İlk sırayı AKP, CHP, MHP ve BDP gibi TBMM’de grubu olan partiler alıyor. Ancak yine parlamentomuzda bir tek milletvekili ile temsil edilen, genel başkanlığını Şerafettin Elçinin yaptığı Katılımcı Demokrasi Partisi de var.

Önümüzdeki yerel seçimlerde, genel seçimlere bağımsız adaylarla giren BDP’nin, büyük kongresini de yaparak Siyasal Partiler Yasası’nın istediği tüm koşulları yerine getirmiş olmanın özgüveni ile katılacağı biliniyor.

Ancak “Burası Türkiyedir, abiler. Neyin, ne zaman, nasıl olacağını sadece Tek Adam bilirderseniz, siz de haklı çıkabilirsiniz.

Abdüllatif Şenerin, kurucuları arasında bulunduğu AKP’den ayrılarak genel başkanlığını üstlendiği Türkiye Partisi, mali güçlükleri gerekçe göstererek tabelalarını indirdi. Şener de üniversite hocalığına döndü.

Genel Başkanı olduğu HAS Parti’den, Erdoğan’ın davetini kabul ederek AKP’de üçüncü adamlığa rıza gösteren Numan Kurtulmuş, beraberinde eski partisinin fesih kararını da götürdü.

İslamcı sosyalist olarak tanımlanan Mehmet Bekaroğlu, önce Saadet Partisini destekleyeceğini söyledi. Daha sonra yeni bir partinin oluşumu için çalıştığı haberini verdi.

Bu saydıklarımın tümünün anası olarak bilinen Milli Görüş’ün kurucusu rahmetli Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan, Prof. Mustafa Kamalakın liderliğindeki Saadet Partisi’nde eylemli çalışma içinde.

Solda daha doğrusu merkez solda var gücü ile çalışan CHP için yerel seçimler, özellikle başkanlıklarını elinde bulundurduğu Antalya, Mersin, Eskişehir, Aydın, Manisa gibi iller açısından fazlasıyla önem taşıyor. MHP’nin kazandığı Adana’da, Aytaç Durakın partisinden maceralı ayrılışından sonra yerine gelen vekil üyenin, selameti AKP’de aramasına karşın bu partiye alınmadığı da biliniyor.

Bir dönem, rahmetli Bülent Ecevit’in kurup genel başkanlığını üstlendiği ve iktidara taşıdığı Demokratik Sol Parti, bugün genel merkezine çöreklenmiş muhteris liderinin yönetim beceriksizliği sayesinde neredeyse tarih olmak üzere. Bülent Bey’in sadece siyasi mirası değil; 40 milyon lirayı aşan parasal kaynağı da yok edilmiş. Taşıtları elden çıkarılmış, ücretini alamayan personele yol verilmiş!

Sol siyasete muhteva getiren, Batı’nın sosyal demokrat partilerinden Kuzey Avrupa’da var olanların bir benzeri olarak ak güvercin simgesini başarı ile gönderinde dalgalandıran DSP’de Genel Başkan Yardımcılığı, Merkez Yönetim Kurulu Üyeliği ve Parti Meclisi Üyeliği yapan bir grup, büyük kongrenin toplanması için yaz ayları başında girişimde bulundu.

Ama genel merkeze delege çoğunluğu ile yapılan bu başvuruya olumlu yanıt alınamadı. Başvuru sahiplerinin bu kez 30 Temmuz 2012’de Ankara Sulh Hukuk Mahkemelerinden birisinde dava açması gerekiyordu.

Yargıda haklarını aramak için 8’inci Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın, o gün bugündür hangi aşamada olduğunu bilen var mı?

Bakarsınız, yaz geçtiği gibi güz de dönemini tamamlar ve kış gelir, karlar yağar.

Uluç Gürkan ve arkadaşlarının açtıkları davanın dosyasına bakılmasının sırası gelir.

Gelirse ve benim de haberim olursa, DSP’de politika yapanlara ve yapmak isteyenlere haber vermek isterim.

***

Ahmet İyimaya ne diyor?

Yakın siyasi tarihimizde Ahmet İyimayanın adı sadece bir parlamenter olarak değil; aynı zamanda kıdemli bir Anayasa ve Adalet Komisyonu Başkanı ya da sözcüsü olarak da bilinir.

Doğru Yol Partisi ile politik yaşamda sahne almış olan AKP Ankara Milletvekili İyimaya, dünkü yazım için telefon ederek bana anayasa değişikliklerinde, parlamentoda niçin illa gizli oyaramaya gerek olmadığını uzun uzun anlattı. Milletvekillerinin aday olurken, bağlı oldukları partinin programlarını kabul etmiş sayılacaklarını söyledi.

Bu doğrultuda da Bilkent Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Erdal Onar’ın görüşlerini tanık gösterdi.

Sayın Onar, 1982 Anayasasında Anayasayı Değiştirme Sorunuadlı kitabında özetle şunları söylüyor:

...Seçmenlerin anayasa değişikliği gibi önemli bir siyasi tercihte, temsilcilerinin nasıl oy kullandıklarını bilme haklarını da dikkate almak gerekir. Bu nedenlerle, kanımızca 175. maddenin yeni şeklinde gizli oylamanın şart koşulması yerinde olmamıştır.”

İyimaya’ya Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç’ın dünkü gazetelerde aynı konu ile ilgili demecini hatırlattım.

Başbakan Yardımcısı oylamaya katılmayanları da, ret oyu verenleri de siyasi yaşamlarına son verilebileceği tehdidi ile uyarıyordu. İyimaya, telefon söyleşimizi “Canım, öyle şey olur mu?” türünden sözlerle noktaladı.

İçinde bulunduğumuz politik ortamda ne yazık ki öyle şeyler, hem de sık sık olmaya başladı Sevgili İyimaya.

Bunun adını isterseniz bir başka saygın anayasa uzmanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç söylesin:

Anayasaya rağmen anayasa değişikliği.

Cumhuriyet/Orhan Birgit