Cumhuriyet
 Görünen o ki AKP fena köşeye sıkışmış durumda, koalisyon yapacak parti bile bulamıyor, ya da çok uğraşacak birini razı etmek için. Erken seçim isteyecektir, ki bu onlar için daha da kötü olabilir. Davutoğlu yerine Abdullah Gül’ün parti başına gelmesi AKP’de şu dönemde olabilecek en akıllıca manevra olurdu, sanmıyorumErdoğan buna izin versin... 
Peki AKP hükümeti kuramazsa neler olacak, senaryolarına bakalım; Burada CHP’li seçenekler çıkıyor önümüze, herkesin dilindeki üçlü CHP-MHP-HDP koalisyonu. 
Burada berbat bir 1999 üçlü koalisyon örneği var tarihimizde; DSP-MHP-ANAP üçlü koalisyonu. Fena şekilde başarısız olmuşlardı, memleket tarihinin en büyük ekonomik krizi yaşanmış ve bu üç partinin hiçbiri 2002 seçiminde barajı geçememişti. ANAP ve DSP tarihten silindi... 
Şimdi muhalefet partileri için aynı uyarıyı yapmak isterim; spekülasyon olacak ama, bir üçlü koalisyon -yine- ekonomik bir kriz ile batarsa, çöküşleri büyük olur ve yapılacak bir erken seçimde de AKP “görülmemiş” bir oranla tekrar iktidar olur... 
HDP destekli bir CHP-MHP hükümetinin tıkanıklık ve kaostan başka getirisi olmayabilir... MHP ve HDP dostluğunu sağlamak çok zor gözüküyor, elbette ki imkânsız değil hiçbir şey... Bu durumda, bana biraz daha mantıklı geleni HDP ve MHP destekli “CHP hükümeti” olurdu... CHP’nin ortada durması ve bu zor uçları yumuşatarak ilerlemesi anlamına gelir... 
Ama yine dikkat; bu proje batarsa -dolar 1 yıl içinde 5 TL olur da memleket yine çorbaya dönerse-, sonuçta bu 3 parti de büyük çöküş yaşar, uyarmak isteriz... 
“İktidar mı muhalefet mi” diye tekrar tekrar düşünmelerini, en güvenilir uzmanlara danışmalarını tavsiye ederiz. 
CHP açısından, şimdi Türkiye düşünülmeli, -ilk ve tek konumuz, en büyük önceliğimiz RTE’nin yargılanması, intikam alınması, Ak Saray’dan çıkarılması olmamalı, adalet yerini nasıl olsa bulacaktır, suçlular yargı önüne çıkacaktır-, CHP şu an itibarıyla öncelikle insanları ve Türkiye’yi düşünmek zorundadır.
Burada CHP’lilerin önünde çok zor bir başka ödev var; AKP’ye yüzde 40 oy veren halkı da anlamak, onlara kendini anlatmak, onları kazanmak gibi... Güçlü muhalefette kalmak daha kârlı olabilir uzun vadede... 
Ekonomik gidişat hızla çökebilir, dengeler sarsılabilir yıl sonuna kadar... Muhalefet kalmak sanki daha iyi. 
“Kılıçdaroğlu’nun yerine başka biri gelsin” söylevlerine hiç katılmadığımı da belirtmek isterim. İşini sükunetle yapıyor, “Türkiye’nin birleştirici gücü” söylemini de gerçek kılıyor... 
“25.9’dan 25.4’e düşmek” bir “başarısızlık” değil, özellikle HDP’ye giden“emanet oylar”ın çokluğunu göz önünde bulundurursak... 
Dün bir arkadaşımız köşe yazısında çok güzel demiş; “O HDP’ye giden emanet oylar, CHP’deyken de zaten emanetti” demiş. 
Doğrudur. 
Ama bu genellemeye bakacak olursak, bir şekilde, Türkiye’deki tüm oylar konjonktüre göre emanet sayılabilir. Muhalefetin önümüzdeki bu çok zor ve karışık dönemi, sükûnetli ve sağlam geçirmesini dileriz... 
AKP’siz sabahlara uyanmak da hakikaten güzelmiş... 
Artık televizyonu açmaya, kanalları zaplamaya tekrar cesaret eder oldum... 
O her günkü “zılgıt” yok artık. Zılgıtsız bir hayat varmış. Ve öyle de kalmalı... 
Yazımızı Twitter’da dolaşan haftanın esprisiyle bitirelim: “CHP Doğu’da bir il kazanmış zannedip seviniyordum, meğer orası Van Gölüy’müş”!)))