21 Mart 2013
Ne oldu?
Nevruz kutlandı.
Kim kutladı Nevruz’u ?
Kürtler.
Yalnız Nevruz'mu kutlandı?
Kürdistan’ın kurtuluşu da kutlandı.
Aslında her sene Nevruz kutlanırdı. Daha doğrusu, kutlanmaya çalışılırdı.
Kutlamalara kim mani olurdu?
Devlet ve hükümetler.
Çatışmalar olurdu. Yaralanmalar, ölenler. Kan gövdeyi götürürdü. Bu çatışmalar AKP Hükümet’leri dönemlerinde de sıklıkla olmuştur. Biz devrimciler hep Nevruz’un kutlanmasından yana olmuşuzdur. Kürtleri sevmişizdir, onların vatandaşımız olarak yanlarında yer almışızdır. Ahmet Kaya' ya yapılanlar hala belleklerimizde. Ne dedi Kaya bir ödül töreninde?
“Birgün Türkiye’de Kürtçe konuşulabilecek ve ben Kürtçe şarkı söyleyebileceğim.''
Salondakiler çatal, bıçak fırlattılar. Bunların içinde Mahsun Kırmızıgül ve Serdar Ortaç da vardı. Ahmet Kaya apar topar Türkiye’den uzaklaştırıldı ve haymatlos oldu.(Vatandaşlıktan çıkarıldı.) Ben bu durumu oynadım, Ahmet’ten yana tavır aldım. Çünkü, Kürt benim vatandaşımdı. Benim sahip olduğum her hakka sahip olmalıydı ve sahipti de. Milletvekili de olabiliyordu, büyük işadamı da, bakan da. Başbakan da olabiliyordu. Aynı şey Ermeni için de geçerli, Rum için de, Yahudi için de. Birbirimizin kültüründen etkilenmişiz. Beraber büyümüşüz, vatandaş olmuşuz, kardeş olmuşuz. Yani, alan razı, satan razı.

NEYE KARŞILIK

Mesele ülkeyi bölmek olunca, insanları birbirine düşürmek, dil, din, ırk çatışmaları başlatmak, kardeşi kardeşe kırdırmak, en başta Amerika olmak üzere, bütün emperyalist ülkelerin başvurduğu en geçerli oyundur. Amerika’nın bu konuda alt yapı çalışmaları Adnan Menderes döneminde başlamış ve gelmiş geçmiş bütün hükümetler eksiksiz Amerika’ya taviz vermişlerdir. İşi sözleşme imzalayacak boyutlara kadar taşıyan, tavizi hat noktaya çıkaran AKP Hükümeti olmuştur. Muhalefet partileri dahi bu tavizin ortakları olmuşlardır. BOP’u artık beşikteki emzikli bebeler dahi biliyor. Yani, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye bölünecek. Güneydoğu’da Diyarbakır’ın başkent olacağı bir devlet daha kurulacak.
Bunu Tayyip Erdoğan ağzıyla söyledi.
Nevruz kutlamaları Diyarbakır’da yapılıyor. Bir tek Türk Bayrağı açılmıyor. Açılmaz tabi henüz açıklanamıyor ama, orası artık Kürdistan’dır. Arnavut’u, Ermeni’si, Laz’ı da devlet kurmak isterse… Hiç şüpheniz olmasın ki… Yarın Amerika… daha da bölmek için bizi başka projeler de oluşturacaklardır.
Apo, aynı gün mektup yayınlıyor.
Bundan böyle, PKK Türkiye topraklarından çekilecek ve artık kan dökülmeyecek.
Bunca yıl kan niye döküldü?
Bunca şehit niye verildi?
Şehitler Ölmez! Vatan Bölünmez!
Peki ya şimdi?
Öldüysek niye öldük?
Şimdi ne oldu da silahlar susuyor?
PKK çekiliyor. Artık kan dökülmeyecek.
Ne oldu ?
Biz teröristle nasıl bir anlaşma yaptık?
Nasıl bir taviz verdik?
Dahası, somut olarak ne verdik? Barış çığlıkları duyuyoruz.
Ne pahasına ? Ne ye karşılık?
Düşman nedamet mi getirdi? Vahiy mi indi bunlara. “Bedel” evet. Bunun için çok ciddi bir bedel ödedik. Bunu şimdilik açıklayıp, söylemeyecekler.
Ne zamana kadar?
Önce, yeni anayasa geçecek. Bu Türkiye’yi böldürecek olan. Cumhuriyet’in sonu olan bir anayasa. Üstelik bu anayasayı referandumla “Evet” lerken, hapishanelerde yatan TSK komutanlarının, gazetecilerin şartlı tahliye edilmesini de beraber “Evet” leyeceğiz. Onları sadece yeni anayasayı, geçirmek için kullanacaklar. Unutmayın ki, bu tahliye “Şartlı”. Şartlar yerine getirilmedi deyip, her an yeniden toplanacaklar.
Bu bir oyun, açıklama ne zaman yapılacak biliyor musunuz?
Yeni anayasa geçtikten ve Tayyip tek yetkili başkan olduktan sonra.
Ondan sonra itiraz etme şansımız da yasal olarak elimizden alınmış olacak.
Evet… Pek yakında bu sinemada…
Bu yazıyı kaleme aldığımda, yandaş televizyonlar “Barış” adı altında Hükümet’in borusunu çalarak, zafer naraları atıyorlardı.
Başbakan açıklamasında, temkini elden bırakmayarak, mutlu ifadeler kullanıyordu. Sadece, “Güya” Diyarbakır’ daki kutlamalarda Türk Bayrağı açılmadığından ötürü sitemi vardı. Bu, tumturaklı bir yalandı. Çünkü, Türkiye’nin herhangi bir yerinde bayrak açanlara boyalı su, gaz sıkıyorlardı. Tarikat kostümüyle, Atatürk’ün meclisine girebiliyordunuz. Atatürk resmiyle asla! Amerika’nın rejisörlüğünde sahneye konulmuş oyunda, herkes senaryodaki repliğini söylüyordu. Kurgulanmış bir rüya seyrediyoruz. Bizi bu uykudan kim uyandıracak?
Yine biz!
Ama unutmamak lazım ki, uyanmayı ancak uyanmak isteyenler başarabilir. Hayata dönmek ya da uykuda, rüyada ölmek bize kalmış birşey.
Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu!

