Serdar Arseven / Yeni Akit

Döndü dolaştı, yolu Ankara’dan geçiyordu, sağ olsun bize de uğradı.

Sohbet ederken konu “malûm” gruba geldi.

Anlattıkları son derece ilginç…

Bir kırtasiyeci, işi iyi, kazandığının bir bölümünü de “hayır” işlerine sarf ediyor…

“Malûm” grubun talebi üzerine 5 öğrenciye burs veriyor ve 5 adet gazeteye de abone.

*

Hayır işlerine böylesine meraklı olan bu esnaf kardeşimiz, son zamanların malûm gerginlikleri çıkınca, “gazete”ye telefon edip, abonelikleri iptal ettirmek istediğini söylüyor…

Telefondaki “arkadaş”, bunu yapmamasını rica ediyor…

Adamcağız, kendilerine karşı bir tavrının olmadığını söyleyerek iptalin gerçekleştirilmesini istiyor.

*

Ertesi gün…

Gruptan birkaç arkadaş “ziyaretine” geliyor.

Çay içerken, böyle bir dönemde aboneliği iptal ettirmemesini bu kez yüz yüze rica ediyorlar.

Diyor ki adamcağız;

“Ben bu meselede ‘bizimkilerin de’ çok büyük kusurlarının olduğunu düşünüyorum. Kafam karışık. Bana biraz müsaade edin. Sonra duruma bakarız…”

Ziyaretçiler, ısrar, ısrar…

Olmuyor…

*

Aradan birkaç gün geçiyor…

Aynı gruptan birkaç “abi” geliyor…

Ellerinde orijinal iki İngilizce kitap…

Diyorlar ki;

“Bizim öğrenciler malûm fakirdir. Bu kitaplar da çok pahalı, sevabına bunların fotokopilerini çeksen de abi, çocuklara versek…”

Adamcağız, biraz karşı çıkıyor ama “aboneliği” iptal ettirdiğini de göz önünde bulundurarak “Tamam” diyor;

“Yarın gelip alabilirsiniz…”

Neyse, istenen sayıda çoğaltımı yapıyor kırtasiyeci…

Ertesi gün, dükkana iki “yetkili” giriyor…

Bir baskın, “Bu ne!.. Bunlar ne!..”

-Efendim, fakir çocuklar vardı. Bu kitaplar da çok pahalı, bizden rica ettiler. Sevabına fotokopi yaptım. Fazla da değil zaten!..”

“Yetkililer” kararlı:

“Bu işin yasak olduğunu bilmiyor musun!.. Her türlü hakkı bir şirkete ait olan bir kitabı nasıl basarsın!..”

¥

Adamcağız, “Ama, beyefendi ticari amacım yok ki!” dese de nafile!..

Epeyce başı belaya giriyor adamcağızın…

¥

Dedi ki arkadaşım;

“Hukuki süreç şu veya bu cezayla aşılır da…

Adamcağız şimdi, burs verdiği beş öğrenciyi düşünüyor.

Bu işten büyük maddi kayıpları olacak bu belli, ama işin maddi tarafını pek önemsediği yok…

Sıkıntısı, “dost” bildiklerine “güvenini” tamamen kaybetmiş olmakta.

¥

Bunları anlatan arkadaşıma dedim ki;

“Sen o gruba nasıl bakardın?..”

Dedi ki;

“Çok çok iyi bakardım.”

Şimdi?..

“Allah şuur versin, bir şey söylemek istemiyorum!..”

*

Üzgündü arkadaşım..

Altındaki “yerli” otomobile atladı..

Ve gitti!..