı, Gül'ün zincirlerini kırdı aslında... Sevilay Yükselir, Gül ile Erdoğan arasındaki anlaşmadan habersiz olduğu için, aklınca Gül'ü sıkıştırmak istiyordu. Oysa ki; Gül ve Erdoğan, Huber Köşkü'nün boşaltılmaması için anlaşmıştı. Gül, RTE'ye bir aracı yollamış ve "Hayrünnisa Hanım, burada oturmak istiyor'' demişti. RTE de cevaben "Emine Hanım'la konuştuk. Oturabilirler'' yanıtını vermişti. Hayrünnisa Hanım'ın lüks tutkusunu bilen RTE, Gül'ü aslında bir bakıma rehin almış ve hareketsiz bırakmıştı.

Ancaaak; Sevilay Yükselir'in ''durumdan vazife çıkaran'' Huber Köşkü yazısı, ipleri kopardı. Kendisine söz verildiği halde Sabah'ta bu yazının çıkması, Gül'ün ipleri koparmasına sebep oldu. AKP'liler her ne kadar "Serhat Albayrak o yazı yayınlandığında yurt dışındaymış. Yazıdan haberi yok'' deseler de Gül ikna olmadı ve düğmeye bastı. Ve ilk hamle olarak da 68 milletvekilini temsilen 6 kişiyi Erdoğan'a göndertti. 68 vekilin temsilcileri, "Üç dönem şartını kaldırmazsanız, İç Güvenlik Paketi'ne oy vermeyeceğiz'' dedi. Erdoğan, 132 maddelik paketin geçemeyeceğini görünce, topu Davutoğlu'na attı ve sorumluluktan sıyrılmaya çalıştı.

AKP içindeki Bizans oyunlarını anlatmaya, bırakın bu köşeyi, TV'lerde saatlerce sürecek programlar yetmez... Yarılma - çürüme ve çözülme sürecini yaşayan AKP, tarihinin en zor günlerini geçiriyor ve artık Gül'den medet umacak hale geliyor... Türkiye, AKP gibi çürümüş bir partinin yarattığı karanlıktan kurtulacağı günleri sabırsızlıkla bekliyor... AKP artık siyasi bir mevtadır ve ''canlı cenaze''dir... Bu yüzden; varlığını görünce yaşadığını sanmayın...


Gerçek Gündem