Silivri yargılamalarının seyrini anlatırken, geçmişte şöyle bir tanımlama yapmıştım:

İstanbuldan Ankaraya gidiyorsunuz. Yolun yarısında bir tabela; Ankara 150 km. Basıyorsunuz gaza, git, git, bir tabela daha; Ankara 200 km. Yol aldıkça uzayan bir dava. Biz duruşmalar ilerledikçe sona yaklaşılır diye düşünüyoruz ama, eklenen dosyalarla birlikte yük artıyor...

Mahkemenin yöntemi de bu yolu uzatıyordu.

Örneğin bir sanık iddianamedeki tüm suçlamaları tek tek yanıtladıktan sonra çapraz sorguya geçiliyordu.

Birinci savcı soruya şöyle giriyordu:

Savunmanızda size yönelttiğim soruları yanıtlamış olabilirsiniz ama, ben yeniden soracağım...

Sıra ikinci savcıya geldiğinde o da şöyle başlıyordu:

Size yönelteceğim sorular daha önce sorulmuş olabilir, ama ben yeniden soracağım...

Soru sırası mahkeme üyelerine geldiğinde, üye hâkim söze şöyle giriyordu:

Sayın savcılar size yönelteceğim soruları daha önce yöneltmiş olabilir. Bazı şeylerin açıklığa kavuşması bakımından ben yeniden soracağım...

Sıra ikinci üye hâkime geliyordu. O da şöyle başlıyordu:

Soracağım sorular size daha önce yöneltilmiş olabilir ama, ben tekrar soracağım...

***

Yukarıdaki sıralamayı abartılı bulabilirsiniz, ama klasik deyimle söylemek gerekirse, eksiği var fazlası yok.

Sanıklar bu soruları yanıtlarken söze şöyle giriyorlardı:

Daha önce cevapladığım gibi...

Soruların içeriği de somut bir olayı ya da eylemi aydınlatmaktan çok, bir notun anlamı, telefon rehberindeki numaraların nedeni, herhangi bir görüşmenin bağlantıları konusunda olurdu.

Ocak başından bu yana seyir değişti. Çapraz sorgu kalktı. Daha önce sanık istemese bile uzun uzun okunan polis, savcı ifadeleri, aynen katılıyorum sözüyle geçiliyor.

Sanığın ifadesini bir an önce bitirmesi isteniyor. Eğer uzatırsa, bunları yazılı olarak da verebileceği anımsatılıyor. Herhangi bir kurumdan bilgi-belge istemek gerektiğinde mahkeme ya gereksiz görüyor ya da sadece o kişiyle ilgili istekte bulunuyor.

İddianamede terör örgütünün yöneticisi olduğu iddia edilen kişiler bile aynı yöntemle çok kısa sürede sorgulanıp geçiliyor.

***

Bu tabloyu neye yormak gerek?

Sanıkların her birinin görüşleri farklı. Zaten öyle bir terör örgütü ki, bir konuda aynı düşünen üç kişi yok.

Bu gidişi hayra yoranların sayısı az. Olumsuza yoranların aklına her şey geliyor. Bir görüş uzun tutukluluk sürelerinin kamuoyunda da kabul edilemez noktaya gelmesi, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) olmak üzere Türkiye ile ilgili dış algının değişmeye başlaması.

Hükümet bu yöndeki eleştirileri de karşılamak üzere geniş kapsamlı bir yargı paketi hazırlıyor gibi. Adalet Bakanının açıklamalarının bir unsuru da AİHM kriterleri.

Adalet Bakanlığının İşini hızlı yapmayan yargıca terfi yok çalışması ile Silivrideki hızlanmanın aynı sürece karşılık gelmesi rastlantı değilse genel bir planın parçası olmalı.

Silivri yargılamalarındaki hız artışı, akla ilk hızlandırılmış treni getirse de davaya verilen önem dikkate alındığında yeni gelişmelerin bir parçası gibi görünüyor.

Aklımıza her olasılık geliyor.

Hukuk hariç!