13 yeni büyükşehir belediyesi kurulması hakkındaki yasa TBMM’de kabul edildi. Böylece büyükşehir belediyelerinin sayısı 29’a çıkmış oldu. Bu Türkiye nüfusunun yaklaşık %80’i olan 56 milyon kişi demektir. Ancak yasa ile büyükşehir olmayan iller konusunda düzenlemeler yapıldığı da dikkate alındığında bu yasanın tüm toplumu ilgilendirdiği söylenebilir. Yasa ile büyükşehrin tanımı ve sınırları değişiyor. İl, tüm ilçe ve köyleriyle birlikte büyükşehir olarak anılıyor. Daha önceki uygulamada sadece İstanbul ve Kocaeli’de il sınırları büyükşehir sınırları sayılıyordu. Bu iki ilin il merkezi, ilçe ve köylerinin iç içe geçişi ve birbirine yakınlığı bunu zorunlu hale getirmiştir. Diğer büyükşehirlerde yalnızca birbirine yakın olan ilçe, belde ve köyler büyük şehir kapsamına alınıyordu. Başbakan bu yasayı savunurken İstanbul ve Kocaeli örneklerindeki başarıyı öne sürmüştür. Bu illerdeki uygulamaya bakılarak aynı durumun geniş coğrafyaya sahip olan diğer illerde olacağını söylemek çok zordur. Örneğin Türkiye’nin coğrafi alanı en büyük ili durumunda olan Konya ile ilçe ve köyleri arasındaki mesafe çok fazladır. Bu kadar geniş coğrafyada birbirinden uzak ve kopuk yerleşim birimlerinin merkeziyet esasına göre büyükşehre bağlanmış olması hem hizmetin götürülmesi hem de halkın yönetime katılımını zora sokmaktadır.

Dünyada örneği olmayan bu yasa yerel yönetimlerde reform konusundaki politikalardan geri adım atmak anlamına geliyor. Kürt sorununun çözümü kapsamında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, merkezi yönetimin vesayetinden kurtulması yoluna gidilmesi yerine toplumun günlük çıkarlarını dahi dikkate almayan bu yasa, yeni sorunlara kaynaklık edecektir

Bu yasa ile birlikte 29 ilde başka bir deyişle 56 milyon nüfusun yaşadığı alanlarda büyükşehir belediyesi etkin hale getiriliyor. Bu yasanın getirdiği en önemli düzenlemelerden biri de ilçe belediyeleri büyükşehre bağlı alt kademe belediyeye dönüşmesi, bazı belediyelerin ve tüm köylerin mahalle haline gelmiş olmasıdır. Tüzel kişiliğe sahip yönetimi doğrudan doğruya köy halkı tarafından belirlenen ve anayasal dayanağı olan köy yönetimi böylece tarihe karışıyor. İktidar köy yönetimini işlevsel hale getirmek yerine mahalle haline getirip tüzel kişiliğini sona erdirip doğrudan demokrasinin tek örneği olan köy yönetimini kaldırması nispeten il merkezinden uzak olan köye hizmet götürülmesi imkansız hale gelerek köyden il ve ilçe merkezine göçü teşvik edecek bir duruma gelmiştir.

Yasa gerekçesinde katılımcılıktan söz edilse de yasa demokratik katılımı daralmakta, neredeyse imkansız hale getirmektedir. Bu yasa ile asıl amaçlanan küreselleşmeye uyum sağlamaktır. Kanunun gerekçesinde “küreselleşme ile birlikte, yönetim paradigması değişmekte ve bu değişim beraberinde yeni değerleri ortaya çıkarmaktadır” denilerek bu amaç açığa vurulmuştur. Böylece küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda daha çok kırsal alanlarda bulunan büyük hazine arazileri ticari amaçlı tarım alanlarına dönüşecektir. Uluslararası sermayenin toprak mülkiyeti imkanı daha da artmış olacaktır. Köy tüzel kişiliğinin kaldırılması, büyükşehir belediyesinin ilçede adeta merkezi bir idare gibi ilçe belediyesinin üzerinde hiyerarşik bir güç haline gelmesi küreselleşme konusunda karar alınmasını kolaylaştıracaktır.

Bu yasanın TBMM’de görüşülmesi sırasında MHP, bu yasa ile yerel yönetimleri özerkleştirdiği eleştirisi yaparken, CHP ise daha çok Şişli ve Yenimahalle ilçelerindeki bazı mahallelerin bağlı olduğu ilçelerde değişiklik yapılması üzerinde durarak bu yasanın asıl amacının toplum tarafından anlaşılmasını engellemiştir. MHP’nin dediği gibi yerel yönetimlerin özerkliğinin genişlemesi bir yana giderek merkeze bağlı hale getirildiğini söylemek daha doğru olacaktır.

Yasa ile yerel yönetimlerin özerkleşmesi bir yana merkezileşmiş idarenin yerel yönetimler üzerinde hiyerarşik bir yapı getiriliyor. Küresel ekonomiye entegrenin bir gereği olarak daha da merkezileşmiş bir yönetimin getirildiğini söyleyebiliriz. Böylece geleneksel toplumsal örgütlemenin etkili olduğu Türkiye’de dünya pazarına uyum ve evrensel tüketimi yaygınlaştırarak Batı ve Batı dışı toplumların birbiriyle uyumu sağlanmaya çalışılıyor.

