17 Aralık operasyonu ve sonrasında yaşananları değerlendiren BirGün yazarı Oğuzhan Müftüoğlu, “Hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi burjuva demokrasilerine has kavramlar ortadan kaldırılıyor. Bunlar yeni tip bir faşizmin ayak seslerinden başka bir şey değil” yorumunda bulundu.

- Gezi Direnişi ve direnişi gerçekleştiren halk AKP içindeki çatlağı somut olarak ortaya çıkardı. Şimdilerde de bu çatlak derinleşiyor. Siz süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP hükümeti haziran direnişinden sonra ideolojik hegemonyayı kaybetti. Son ayrışma sürecinde bu durumun da etkisi elbette var, ama iktidar bloğu içindeki çatlamayı sadece buna bağlamak doğru olmaz. Yaşananlar, AKP içindeki bir çatlak olmanın çok ötesinde.
Egemen sınıf bloğu içinde bir ayrışma giderek bir iktidar ve devlet (biçimi) krizi olarak gelişiyor.
Bu yeni iktidar bloğu Emperyalizmin yeni neo liberal politikalarına paralel bir iktidarı ele geçirme ve Türkiye’yi yeniden yapılandırma sürecinde oluştuğu biliniyor. Karakteri ve bileşenlerini de bu süreç belirledi.  Şimdi kaçınılmaz olarak iktidarı ele geçirme sürecinin üç ortağı arasında bir egemenlik ve çıkar kavgası yaşanıyor.
Bu süreçte taraflardan herhangi birine diğerine göre daha ilerici veya daha gerici bir konum ya da misyon atfetmek mümkün değil. İlkesel olarak bakarsak egemen sınıf klikleri arasındaki çatışmada emekçi sınıflar açısından en çok tercihe sayan durum hiç birinin tam hakimiyet kuramadığı beraberlik (pat) dir. Kim hakim durumdaysa emekçi sınıfın asıl muhatabı ve hasmı (baş çelişki) odur. Bu yüzden hem iktidarın iç ve dış  politikalarının sonuçları karşısında hem de ortaya saçılan  rezillikleri karşısında arkasında şu var bu var diyerek ikircikli tutumlar takımların doğru olmadığını düşünüyorum.


- Şimdi de Erdoğan yolsuzluktan kendini aklamak için dört elle yargıya saldırıyor. Hatta Ergenekoncularla bile işbirliğine girmiş durumda. Tek adamlığını sağlamlaştırıyor mu?
Tayyip Erdoğan kendisini yolsuzluktan aklayabilecek mi, doğrusu bilemiyorum. İktidarda kalabilmek uğruna yapabileceği her şeyi yapmaktan çekinmeyeceği ortada. Kendilerine yönelik hırsızlık yolsuzluk konularında her hangi bir kovuşturma yargılama yapılabilmesi hatta mümkünse yayın yapılması olanaklarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bunun sonucunda olsa olsa bu konular yeraltına itilir, ama o durumda zaten hiç bir zaman aklanma imkanları kalmayacak, hırsızlık ve yolsuzluk suçlamaları sonuna kadar alınlarına yapışık kalacaktır.
Bu yüzden her zaman geçerli “dış düşmanlar” “dış kaynaklı saldırılar” gibi argümanlarla beslediği bir kaba milliyetçiliğe sarılıyor. Bu uğurda yapılanlar bir tür “Hitlerleşme” görüntüsüne bürünmüş durumda. Hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi burjuva demokrasilerine has kavramlar ortadan kaldırılıyor. Bunlar yeni tip bir faşizmin ayak seslerinden başka bir şey değil.

- Gezi Direnişini gerçekleştirenler peki bu yaşananlara nasıl bir siyaset geliştirmeli?
Durum apaçık ortada. Yapılması gerekenler de…
Bu güne kadar AKP iktidarına destek veren kitlelerin önemli bir bölümü hala “ bu tür yolsuzluk hırsızlık işlerini herkes yapıyordu” diyerek hükümetin arkasında durmaya devam ediyor. Her yanlarından pislik akıyor, umurlarında değil!  Buna karşı şimdi ufukta hazır bir seçenek de yok.
Bu durumda halk muhalefetinin güçlendirilmesi için mücadele etmekten başka bir yol yok. Yapılabilecek tek şey halkın bilinçli ve örgütlü mücadelesinin, halk muhalefetinin geliştirilmesinde. Devrimci, ilerici muhalefet dinamiklerinin mücadele alanlarındaki birlikteliklerinin  güçlendirilmesinde.
Devrimci bir siyaset anlayışı temelinde her şeyden önce ülkenin ve emekçi sınıfların bu günü ve geleceğiyle ilgili konularda güçlü bir sorumluluk duygusuna dayanmalıdır. Bütün hayatımızı ve bütün geleceğimiz şimdi artık nasıl bir zihniyet ve ahlak anlayışına sahip oldukları apaçık ortaya çıkan, sıkıştıklarında nasıl bir demokrasi hak hukuk dinlemeyen bir faşiste dönüştüklerini gördüğümüz, emek ve halk düşmanı güçler tarafından belirleyecek gelişmelere müdahale edemeyen bir siyaset tarzının da devrimciliğin de hiç bir anlamı yoktur.

Kaynak: Yarın Haber sitesi