MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın istifasını hepimiz bekliyorduk. Sanırım bir tek Cumhurbaşkanı için sürpriz oldu. (!) Tayyip bey istifayı olumlu bulmadığını açıklayınca ortalık toz duman oldu.

Ne yani? Tayyip Bey’in sırdaşı, kara kutusu ondan habersiz adım atmayan MİT Müsteşarı kafasına göre mi istifa etmişti? Bir milletvekilliği bu en önemli görevi üstlenmiş bürokrat için çok muydu?

CHP Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi kafasıyla bakarsanız “numara yapıyorlar, aslında birlik ve beraberliklerinde hiçbir sorun yok” yek vücut seçimlere koşar adım giriyorlar. Sadece Davutoğlu’nu onere etmek için böylesi tehlikeli bir ‘oyuncuk’ oynuyorlar.

Elbette ki durum farklı.
Yaşananlar Hamzaçebi’nin ‘lolipop’ dünyasındaki kadar masum değil !
Önce Hakan Fidan kimdir ve Tayyip Bey için ne anlam ifade ediyor ona bir bakalım.

3 yıl öncesine gidelim...7 Şubat 2012 tarihine...
Tayyip Bey barsak tümörü teşhisi ile ameliyata alınacaktı.
Hastane olarak Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi seçildi. 5.Kat tamamen kapatıldı. Tıbbi müdahale kamuoyundan ve basından saklanıyordu. Durumu bilen bir kaç gazeteci de yazamıyordu.

Hastane de görevli personelin büyük bir çoğunluğunun da yatan hastanın kimliğinden haberi yoktu. Ancak VİP bir hasta olduğu telaştan ve koşturmadan anlaşılıyordu.

Operasyonu Prof. Dursun Buğra Hoca gerçekleştirecekti. Bu tip ameliyatların Türkiye’deki en yetkin ismiydi.

Ameliyat öncesi son hazırlıklar yapıldı. Tayyip Bey, yeşilleri giydi. Ancak önüne son dakika bir bilgi notu geldi. MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında arama kararı çıkartılmıştı. Soruşturmayı açan savcı Sadrettin Sarıkaya’ydı. Suçlama terör örgütü....

Tayyip Bey hemen yeşilleri üzerinden çıkardı. Ameliyat ertelendi.
Acilen tedbir aldı. Önce savcı Sadrettin Sarıkaya dosyadan el çektirildi. Ardından Hakan Fidan’ı yanına çağırdı.

Çünkü Tayyip Bey biliyordu ki Hakan Fidan’ı verirse sıra kendisine gelecekti.
Adına açılım denen ama içeriğini ülkede kimsenin bilmediği süreci kendisinin talimatıyla Hakan Fidan yürütmüştü. Bir eliyle devlet terörist yakalamaya çalışırken bir yandan MİT Müsteşarı Hakan Fidan örgütün patronlarıyla pazarlık masasında çalışma yürütüyordu.

Sonrasını hepimiz biliyoruz. MİT yasası çıkartıldı. Başbakan’ın bilgisi olmadan MİT Müsteşarları hakkında soruşturma açılamayacaktı.

17-25 Aralık da ise Hakan Fidan aslına bakacak olursanız Tayyip Bey için sınıfta kalmıştı. Düşünsenize doğrudan Başbakan’a bağlı çalışan bir istihbarat Başbakan, ailesi ve yakın çevresi düz polis takibindeyken bir türlü duruma uyanamamışlardı.

Kriptolu telefonlar dinlenmiş, başbakanın çocukları yasal soruşturma kapsamında teknik takiple izlenmiş hemen herşey kayıt altına alınmış ama MİT’in ruhu duymamıştı.

Sadece Reza Zarrap ile ilgili kısa bir istihbarat raporu hazırlamışlar ve Tayyip Bey’in önüne koymuşlardı.

