Başbakan’ın “en az üç bakanı tekme tokat dövdüğü” iddiası ortaya atıldı ya...
“Yapmaz” diyemem...
Hatta üzerlerine oturmuştur...

*

Ben asıl dayak anını merak ederim...

*

Bu yerinden kalkar...
Gözleri yuvarlaklaşmış, burun delikleri büyümüş, kaşları çatılmıştır... Sağ eli havada tokat pozisyonunu almıştır...
Öbürü (dayağı hak etmiş bakan) kaçar...
Masanın etrafında dönmeye başlarlar...
Arada bir mesafe kapandığında bu tekme sallar, isabet oranı azdır...
Altıncı turda mesafe iyice kapanmıştır...
Dayağı hak eden bakan, kuzu yürüyüşü ile masanın altından öte yana geçer...
Bu arkasından eğilip bakarken “genelge ne diyor dedim sana” der... Ve ondan önce dolanıp çıkacağı yere gelir...

*

Oradadır işte...
Yakalar, yatırır...
Üzerine oturur...

*

Ne bu?..
Neyi yazıyoruz?..
Devletin nasıl yönetildiğini...

*

Eğer kendi ordusunu hücreye kapatmasaydı... Eğer beni Türkiye’den kovmasaydı... Eğer o gece Gezi sözcüsünün üzerine yürümeseydi... Eğer çiftçiye “Ananı al da git” demeseydi... Eğer öğrencileri hapishanelere doldurmasaydı... Eğer çocukları döven, hatta öldüren polisleri ödüllendirmeseydi... Eğer yüzde elliyi evde zor tutuyorum demeseydi... Eğer her konuşması nefret, her sözü kin, her eylemi intikam, her günü saldırı olmasaydı... Eğer ondan dayak yememiş bir meslek, sınıf, kesim, kurum kalsaydı...
İnanmazdım...

*

Ama uyar...

*

Ve dayağı hak etmiş bakan, odadan çıkarken dayak yememiş gibi davranmak zorundadır...
Kafasına geçmiş ceketini eski haline getirir...
Bir ucu aşırı uzamış kravatını düzeltir...
İki ayakkabısının ayağında olup olmadığını kontrol eder...
Gülümseyerek odadan çıkar...

*

Parlayan yıldız ülkedir Türkiye...
Yoluna devam eder...