Avukat Hasan Mollaoğlu, yeni yazısında yargı organı ve yürütme konusuna değindi. Baroların, avukatlarla ile savcıları aynı düzlemde görmek istediğini savunan Mollaoğlu, savcının yargı organı değil, yürütmenin temsilci olduğunu vurguladı. İşte Avukat Hasan Mollaoğlu'nun kaleminden yargı bağımsızlığı konusu...

Adalet org sitesinde yargıç Aydın Başar tezkere yazmış;

"Sayın Meclis Başkanımız, Sayın Milletvekilleri... Bilindiği üzere, hükümetimiz tarafından meclisimize bazı kanunlarda değişiklik yapılması için kanun tasarısı sunulmuştur. Bu kanun tasarısıyla özellikle HSYK'nın yapısında anayasanın ruhuna, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve yargı bağımsızlığı ilkesine aykırı değişiklikler yapılmak istenmektedir. Yargı bağımsızlığı daha güçlendirilmesi gerekirken, telafisi mümkün olmayan bir geriye dönüş söz konusudur. Bugünün meclisinin oluşmasında, 2010 yılında yapılan değişikliklerin millet nezdindeki olumlu etkisi vardır. 2010 yılında sizlere kendi kurulunuzu seçme hakkı verdik dediniz. Bağımsız yargı, tarafsız yargı olacak dediniz. Seçimlerde milletten oy isterken bile olumlu değişiklikleri referans gösterdiniz. Anayasamızda yargı, devletin asli güçlerinden biri olarak gösterilmiştir. Yargısız devlet, devlet değildir. Bu zamana kadar yasama ve yürütmenin birlikte hareket etmeleri sonucu üzerimizde istenilen her tasarruf yapıldı. Meclis, hukukun kaynağı, milletin iradesinin merkezi olması yönünden diğer iki gücün devlet işlerini görmeleri sırasında o iki güce de eşit davranmalıdır. Bu zamana kadar meclis nezdinde hep üvey evlat muamelesi görmüş yargı, bugün sizden yargının, yürütmenin emri altına alınmasını doğuracak bu yasa tasarısına dur demesini diliyor. Yürütme organının emri altında olan bir yargının adalet üretebilmesi mümkün değildir. Biz, hakim ve savcılar yalnız meclisin iradesi olarak ortaya çıkmış kanunu amirimiz görür, vicdanımızda o kanunu uygularken bize yardımcı olur. Bunun üstünde irademizi etkileyecek hiçbir gücü kabul etmiyoruz. Sonuç olarak hangi siyasi görüşten olursa olsun. Yargının bağımsız ve tarafsız olmasını dileyen tüm milletvekillerimizden o kutsal çatı altında yargının, dolayısıyla milletin vekili olarak yargı bağımsızlığına sahip çıkmalarını diliyoruz. Saygılarımızla... " demiş; hakim ve savcıların kısmi azamisinin bu görüşte olduklarını tahmin ediyorum.

Lemond Türkiye yargı raporunda;

Mevcut durum Avrupa standartları ile uyumlu değildir. “Adli Atamalarla” ilgili Venedik Komisyonu raporunda (paragraf: 29) şöyle denmiştir: “Yargı Konseyinin önemli bir bölümü veya üyelerinin çoğu yargı mensupları tarafından seçilmelidir. Yargı Konseyine demokratik meşruiyet kazandırmak için, diğer üyeler Meclis tarafından uygun hukuki vasıflara haiz kişiler arasından seçilmelidir”.

Adalet Bakanlığı;


Raporda, “Adli Atamalarla” ilgili Venedik Komisyonu raporunun 29. Paragrafına atıf yapılmış ise de;

Aynı raporun 30.paragrafında;

“Yargı Konseyi ya yalnızca hakimlerden, ya da hakim ve hakim olmayanlardan müteşekkil karma bir bileşime sahip olabilir."

31. Paragrafında; “Venedik Komisyonunun yaklaşımı daha belirgindir:

“44. Avrupa’da, adlî atamalara ilişkin çok sayıda farklı sistem bulunmakta olup tüm ülkelerde uygulanabilecek tek bir model mevcut değildir."

"45. Köklü demokrasilerde, yürütme gücü zaman zaman adlî atamalar üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olabilmektedir. Bu güçlerin, mazisi geniş hukuk kültürü ve gelenekleri ile sınırlanmış olması sebebi ile böyle sistemler uygulamada oldukça iyi işleyebilmektedir." ibareleri de yer almaktadır.

Yargıç Başar (ve büyük sayıda savcı ve hakim) yargının bağımsız olması için yürütmenin emri altında olmaması gerektiğini söylüyor.

Savcılar ve hakimler denetim ve seçimlerini kendileri yapmak istiyorlar. Buna da yargı bağımsızlığı diyorlar.

İtirazım var;

1-Yargı bağımsızlığı yargıç bağımsızlığıdır. Savcı ve ona bağlı kolluk gücünün bağımsızlığı değildir.

2-Kendilerini seçen ve yöneten hakim-savcı ve savcıya bağlı kolluk demokrasi değil jüristokrasi ve de kargaşa getirir.

3-Anayasa Madde 138- Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; 140- Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.

Bu paragrafta savcı var mı?

4-BM İnsan Hakları veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerinde ve kararlarda savcılık makamının yargı makamı olduğuna dair bir not var mı?

5-Savcının, yasama-yürütme-yargı erklerinden yürütme içinde yer alan devlet memuru niteliğinde ve muhakeme sırasında, devleti/kamuyu temsil ettiği ve makam itibarıyla taraf olduğu tartışma götürmez.

6- Savcı ve avukat tarafları temsil ederler, Yargı makamını değil, yargı makamı yargıçtır.

Baroları anlamıyorum, avukatla savcıyı mahkeme de aynı düzlemde görmek isteyen barolar, iş HSYK'da savcı atamalarına gelince savcıyı yargıçla aynı statüde görürler. Yargı bağımsızlığından dem vurmaya başlarlar.

Başta Baro, hakim ve savcılar olmak üzere savcıyı yargılama makamı olarak görmekten vazgeçmesi ve HSYK'nın savcı ve hakimler için ayrı kurullar haline getirilmesi gerekir.

Savcı yargının değil, yürütmenin temsilcisidir.



http://www.hukukajansi.com/guncel/savci-yarginin-degil-yurutmenin-temsilcisidir-h19197.html