T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

 

E. 2015/16917

K. 2015/25017

T. 24.12.2015

 

• TANIMA VE TENFİZ (Nafaka Yükümlülüğü Konusundaki Kararların Tanınması ve Tenfizine İlişkin Lahey Sözleşmesine Kararın Verildiği Almanya da Taraf Olduğuna Göre Sözleşme Hükümleri Gözetilerek Sonucu Uyarınca Karar Verilmesi Gerektiği)

• NAFAKA YÜKÜMLÜLÜĞÜ HAKKINDAKİ KARARIN TANINMASI (Lahey Sözleşmesine Kararın Verildiği Almanyanın da Taraf Olduğu - Sözleşme Hükümleri Gözetilerek Sonucu Uyarınca Karar Verilmesi Gerektiği/Bu Husus Nazara Alınmadan Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu)

• ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERİN TENFİZE ETKİSİ (Nafaka Yükümlülüğü Konusundaki Yabancı Mahkeme Kararının Tanınması ve Tenfizi İstemi - Nafaka Yükümlülüğü Konusundaki Kararların Tanınması ve Tenfizine İlişkin Lahey Sözleşmesine Kararın Verildiği Almanya da Taraf Olduğuna Göre Sözleşme Hükümleri Gözetilmesi Gerektiği)

• HUKUKİ YARAR (Kararın Verildiği Almanyanın da Taraf Olduğu Lahey Sözleşmesi Nazara Alınmadan 1956 Tarihli Sözleşme Hükümlerinden Hareketle Davacının Tenfiz Davası Açmakta Hukuki Yararının Bulunmadığı Gerekçesi İle İsteğin Reddinin Doğru Bulunmadığı)

5718/m.50

ÖZET : Dava münhasıran, nafaka yükümlülüğü konusundaki yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi isteğine ilişkindir. Nafaka yükümlülüğü konusundaki kararların tanınması ve tenfizine ilişkin Lahey Sözleşmesine kararın verildiği Almanya'da taraf olduğuna göre, sözleşme hükümleri gözetilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan 1956 tarihli sözleşme hükümlerinden hareketle davacının tenfiz davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava münhasıran, nafaka yükümlülüğü konusundaki yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi isteğine ilişkindir.

Mahkemece, nafaka alacaklarının tahsili ile ilgili uluslararası sözleşmeye göre tenfize yada tanımaya lüzum olmaksızın doğrudan Türkiye'de icra ettirilebilmesi mümkün bulunduğu gerekçe gösterilerek istek reddedilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.

Özel hukuka ilişkin yabancı mahkeme ilamlarının Türkiye'de icrası tenfiz kararının alınmasına bağlıdır (5718 sayılı MÖHUK md. 50).

Tenfiz kararı alınmadıkça Milletlerarası Özel Hukukuna göre yabancı ilamın Türkiye'de icrası olanağı yoktur. 1956 tarihli Nafaka Alacaklarının Yabancı Memleketlerde Tahsiline İlişkin sözleşme, bir tanıma veya tenfiz sözleşmesi olmayıp, nafaka alacaklısı ile nafaka yükümlüsünün farklı memleketlerde bulunması halinde nafaka alacaklısının tahsiline kolaylaştırıcı hükümler getirmiş olup, bu sözleşme nafaka yükümlülüğüne ilişkin yabancı ilamların, ilamın verildiği devlet dışında sözleşmeye taraf diğer bir devlette doğrudan icrasına imkan vermez. Onun için nafaka yükümlülüğüne ilişkin yabancı ilamın Türkiye'de icra edilebilir olması tenfiz kararı verilmesini gerektirir. 02.10.1973 tarihli Nafaka Yükümlülüğüne Uygulanacak Kanuna Dair Lahey Sözleşmesi 2331 sayılı kanunla onaylanması uygun bulunarak, 26.11.1982 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşme, aile, hısımlık, evlilik veya kayın hısımlığı ve evlatlık ilişkilerinden doğan nafaka yükümlülüğü konusunda kanunlar ihtilafını düzenlemektedir (Söz.md.1). Nafaka yükümlülüğü konusundaki kararların tanınması ve tenfizine ilişkin aynı tarihli Lahey Sözleşmesi hükümlerine göre münhasıran nafaka yükümlülüğüne ilişkin bir kararın tanınması veya tenfizi; tanıma ve tenfizin talep edildiği devletin kamu düzeniyle açıkca bağdaşmaması ve tarafları, konusu aynı olan bir davanın tanıma ve tenfizinin talep edildiği devletin bir merciinde açılmış ve görülmekte olması veya bu devlette ya da sözleşmeye taraf başka bir devlette aynı konuda aynı taraflar arasında verilmiş bir kararla bağdaşmaması halinde reddedilebilir (Söz.md.5). Şu halde anılan Sözleşmeye kararın verildiği Almanya'da taraf olduğuna göre, sözleşme hükümleri gözetilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan 1956 tarihli sözleşme hükümlerinden hareketle davacının tenfiz davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ :  Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.