Duruşma salonunda iki kamera ve dört televizyon varmış...

Sanıklar Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya GATAda...

Yatağa yan yatmışlar, sorulara yanıt veriyor 12 Eylül 1980 darbesini yapan iki sanık.

Hasta oldukları gerekçesiyle duruşmaya gelmemişler.

O nedenle sorguları sesli ve görüntülü bir sistemle duruşma salonuna yansıtılıyor.

Ankarada duruşmayı izleyen arkadaşlarla görüştüm...

Dedikleri şuydu:

Öyle duruşmaya gelemeyecek kadar hasta değillerdi, ses tonlarına ve davranışlarına bakılınca... Rahatlıkla el kol hareketi yapıyorlar, sorulara yanıt veriyorlardı.”

12 Eylül 1980 darbesini yapan Evren ve Şahinkaya...

1982’de hayatımıza giren darbe anayasası... Siyasi Partiler ve Seçim Yasası...

Yüzde 10 seçim barajı...

Ve yargılanan, hâlâ yaşayan iki emekli darbeci.

Mamak, Metris, Diyarbakır, Aydın zindanları, işkenceler, ölümler...

Atatürkün kurduğu Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumunun ve siyasi partilerin kapatılması...

Tarikatçı derneklere dokunulmayıp DİSKin mal varlığına el konulması.

Tarikat şeyhleriyle 1982’de yapılan anayasa halkoylamasında işbirliğine girilmesi.

Hepsi ama hepsi Atatürkçülük adına yapılmadı mı?

***

12 Eylül darbesi solcuların, devrimcilerin, aydınların, yurtseverlerin üzerinden silindir gibi geçti.

Şimdi karşımızda iki sanık var...

Sağlıkları yerinde yaşları bir hayli ilerlemesine karşın...

Peki, o işkenceciler nerede?

En babası Ankarada DAL grubuydu...

Mamakta, Diyarbakırda, İstanbulda, İzmirde işkenceciler bilinmiyor muydu?

Türkiyeyi geriye götüren, demokratik hak ve özgürlüklerimizi tepeleyen, Asmayalım da besleyelim midiyen bir düşünce sadece iki kişinin üstüne yıkılmış, göstermelik bir dava olmuştu.

Davayı yürüten mahkeme heyeti acaba Uğur Mumcunun 12 Eylülün Adaleti kitabını okudu mu?

Mumcu, 12 Eylülün askeri savcılarından Nurettin Soyere şu soruyu soruyor:

Hukuk mu komutan mı?”

Ankara sıkıyönetim savcılarından Soyerin yanıtı ilginçtir:

Hukuk değil komutan!

Komutan kimdir?

Ankara Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Recep Ergun...

Emekli olduğu zaman ANAPtan milletvekili...

***

12 Eylülün adaleti, hukuku yoktu.

Türkiye 70’li yılların sonuna doğru kan gölüne dönüşmüş, bu ülkenin emekçileri, yurtseverleri, polis müdürleri, gençleri, savcıları, aydınları gladyonun tetikçileri olan faşistlerce öldürülmüştü.

Salt üç büyük kentte değil, Manisadan Malatyaya dek pek çok kentte faili belli olan cinayetler işlenmiş, Abdi İpekçi öldürülmüş, katliamlar yapılmıştı.

Maraş katliamı, Balgat ve Bahçelievler kıyımı derin devletin kapsama alanında değil miydi?

İnciraltı Öğrenci Yurdunda katledilen öğrenciler, Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakulun öldürülmesi...

Peki, Doğan Öz cinayeti, 1978 kanlı 1 Mayıs neydi?

12 Eylül, ABD yapımı, bir askeri faşist darbedir.

AKP iktidarının 12 Eylül askeri faşist darbesiyle hesaplaştığını falan sanmayın...

İki darbeci paşa, maşallah sapasağlam bu yaşta...

Duruşmaya gelmiyorlar, hastane odasından sesli ve görüntülü sorgulanıyorlar.

***

Benim kuşağım ölümleri, kıyımları, faşist saldırıları, zindanları, işkenceleri yaşadı...

Demokrasi ve özgürlük mücadelesi verdi.

Acıların ne olduğunu biliriz.

Alaca bir şafağı, idam sephalarını, Denizi, Hüseyini, Yusufu, Sinanı, Mahiri...

Dönemin solcularını, şimdilerde AKPnin ipine sarılıpyetmez ama evetdiyenleri de.

Benim bu davada merak ettiğim şu:

Evren ve Şahinkaya sanık mı tanık mı?”