Tayyip Bey’in Hakan Fidan’ı 17-25 Aralık’tan sonra taşıması imkansızdı.
Ancak yolsuzluk/hukuksuzluk girdabına öyle bir saplanmıştı ki Tayyip Bey’in MİT Müsteşarını karşısına alacak hali yoktu. Üstelik geçmişe yönelik bagajı bu kadar doluyken. Tayyip Bey’e bu büyük kırılma anında dost lazımdı yeni düşman değil.

Efkan Ala ve Hakan Fidan 17-25 Aralık’ta Tayyip Bey’in yanında mevzilendiler.
İttihat Terakki’den kalma “yok kanun, yap kanun” mottosu işte bu süreçte hız kazandı. Yaşanan her fiili durum için hemen peşi sıra bir kanun düzenlemesi geliyordu. Efgan Ala’nın “kır kapıyı gir içeri tutukla” lafı bu dönemde tarihe geçti.

Gırtlağa kadar batılan yolsuzluk batağından kurtulmanın tek yolu kural ve kanun dışı bu ittifakı güçlendirmekten geçiyordu.

17-25 Aralık’ın karşısında Ala-Fidan ile çıktı Tayyip Bey... Cemaate karşı yapılan bütün operasyonları bu ikili yürüttü. MİT’ten ve Emniyetten yapılan FG temizliğinin altında bu ikilinin imzası vardı.

Hakan Fidan, bir Müsteşarının bilmesi gerekenden daha fazlasını bilen kişidir. Uluslar arası ilişkilerdeki yürütülen gizli pazarlıklar, PKK’ya altın tabakta sunulan tavizler, yolsuzluk dosyalarının örtbas edilmesi, telefon dinlemeleri, suikastlar, faili meçhuller, Uludere, Reyhanlı ve de en önemlisi Cumhurbaşkanı ve yakın çevresinin kişisel bilgileri...

Atom bombası gücünde bilgilerin ve belgelerin sahibi Hakan Fidan’dır.
Yandaş kalemlerin Fidan’a yönelik –geç de olsa – başlayan salvosuna ve Ankara’dan gelen sağlam kulis bilgilerine bakacak olursak Hakan Fidan’ın üzeri çizildi. Geri dönüş kapısını da en son “Dönüşü mümkün değildir “ diyerek Bekir Bozdağ kapadı.

Fidan’ın çelikten bir güvenlik kalkanı olarak düşündüğü Başbakanlık hayali suya düştü.

Bu arada Arınç faktörünü hiç boşlamayın. Tayyip bey tarafından ihracı düşünülen Arınç çok sayıda Ak-AkPartili’nin (Yolsuzluğa bulaşmamış Ak Partililer) temsilcisi konumunda. Konuşmalarında artık ulu orta veryansın eden Arınç’ı susturmaları da bir hayli güç olabilir. Baksanıza sırf o konuşacak diye bakanlar kurulu toplantısını bile iptal ettiler. (Tepki sadece Fidan’ın Başbakan olma ihtimaline karşı değil. Olası bir seçim galibiyetinden sonra Yiğit Bulut’un ekonomiden sorumlu devlet bakanı olmasına da tepki yağıyor. Yani Tayyip Bey’e sonradan intisap edenlere. Bu arada Ali Babacan’ın istifanın eşiğinden dönmesini ve İMBK Başkanı’na “her şeye hazır olun” deyişini de bir kenara not edin. )

Ve son duyum...Hakan Fidan’ın kontrolden çıktığı yönünde... Yani her şeyi bilen adam her an yeni bir depremin merkez üssü olabilir. Ben yandım sizde yanın diyebilir.

‘Karanlık’ bir dönemin ‘kara’ kutusu kontrolden çıktığında, hep beraber aydınlığa çıkar mıyız ne dersiniz?

Gürkan Hacır
[email protected]

http://www.gercekgundem.com/yazarlar/gurkan-hacir/2700/hakan-fidan-pimi-cekecek-mi