“İdeolojiler dönemi bitti” ve “Tarihin Sonu” tezi bugün geldiğimiz noktayı anlamamız için önemli iki liberal sav. Baykal-Arınç denklemi hayatımızın özetini yansıtıyor. İdeolojisiz olan bir toplumun tercihleri olamıyor, sürekli bir savrulma ve yanılsama yaşıyor. Kavramlar yerli yerine oturmadığı için, ucuz ve bayağı bir bencillikle savrulup duruyor insanlar. Artık “ideolojilerin sonu geldi” demenin de yeni bir ideoloji olduğunu anlayamayacak kadar tek noktaya odaklı, doğrusu bakar görmez insanlar arasındayız.

Tarihin sonu tezi, alabildiğine iyi hesap edilmiş bir saçmalık. Bu gök kubbe altında her söz söylenmiş, her eylem yapılmış, her duygu hissedilmiştir denebilir mi? Eğer insan buna inanıyorsa niçin intihar etmez ki? Elbet öyle değil. Tarih tam da Marksistlerin öngördüğü biçimde akıyor. Bu küresel sömürü düzeninin iyice zalim olacağı çok önceden biliniyordu. Şimdi şiddetini göreceğiz, ardından hasarı saptayacağız. Tedavi etmek olanağı bulunmayacağı için de bir devrim gerekecek. Devrimden korkanlar uydurmuştur yukarıda söz ettiğim liberal tezleri…

Baykal ve Arınç’ın Ahmet Hakan’ı seçmesi doğal konuşmak için. Vasatın hükümranlığında, bu türden adamlar konfor sağlıyor. Bir ara bana “Ben çanak soru mu soruyorum” diye köşesinden sormuştu Ahmet. Çanak falan değil, düpedüz soru sormuyormuş meğer. Kullanışlı bir televizyon figürü! Hiçbir ideolojisi olmadığı için savrulmaları doğal duruyor üzerinde. Hal böyle olunca da uyanık siyasiler onunla çıkıyor ekrana. Ortada hakiki sorular, sorunlar yok. Bir halkla ilişkiler tanıtım programına dönüyor konuşmalar. Dahası Ahmet uyanık olduğu için yanına başkalarını da alıyor. Vaziyeti öyle idare ediyor. Düşünsel sefaletin vücut bulmuş hali!

Tarihin sonu falan gelmedi ama bu bayağılığın, hamasetle bezenmiş vasat siyasal ortamın ömrü çok uzun değil. Yıllarca laikliğin, cumhuriyetin teminatı görünen kurucu siyasi partinin genel başkanı alenen gerici bir partinin koltuk değneği oluyorsa, buna rastlantı diyemeyiz. “Milli Duruş” dedikleri, toplumun nerdeyse yarısından çoğunu düşman gören bir anlayış! İnsanları ölüme gönderen, ürkütücü bir hırsla bezenmiş iktidarın her zor anında neden yanında durur Baykal? Hangi borç, hangi alacak? Hesap ne?

Öteden beri Kürtlere alerjisi olan Baykal, artık açıktan Alevileri de karşısına almış durumda. Yıllarca bu aydınlık insanlar sırtında taşıdı Baykal’ı oysa. Bu ülkenin yurttaşlarını, bir başka devleti desteklemekle suçlayan, hedef gösteren havuz medyasının alkış tuttuğu adam olmaktan utanmıyor mu Baykal? O alçak kaset suikastını bu basın yapmadı mı ona? Esasen her dönem devlet yurttaşlarına kuşkuyla baktı, her durumda pusu kuracaklarına inandı onların… Şimdi yeni bir düşman yaratıyor bile isteye! Dün Kürtler, bugün Esadçı olduğu iddiasıyla Aleviler.

Haberin devamını okumak için tıklayınız