Bu yazıyı milletvekili seçimini izleyen 62’nci günde yazıyorum. Bir başka deyişle, AKP’nin tek başına iktidarı kaybedişinin kesinleşmesinin ve iktidarı bırakmamak için direnişini sürdürmesinin 52’nci gününde...
AKP direniyor, ama kaçırdığı ipin ucunu bir türlü toplayamıyor ve ülkenin durumu daha da kötüye gidiyor.
“Çözüm Süreci” tanımıyla başlatılan ve her sıkışıldığında adı değiştirilerek sürdürülen süreç, neden sonra oy getirmeyeceği ortaya çıktığı için bitirildi.
Bitirildi ama sürecin kazananı, terör örgütü PKK oldu.
“Çatışmasızlık” görüntüsü altında valilere tanınan “görmezden gelme yetkisi” PKK’nin silahlarıyla dağdan yerleşim yerlerine ve kent merkezlerine inmelerine olanak sağladı. Süreç bununla da kalmadı, uyuyan hücreler ellerine silahlarını alıp yollara döküldüler.
Çatışmasızlık sürecinin sonunda verilen onlarca şehit ve can kaybı yetmezmiş gibi güpe gündüz ellerinde roketlerle Yüksekova Emniyet Müdürlüğü’ne doğru yürüyen iki teröristin fotoğrafını yayımlayan ilçe kaymakamı durumu kısa yoldan özetlemiş oldu.

***

Ortalık yangın yeri gibi. Terör yeniden ülke sorunları arasında birinci sıraya yükseldi.
Pembe tablolarla ve gerçekler gizlenerek yansıtılan ekonomik durum her gün daha da bozuluyor.
İktidarda tek başına AKP var ama ne hikmetse “AKP tek başına iktidarı kaybedince böyle oldu” kanısı yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.
AKP yöneticileri ve yandaşları, ülkeyi bu duruma nasıl getirdiklerini bir yana bırakıp “suçlu avına çıkmış başarılı kişiler” gibi davranmayı yeğliyorlar. Doğal olarak ortam daha da geriliyor.
AKP her seçim öncesi uyguladığı ve oy getirdiğine inandığı gerginlik yaratma stratejisini, olası yeniden ya da erken seçim için piyasaya sürmüş durumda.

***

AKP’nin rafa kaldırma zorunluluğunu duyduğu kavramlardan biri de “Milli İrade”, yani ulusal istenç.
Her sıkıştığında can simidi gibi sarıldığı ve kötüye kullanmanın sayısız örneklerini verdiği ulusal istenç, 7 Haziran seçimiyle yok sayılır oldu.
İktidar ve Erdoğan, kendi ulusal istençlerini yeniden yaratmanın arayışına girdiler.
Yaklaşımları, “Benim başım derde gireceğine ülkeninki girsin” görüşünü yeğledikleri kanısını yaratıyor.
Bakalım ne zaman “böyle gitmez” gerçeğinin ayırdına varacaklar...

Orhan Erinç / Cumhuriyet