Devlet, en büyük ve en önemli kamu alacağı olan “vergi”yi her zaman koruyor. Bunu yapabilmek için gerekli bütün önlemlerle işlem yürütüyor. 
Bu çerçevede kamu alacaklarının tahsilini güvenceli hale getirmek ve kolaylaştırmak için özel bir kanun var: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun. Vergi alacağını korumak ve kolaylaştırmak için uygulanan bu yasa, pek çok önemli hüküm içeriyor. Birisi, anılan kanunun 35. maddesi ile mükerrer 35. maddesinde yapılan düzenlemeler. Buna göre, limited şirketteki hissesini devreden ortaklar, yani kanuni temsilciliği sona eren şahıslar kendi dönemine ait vergi borçlarından sorumlu oluyor. 
Düzenleme ilk bakışta gayet doğru ve mantıklı geliyor. Konuya ilişkin şahit olduğum bir olayı, örnekleyerek kısaca paylaşayım.

Düzenleme doğru ve mantıklı mı? 
Bir limited şirket ortağı hisselerini, 2008 yılında devrediyor. Şirketin devir tarihi itibarıyla, herhangi bir vergi borcu ve herhangi bir vergisel sorumluluğu bulunmuyor. Devrettiği kişilerin işleri yolunda gitmiyor, onlar da hisselerini 2009 yılında başka bir ortağa devrediyorlar. 
Hikâye bu noktadan sonra heyecan kazanıyor. 2010 yılında, şirketin 2005 ve 2006 yılı hesap ve işlemleri incelemeye alınıyor. Defter ve belge ibraz yazısı, şirketin mevcut ortak ve müdürüne tebliğ ediliyor. Mevcut ortak ve müdür bu yazıyı aldıktan sonra hiçbir şey yapmıyor. Ne defter ve belgeyi ibraz ediyor, ne de eski ortak ve müdürlere haber veriyor. 
İnceleme elemanı, defter ve belgeler ibraz edilmediği için şirketin tüm KDV indirimlerini reddediyor. Ortaya milyonlarca liralık vergi ve ceza borcu çıkıyor. İhbarnameler, yine mevcut ortak ve müdüre tebliğ ediliyor. Bu ihbarnamelere dava açılmıyor, eski ortak ve müdürlere haber verilmiyor ve vergiler kesinleşiyor. 
Tahsilat aşamasına gelince, 6183 sayılı kanun devreye giriyor. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, eski ortak ve müdür kendi dönemine ait vergi borcundan sorumlu. Durumu gören vergi dairesi, eski ortak ve müdürlere “gel bakalım” diyor. 
Bugüne kadar hiçbir vergisel sorunu bulunmayan kurum, vergi borcu bile olmadığını zanneden zavallı eski ortak ve müdür, milyonlarca vergi borcu ile baş başa kalıyor.

Bilgilendirme hakkı yok! 
Vergi ve ceza tamamen mevcut ortak ve müdürün fiilinden kaynaklanıyor. Defter ve belgeyi ibraz etmeme nedeniyle doğan vergi ve cezalardan eski ortak ve müdürlerin sorumlu tutulması büyük bir haksızlığı ortaya çıkarıyor. 
Üstelik ödeme emri aşamasına kadar, yani tahsilatın son anına kadar eski ortak ve müdürler kesinlikle olaydan haberdar edilmiyor. Vergi dairesi, eski ortak ve müdürleri takibe direkt ödeme emri ile başlıyor. Bu kişilere ihbarname gönderilmiyor, herhangi bir savunma yapma hakkı verilmiyor. 
Bu açıdan değerlendirildiğinde, eski ortak ve müdürlere savunma hakkı vermeden, en azından olaydan haberdar olmaları sağlanmadan, sadece vergi ve cezadan sorumlu tutmak hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmıyor. 
Yukarıda özetlemeye çalıştığım olay, birebir yaşanmış bir durum. Tüm şirket devirlerinde yaşanabilecek bir ihtimal. 6183 sayılı yasanın 35. ve mükerrer 35. maddelerinin bu çerçevede yeniden gözden geçirilmesinde fayda var. En azından eski ortak ve müdürlere savunma hakkı verilmeli.


Yahya Arıkan

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/165281/Devretsen_de__Borctan_Sorumlusun_.html