Göçün yolu açılmaktadır

Kanunun adı her ne kadar Büyükşehir kurulması hakkında kanun ise de bu kanunla getirilen düzenleme ile büyük şehir kurulmayan yerlerde  nüfusu 2000’den az olan belediyeler kapatılıp köy haline getirilmektedir. Bununla büyükşehir olan illerde köyler kaldırılırken bu illerde bulunan belediyeler köye dönüşmektedir. Böylece küçük illerden büyük şehirlere göçün yolu açılmaktadır. Kamu imkanlarının da büyük şehirlere aktarıldığı da dikkate alındığında ülke içinde büyük dengesizlikler ortaya çıkacak, çoğunluğu geri kalmış bu yerler daha da geriye doğru gidecektir. Büyükşehir düzenlemesinin kapsamı dışında yer alan iller daha çok Doğu Anadolu ve İç Anadolu ile Karadeniz Bölgesinde bulunan, daha çok göç veren iller olması dikkat çekicidir. Bu yasa ile birlikte bu illerden büyük şehre dönüşen illere doğru yoğun bir göç yaşanacaktır.

Yasayla büyükşehir olan illerde il özel idaresi de kaldırılırken büyükşehir olamayan illerde ise il özel idaresinin varlığı devam etmektedir. Böylece coğrafi olarak birbirine komşu olan illerin bir kısmında il özel idaresi varken, diğerlerinde olmayacaktır. Bu da yasanın getirdiği handikaplardan biridir. Yine bu yasa ile büyükşehre bağlı köyler mahalleye dönüşürken, büyük şehir olmayan illerde köyler varlığını devam ettirecektir. Örneğin biri Urfa’ya diğeri Adıyaman’a bağlı iki komşu köy düşünelim; Urfa büyükşehir belediyesi statüsünde olduğu için Urfa’ya bağlı bu köy mahalle, Adıyaman büyükşehir olmadığı için Adıyaman’a bağlı olan köy olarak adlandırılacaktır. Adıyaman’a bağlı olan yerleşim birimi köy olduğu için köy yönetimini seçebilecek, köy yönetiminde tüzel kişiliği olduğu için dava açabilecektir. Urfa’ya bağlı olan köy mahalleye dönüştüğü için tüzel kişiliği olmayacak, dolayısıyla hukuka aykırı işlemler için dava da açamayacaktır. Tüm bu olumsuzluklar bir yana binlerce köy mahalleye dönüşürken, belediyeler kapatılırken o köy ve beldede yaşayanların görüş ve oyuna başvurmak akla dahi gelmemektedir. Şişli ve Yeni Mahalle’deki birkaç mahalle için kıyamet koparanlar yasanın mağdur ettiği milyonları görmemektedirler.

Bu kanun ile köylerde görev yapan geçici ve gönüllü köy korucularının görevlerine devam edecek, ihtiyaç olması halinde yeni köy korucuları alınabilecektir. Böylece köy kaldırılmakta ancak köy korucularının görevi devam edecek büyükşehir belediyesine bağlı köy korucuları olacaktır.

Yatırım izleme ve koordinasyon merkezi adı altında valiye bağlı kamu tüzel kişiliğini haiz yeni bir merkezler kuruluyor. Yerinden yönetim ilkesine aykırı, en basit belediye görev ve yetkisine müdahale anlamına gelen bu merkez büyükşehir belediyesini valiye bağlı bir hiyerarşik kurum haline getiriyor. Koordine adı altında yerel yönetimler iktidarın temsilcisi durumunda olan valilerin denetimine bırakılarak mevcut vesayet rejiminden daha geri bir rejime doğru gidilmektedir. İçişleri Bakanlığı yerine Başbakanlığa bağlı hale getiriliyor. Böylece büyükşehir belediyeleri valiler aracılığıyla başbakana bağlanıyor.

Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezi adı altında merkezi yönetimin yetkileri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kuruluşu, imara ve çevre korumaya ilişkin birçok yetkilerin merkeze devredilmesi, kentsel dönüşüme ilişkin yasa ve uygulamalarla birlikte düşünüldüğünde bu yasa ile Türkiye’nin imzaladığı Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na aykırılık oluşturduğu, yerinden yönetimlerin güçlendirilmesi yerine merkezileşmeye doğru bir kayma olduğu görülüyor. Yerel yönetimlerin federal bir yapıda olduğu başkanlık sisteminin tartışıldığı bir süreçte bu yasanın çıkmış olması uygulamada büyük sorunlara neden olacaktır. Bu yasa ile yapılmak istenen şehirlerin coğrafi ve ekonomik niteliğine dikkat çekilerek küresel ekonomiye şehirlerin doğrudan katılımının amaçlandığı görülmektedir.

Dünyada dahi örneği olmayan bu yasa hem Türkiye’de 2004 yılında yapılmaya başlayan yerel yönetimlerde reform konusundaki politikalardan geri adım atmak anlamına geliyor. Kürt sorununun çözümü kapsamında yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, merkezi yönetimin vesayetinden kurtulması yoluna gidilmesi yerine toplumun günlük çıkarlarını dahi dikkate almayan bu yasanın yeni sorunlara kaynaklık edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

özgür gündem