Kargodan bugün naylon bir poşet geldi. Gönderen Türkiye Barolar Birliği. Poşeti açtım. İçinden bir bülten çıktı. İsmi 'barobirlik' Bültenin kapağında Türkiye Barolar Birliği logosunun üzerinde 'Türkiye'de Barolar Birliği Var' diye yazıyor. Eskiden yoktu, yeni kurulmuş demek ki dedim. Logoya baktım. Orada Türkiye Barolar Birliği yazısının hemen altında '1969' yazıyor. Allah! Allah! '1969 yılında kurulmuş da bizim bugüne kadar haberimiz olmamış' dedim içimden.

Türkiye Barolar Birliği'nin kurucu Başkanı Prof. Dr. Faruk Erem, sonraki başkanları Atila Sav, Prof. Dr. Eralp Özgen, Teoman Evren, Önder Sav, Özdemir Özok geldi aklıma. İnci Asena'nın 'Kadının adı yok' dediği gibi, bu başkanların adı yok, demek ki o zaman Barolar Birliği de yokmuş diye düşündüm. Buranın başkanı kimmiş diye merak ettim. Bülteni açtım içine baktım. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu. Fikret Kızılok'un 'Süleyman hep Başbakan / Başbakan hep Süleyman' diyen o sevimli şarkısı geldi aklıma. Tamam! O zaman dedim, 'Metin Başkan, hep Başkan!'

Nedense aklıma Mevlana geldi birden bire.  Hani 'Şu; hem var, hem yok olan dünyadan / Azar azar yoklar gittiler, varlar geliyorlar / Eski mallar satanların nöbeti geçti / Biz yeni şeyler satıyoruz / Bu pazar bizim pazarımız.' diyen  Mevlana.

Demek ki diye düşündüm, eski mallar satan önceki başkanların nöbeti geçmiş, şimdi yeni mallar satan bir Başkan var. Metin Başkan. Pazar onun pazarı. Ben de Türkiye'deki 82.000 avukattan birisiyim ya. Demek ki dedim, bu Başkan, bizim Başkan! Hem sadece avukatların başı değil, yargının da başı. 'Yaşasın Metin Başkan!  Yaşasın bizim Başkan!  Yaşasın en büyük Başkan!' diyerek sokağa fırladım.

Sokakta Mevlana'ya rastladım. 'Nedir bu halin?' dedi. Anlattım.  'Aklını başına al, fani olan bu Dünya zindanında kimsede vefa arama! Bu Dünyanın vefası bile vefasızdır' dedi.

Mevlana'nın bu sözleri kesmedi beni. 'Yaşasın bizim Başkan! Yaşasın en büyük Başkan! Yaşasın Metin Başkan! diye sloganlar atarak biraz daha yürüdüm sokakda. George Orwell çıktı karşıma. 'Nedir bu halin?' diye sordu. Anlattım. 'Benim 1984 isimli bir kitabım var, o kitabı okudun mu?' diye sordu. 'Okudum' dedim. 'O zaman bilirsin, ama ben yine de anlatayım sana' diyerek anlatmaya başladı.

'Ne diyordu 1984'ün Doğruluk Bakanı Winston Smith? Kayıtlar ve bellekler neyi kabul ediyorsa, geçmiş odur. Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar. Hiç kendini yorma, bütün hikaye budur' dedi. Yani dedim kendi kendime; 'bütün hikaye psikologların - Gerçeklik Denetimi – veya - Çiftdüşün – dedikleri şeyden ibaretmiş'

Rahatladım ve gittim uyudum.

Gerçekgündem

Av. Vedat Ahsen Coşar