Sokağın erkek kedisi Müdür her zaman ağır ağır yürür…
Acelesi olmadığından değil, tembel…
Kocaman kafası, kocaman göbeği, kocaman yumurtalıkları var…
Onu gören kediler kenara çekiliyorlar, o ağır ağır bahçe duvarının babalarından birisinin üzerine çıkıp kısık gözlerle etrafı izliyor…
Andree “Karizmatik” diyor…
Arada uyuyor, gözerini açıp etrafı taradıktan sonra yeniden uykuya geçiyor…
Pataklayacağı kediyi kovaladığı falan yok, yanına gelmesini bekliyor, bir pati atıyor, o kaçınca Müdür uyuyor zaten…
Mahalledeki bütün yavrular biraz Müdür’e benziyor…
Gizli ilişkileri seviyor, bunu ne zaman yapıyor, nasıl zaman ayırıyor, kimse görmüş değil… Sadece bebekler doğuyor, suratlar müdür, hepsinin gözü şehla…
Rüşvetçi…
Oradan kalkmasını istediğiniz zaman, tek çare seveceği bir yiyecek vermeniz lazım Müdür’e…

*

Ona baktıkça, insanı düşünüyorum…
Hayvanlar bizim ilk halimizdir…
İnsan geliştikçe; tutkuları, güçleri, silahları, savaşları, doyumsuzlukları onu mutsuz etti… En büyük belası kendi zekasıdır insanın… O zeka ile yarattığı sömürü düzenleri, istila gücü, kirli teknolojiler, arzuları kamçılayan dijital alem, toplu imha silahları ve sağını solunu bozduğu dünya, insana en çok mutsuzluğu getirdi…

*

Oysa şu; Müdür, birisi canını yakmadığı sürece ne kadar mutlu, karnını doyurmak ve arada dişileri kovalamak dışında hırsı yok…
Huzurlu olmak istiyorsan ey insan; hayvan olmayı öğren…


Bekir Coşkun
Sözcü