Geri kalmışlıktan, yoksulluktan, eziyetten, cefadan, kavgadan, kandan, gözyaşından...

*

Kurtulmak için genelde bir kurtarıcı buluyorlar...

Sonra kurtarıcıdan kurtulmak gerekiyor...

Onları; Tahrir gibi meydanlarda ya kurtarıcıyı bulduklarına sevinirken... Ya da kurtarıcının heykeline ip bağlayıp sürükleyerek kurtarıcıdan kurtulduklarına bayram ederken görmemiz ondan...

Ama kurtulmaktan kurtulduklarını gören yok...

*

Çünkü, onların kurtarıcılarında aradıkları ilk unsur şeriat, aynı zamanda kurtulamamalarının da ilk unsuru...

*

1500 yıl öncesinin öğretileri ile bugünün medeni, çağdaş, gelişmiş, eşit, hür, özgür insanı olmanın olanağı yok...

Ne okuyup üflemekle hastalar düzeliyor...

Ne tekbirle otomobil üretiliyor...

Ne duayla uyduya gidiliyor...

Onun için şeriattan ayrılmayın diye bağıran şeriatçının üzerine çıktığı kamyonet Japon, megafonu Alman, saati İsveç, şıpıdık terliği Çin...

İtalyan gözlüğü olmasa, kâğıdı da okuyamayacak zaten...

*

Din elbette yüce bir duygudur...

Kul ile Allah arasında mutluluk ve huzur kaynağıdır inananlar için...

Saygındır...

*

Ama bir tek Müslüman ülkenin olsun huzur yüzü görmeyişi, bir tek Müslüman ülkenin olsun gelişmiş olmaması, bir tek Müslüman ülkenin olsun mutlu, güçlü, bağımsız, huzurlu olmayışı... Tüm Müslüman coğrafyasının acı, kan, gözyaşı içinde çırpınması, bir temel sorun olduğunu göstermiyor mu?..

Müslümanların birbirlerini tekbir getirerek parçalamaları dahi Batının silahı, kurşunu, bombası, mayını, roketi ile mümkünse... Ya da dualarla yaşama dönmek için bile gâvurun ilacı, enjektörü, röntgeni, merhemi gerekiyorsa...

Yok mu hâlâ bir soru?..

*

Tek yanıtıdır bunun:

Laiklik...

*

Dün Tayyip Erdoğanın Kahirede Müslümanlara laikliği önerdiğini duyduğumda bunları düşündüm...

Zulümle, hukuksuzlukla, entrikalarla, tuzaklarla yıkmak istedikleri Atatürkün laik cumhuriyeti şimdi de Araplara lazım demek ki...

Kurban olun Atatürkün tırnağına...