Diyelim ki bir bavul dosyanın depremiyle iktidara geldiniz.
O dosyalar olmasa, yine hükümet olmuştunuz belki, ama iktidar olamazdınız.
Bir bavul dosya, önünüzdeki en büyük engeli temizledi.
İşte öyle koltuğa oturduysanız, -bu meşhur Ankara atasözüne göre- yine bir bavul evrakla koltuktan düşersiniz.
Dün sarayınızın kapısına basamak olan “bavul”, bir bakarsınız bugün aynı kapıya barikat kurmuş.

***

Ankara’da her siyasetçi bilir bu atasözünü...
Mesela ihanetle geldiyseniz, gidişiniz de ihanetle olur.
Demirel partinin başına geçtiğinde, Celal Bayar, “Tapulu arazimize gecekondu yapıyorlar” demişti.
Sonra Demirel yasaklıyken Özal, ona yaptı aynısını...
Sonra Özal Köşk’e çıkınca, sözünü dinlemeyen Mesut Yılmaz’ın ardından, “İhanet, ihanet” diye bağırmaya başladı.
Tıpkı Erbakan’ın, Erdoğan’ın ardından bağırdığı gibi...
Şimdi “Nankörler, ne istediniz de vermedik” dövünmeleri, hem ihanet fişeği, hem de gidiş alametidir.
Siyasette âdet, geldiğiniz yoldan dönmektir.

***

O meşhur Ankara atasözüne göre mağduriyet hissine sığınarak gelenler, iktidarda fazla şişip saldırganlaşınca kendi mağdurlarını yaratır.
Ve yeni mağdurlar, kendilerini ezmeye başlayan mağrurların bir zamanlar kullandığı mağduriyet silahıyla iktidara yürür.
Diyelim MGK kararlarıyla “mürteci” diye hedef gösterildiniz. Takip edildiniz. Bunu kullanarak iktidara geldiniz. Bir de bakarsınız, koltuğun pişkinliğiyle, askerlerle el ele, dünkü yol arkadaşlarınıza “mürteci” damgası vurup takibe başlamışsınız.
“Diklenmedik, dik durduk” efsanenizi yere çalmışsınız.
Geldiğiniz yoldan gitme zamanı kapıyı çalmış demektir.

***

Atasözünün güvenilirliğine en büyük kanıtlardan biri de Washington’ın desteğiyle iktidara gelmektir.
O rüzgârla uçmayı kabul ettiğinizde, aynı rüzgârla alabora olmayı da kabullenmişsiniz demektir.
Amerikan rüzgârı bu, belli mi olur; gün gelir esintiyi Pensilvanya’dan yana döndürür, Ankara’da ampulleri söndürür.
Şimdilerde Ankara’da çok etkili bir Batılı büyükelçinin, bir eski siyasetçiye “Türkiye’de yakında tarih değişecek, hazırlıklı olun” dediği konuşuluyor.
Atalar ne güzel söylemiş:
“Siyasette nasıl gelirsen, öyle gidersin.”

CHP-BDP ittifakında yolun sonu
Mustafa Sarıgül’ün adaylığının açıklanmasının ardından gözler yeniden Sırrı Süreyya Önder’e çevrildi.
Acaba kulislerde söylendiği gibi bir CHPBDP ittifakı olabilir mi?
Bazı ilçe belediyeleri karşılığı BDP, İstanbul’da aday göstermekten vazgeçebilir mi?
Dün son durumu Sırrı Süreyya Önder’e sordum.
Yanıtı şu oldu:
“İlkesel ve açık bir ittifak olursa adaylığımı yeniden gözden geçiririm.”
Bu cevap, içinde itirazı da barındırıyor.
Çünkü görünen o ki, iki parti arasında “ilkesel” ve “açık” bir ittifak yok.
Sadece örtülü ve dolaylı müzakereler var.
Önder, “Kürt hareketi de HDP de tarihinde olmadığı kadar esnek davrandı, ama maalesef beklediğimiz feraseti göremedik” diyor.
Görünen o ki, ittifak kapısı büyük ölçüde kapandı.
Yerel seçimde herkes kendi kulvarında koşacak.