Kimse kalmayınca, ona özel bir portatif “kalabalık” oluştururlar...
Nereye gitse
“Türkiye seninle gurur duyuyor” diyerek otobüslerle bunlar peşinde...

*

Padişah kürsüye çıkınca “Ta uzaklardan yorulup yollara düşerek eziyet içinde, aç, susuz geldiniz...” der...
Tabii özel kalabalık
“Valla bizi kapıdan aldılar, tavuklu kumanya, kola, tişört, birer de cep telefonu...” demez...
“Şimdi biz neyin açılışını yapıyoruz?..”
“Köprü...”
Padişah
“Ne köprüsü ulan... Burada Boğaz yok, su yok, dümdüz yerde köprü mü olur?..” diyemez...
Kurdeleyi keser...

*

İçeride olduğu gibi dışarıda da dostu kalmaz...
Çaresini bulurlar, istedikleri ülkenin tipine uygun bir şoförü
“büyükelçi” yapıp içeri salarlar...
Padişah:
“Buyursunlar, sıfır sorunla kardeş ülkeden mi geldiniz?..”
“Majestelerinin selamını getirdim...”
“Memleket neresi?..”
“Çorum... Pardon, Meksika...”
“Bizi ısrarla davet mi ediyorsunuz?..”
“Evet, illa gelsin diyor...”

*

Zamanla padişah sıkılır...
Biraz hafif tepki olsun diye korumalardan ikisini
“protestocu” olarak özel kalabalığının içine koyarlar... Padişah konutun bu sefer arka bahçesinde tam “Sevgili Erzurumlular, biliyorsunuz Türkiye yıldız gibi parlamıştır” derken, protestocu:
“Parlamadı...”
“Parladı b.k herif...”

*

Yanında yandaş yorumcu da kalmaz...
Yiğit Bulut’u işe alırlar ki o da tüymesin...
Mutfak tarafına kurulan stüdyodan kablo çekerek, kapalı devre bina içi televizyondan iki saat
“Türkiye nasıl uçtu” isimli programında haber yorum yapar...
Padişah oturup dikkatle dinler...
“Sayın izleyiciler, yurt gezilerini aralıksız sürdüren Bambaşkan her yerde görülmemiş kalabalıklar tarafından sevgi gösterileri ile karşılandı... Burada yaptığı tarihi konuşmada ‘İlerliyoruz, bu noktada ilerlemeye devam edeceğiz’ derken coşku ile alkışlandı...”
Çok beğenir Padişah...
Evdekilere dönerek:
“İşte bu... Duydunuz...”
“Nasıl da güzel konuştun yani...”
“Orada bir şey daha söyledim, kesmişler...”