İÇERDEKİLER

Şu benim yeni oyunumun adı. Keşke yalnızca “O” olsa. Aslında bütünüyle Silivri, Hasdal ve diğer zindanlardaki yurtseverleri kendi kalemlerinden anlatıyorum.
Peki, şimdi soruyorum?
Bunca günahsız insana “Ağırlaştırılmış Müebbet Cezası” vermek reva mıdır?
Vah vah …
Ülkem adına üzülüyorum.
İnsanlık adına üzülüyorum.
Elimden birşey gelmediği için üzülüyorum.
Ve kargaların güleceği, adını “Ergenekon” koydukları, varlığını ispat edemedikleri bir düzmece davayı kabul edip, yurtseverleri, Atatürkçü’leri böylesine ağır cezalara çarptırmak insanlığa sığar mı yahu? Hemen arkasından da bize bu olayı unutturmak için, gündemi değiştirmek adına “21 Mart’ ta Apo açıklama yapacak” deyip, dikkatleri Apo’ya çevirmek… Aynı gün terörist başının da hemen hiçbirşey söylememesi, akıllara durgunluk verecek bir oyundan başka birşey değil. “İçerdekiler” den, yani benim için Cumhuriyet kahramanı olan bu insanlardan şahsen kendi adıma, ülkem için utanıyorum!
8 Nisan’da yeni bir duruşma var Silivri’de. Bu tarihte orada olmalıyız. Ben orada olacağım. Hatta yedisi akşamı gidip, geceyi de “İşçi Partisi”nin nöbet çadırında geçireceğim. Oradan da yurtsever canları almadan dönmeyeceğim. Kaçınılmaz gerçek şu ki, her “Atatürkçü” nün orada olması gerekli. Başka bir alternatif yok.

ZÜBÜKLER

Üç beş sanatçı bozuntusu, “Hükümetin icraatini beğeniyoruz ve açılımı destekliyoruz” diye beyanda bulunmuşlardı. Bunların kim olduğunu sizler de pekala biliyorsunuz. Bozuk düzenden nemalanıp, ceplerini doldurma gayretinde olan bu insan müsfettelerine; “Vatan hainisiniz” demiştim. Güya beni mahkemeye vereceklerini söylemişlerdi. Ne oldu? Veremediler. Neden? Deşifre olmak istemiyorlar. Zübükleri yemedi.
Günü geldiğinde Türk halkı gereken cezayı gereken yere kesecektir.
Hiç şüphem yok!
Yaşayacağız ve göreceğiz.
Not: Gerçekleri görebilmek için, uyanabilmek için izleyeceğiniz kanal “Ulusal Kanal” dır. Okuyacağınız gazeteler ise, “Aydınlık, Sözcü, Cumhuriyet ve Yurt” tur.

Saygılarımla…

Levet Kırca
Twitter: @kirca_levent
ulusalkanal.com.tr