Pazartesi günü PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile çözüm sürecinin Suriye’ye yansımalarını, bugüne kadar PYD’yi ve Rojava’daki Kürtleri dışlayan Suriye muhalefetinde dengelerin nasıl değişmekte olduğunu konuştum. Salı günü, yani dün yayımlanan Kongra-gel Başkanı Remzi Kartal röportajında ise süreçte izlenecek adımlara ve Öcalan’ın daha önce bilmediğimiz 4 konferans düzenlemesi talebine vâkıf olduk. Bugün de son olarak, yaptığım başka bir görüşmeden önemli bölümleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü Türkiye’deki birçok tartışmaya ve soru işaretine cevap veriyor.

* * *

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar’la Türkiye’deki iç siyasete ilişkin sohbet ediyoruz. Çözüm süreci başladığından beri canını sıkan bazı şeyler var: “Şunu anladım ki, bizi (Kürt siyasi hareketinden söz ediyor) yakından tanıdığını zannettiğimiz kesimler de bizi tam tanımamış, hayret ettim.”

“Türk solundan mı bahsediyorsunuz” diyorum. “Sosyalist arkadaşlarımızdan” diye cevap veriyor ve ekliyor: “Biz bu çözüm sürecine destek veriyoruz diye bazıları tarafından eleştiriliyoruz. Şunu bilmeliler: Bugüne kadar ne söylediysek aynı fikirlere sahibiz. Sosyalistleri nasıl müttefik gördüysek, öyle görmeye devam edeceğiz. Devleti yöneten kesimle barış yapıyoruz diye merkezi hükümetçi, devletçi, orducu yahut AKP’li olduğumuz anlamını çıkarmamak lazım. Halbuki konuya geniş baksalar çok farklı bir şey görebilirler.”

* * *

Ne gibi bir ‘geniş bakma’dan bahsediyor Aydar? Şöyle: “Bakın, AKP muhafazakâr bir hareket. Diğer tarafta milliyetçi ve ulusal bir kesim var. Ee? Bunların arasında ise dünya kadar Türkiyeli var. Sol ve sosyalist değerlere adını koymasa da bağlı olan. Barışın gelmesiyle sosyalistlere ciddi bir iktidar perspektifi gelecek. ‘Geniş düşünmek’ dediğim budur. Bunu görmüyorlar, sanki biz fikirlerimizden ödün vermişiz, yolumuzdan sapmışız gibi eleştiriyorlar.”

Sosyalistlere iktidar yolu nasıl açılacak, kafasında nasıl bir formül var merak ediyorum. “Bakın Kürt sorununun çözülmesi için yüzde 10 barajının düşürülmesi (en az yüzde 5 olmalı diyor), siyasi partiler kanununun değiştirilmesi gerekiyor. Bunlar olduktan sonra seçim sırasında partiler arası ittifak mümkün olacak. Avrupa’da bu hep yapılıyor. İşte bu şekilde irili ufaklı tüm sol sosyalist partilerin temsilcilerini barındıran bir iktidar kuvvetle muhtemeldir.”

* * *

Lafı CHP’nin tutumuna getiriyorum, “Hah tam da ona değinecektim” diyor Aydar.

“BDP birçok kez CHP’ye açıktan ve bazen de aracılarla çağrı yaptı. ‘Gelin bu sürece katılın, biz ne biliyorsak sizinle paylaşacağız’ diye. Ben de Remzi Kartal da arkadaşlara bunu söyledik, ‘AKP dışlamak istese de siz yapmayın’ dedik. Ama maalesef olumlu yanıt alınamıyor.”
Diyorum ki… “Niye bu kadar istiyorsunuz CHP katılsın, sürecin selameti buna mı bağlı?”

Önce gülüyor, sonra anlatıyor: “Süreç CHP olmadan da gayet güzel yürür, yürüyor da. Ama CHP bize göre öyle kenara atılacak, küçümsenecek bir parti değildir. Tarihi bir anlamı vardır her şeyden önce. Daha da önemlisi ben CHP’nin tabanını iyi tanıyan bir insanım, inanın o tabanın çoğunluğu partisinin barış yapılırken dışarıda kalmasını istemez. Bugün CHP sahnesini ele geçirmiş görünen o sert ulusalcı kesim, sadece Türkiye’nin değil, CHP tabanının da marjinal kesimini oluşturuyor. Fakat böyle giderse parti ya bölünecek ve ortaya gerçek sosyal demokratlardan oluşan bir yönetim çıkacak ya da bu ulusalcıların vesayetinde marjinalleşecek. Bu, çok açık. Baykal’ın bu dönemde aktifleşmesi ise hiç hayra alamet değil maalesef.”

* * *

Bir de kafalarda soru işareti uyandıran, (dün Remzi Kartal’ın da ifade ettiği) bir Kürt-Türk ittifakı ve bunun Ortadoğu’da emperyal bir ideal peşinde koşmak şeklinde yorumlanması konusu var. Biraz sinirleniyor: “Yani Ezgi arkadaş, siz de böyle derseniz, biz diyeceğiz ki hiç anlaşılamamışız. 40 yıldır ne anlatıyoruz biz? Kürt-Türk ittifakı derken Araplara karşı savaş koalisyonu kuracak değiliz. Ortadoğu’daki hayalimizi ‘Fırat-Dicle Su Birliği’ şeklinde ifade edebilirim. Bu birliğe göre Ortadoğu’daki sınırlar, örneğin Hollanda-Belçika sınırı gibi geçirgen olsun diyoruz. Bugüne kadar sınırlar tüm Ortadoğu halkları için ölüm demekti. Sınırı geçerken ya askerin kurşununa denk gelirsin ya mayına basarsın ya da tele takılırsın. Artık o sınırlardan sadece kültürler ve ticaret geçsin istiyoruz. Yoksa Türk-Kürt birleşip Ortadoğu’da at koşturalım hayalinde değiliz. Sol kesim bunu da yanlış anlamasın. Biz aşiret değiliz, Kürdistan beyliği gibi bir şeyi de temsil etmiyoruz. Halkın en alt tabakasını temsil ettiğimize göre, tüm Ortadoğu halkları için, Araplar, Türkmenler, Ermeniler, Aleviler, Ezidiler, Türkler, Kürtler için kimlik, refah ve özgürlük istiyoruz. Bu böyle biline.”

Ezgi Başaran/Radikal