Taksi şoförleri ve esnaf’ toplumun ne düşündüğünü, olaylar karşısında ne hissettiğini anlamak için her zaman önemli bir ölçüdür bana göre.. Dün işlerime, toplantılara yetişmek için bindiğim bütün taksilerin şoförleri dikkatle radyodan “Galatasaray’ın stat açılışında Başbakan’a yapılan protestolarla ilgili gelişmeleri” dinlemekteydiler. Öyle konsantre vaziyetteydiler ki gideceğim yeri geçip gitmemiz kolaylıkla mümkündü.

Dinledikten sonra konuştular da tabii.. Ve hepsi önce “ne gerek vardı bir protestoyu bu kadar büyütüp ülkenin gündemini meşgul etmeye” dedikten sonra da aşağı yukarı aynı şeyleri söylediler;

- İnşallah şimdi stadı Galatasaray’dan almazlar ..

- Galatasaray-Sivasspor maçı yeni statta yapılacaktı, önlenmiş, GS şimdi maç yapacak stat arıyormuş, olacak iş mi?

- TOKİ “rakip takım tribünleri bitmedi” diye mazeret göstermiş, bitmeyen stada nasıl açılış yaptılar o zaman?

- “Stadın yapımını biz sağladık” diye protestoya kızmak olacak şey değil.

- Siyasetçiler ve bürokratlar ne hakla onbinlerce taraftara “nankörler, şerefsizler, babası belli değil” gibi hakaretler yapabilir, milleti hakaretle mi susturacaklar.. Hakaret edenlerin yanına mı kalacak ?

-Adnan Polat “ıslık çalanlar tespit edilip bir daha stada alınmayacak” sözüyle kendini bitirdi.

- Başbakan “organize olay” demiş, bu kadarı da fazla..

YA FB MAÇINDA OLURSA?

Yazılarımıza gelen okuyucu mektup ve yorumlarında da benzer tepkiler görünüyor, kısacası insanların “halk protestolarına karşı böyle tepkilere ve iktidar gücünün kullanılmasına ve diğer baskılara” artık hiç tahammülü kalmadı. Şimdi sorular şöyle; Acaba Başbakan bundan sonra herhangi bir yerde yapılacak protestolara veya eleştirilere karşı daha tahammüllü mü olacak, yoksa aynı öfke ve ‘cezayla susturma’ yöntemi sürecek mi? Acaba stat Galatasaray’dan alınacak mı? Benim aklıma bir soru daha geliyor; Başbakan’a benzer bir protesto Fenerbahçe maçında yapılırsa ne olur, aynı tepkiyi mi gösterir? Umarım bunu yaşamayız.

Şimdi Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal Levent’teki Galatasaray Cemiyeti karşısındaki parkta merhum başkan Özhan Canaydın anıtının açılışına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu davet edince takımda bir endişe daha ortaya çıkmış; ona da protesto yapılır mı ?.. Geçerli nedenleri olmadan protesto yapılmayacağına göre ben ihtimal görmüyorum ama olsa bile Kılıçdaroğlu’nun kızıp köpüreceğini de hiç sanmıyorum. Ya siz?

***


TRT’den ‘yargısız infaz’

Ekranda siyasi gelişmeleri eleştiren, sorgulayan programlara gösterilen tahammülsüzlük ve onlara yapılan ‘ama efendim taraflı’ yakıştırmaları, ekrandan göndermek için uğraşmalar nedense ‘milletin parasıyla finanse edilen’ devlet televizyonu TRT’ye en hak ettiği durumlarda bile yapılmıyor. İktidara yakın gazeteciler (milletin cebinden aldıkları maaşlarla) sıfır reytingle sürdürmelerine izin verilen programlarda yine iktidarın sözcüsü gibi saatlerce ‘al gülüm, ver gülüm’ yapıyor spikerler de taraflı yorumlarla hazırlanmış haberleri Maşallah bülbül gibi okuyor.

Dün Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Aysel Çelikel’in Taksim Hill Otel’de gazetecilerle yaptığı toplantıdaydım. Merhum Türkan Saylan’ın başlattığı ve yaşamını adadığı, tam 22 yıldır 15 bine yakın üyesiyle ülke çapında eğitim seferberliğini özveriyle sürdüren, 81 ilde 85.388 yoksul öğrenciye ilk-orta öğretimde, üniversitede burslu eğitim imkanı sağlayan bu önemli sivil toplum kuruluşuna karşı daha Saylan hayattayken başlatılan (ve kız öğrencilerin ailelerine endişe vererek ÇYDD’nin eğitim seferberliğini baltalamayı hedefleyen) yıpratma kampanyalarının aynı hızla devam ettiğini öğrendik. Kulaklarımıza inanamayarak “TRT’nin aynı kampanyaya hizmet ettiğini” de..

HUKUK SKANDALI!

Düşünün yıllardır topladığı bağışlarla; Yatılı İlköğretim Bölge Okullarından 115’inin restorasyonundan, 159 okulun giyim-teknik donanım dahil tüm ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamış, 81 ilde 1130 kuruma kitap ve kitaplık gönderip kütüphaneler kurdurmuş ve daha nice hizmetler yapmış bir kuruluşa internet yoluyla en seviyesiz, en çirkin saldırılarla sürdürülen kampanyaya üzülürken bir de TRT’deki yargısız infazı duyuyorlar.

Devlet TV’si; ÇYDD’nin merkezlerinden bilgisayarlar alınırken içerik kopyalarının derneğe verilmediği, böylece ‘gerçek ile düzmece”nin ayırt edilemeyeceği bilgisayarlarda “çıktığı iddia edilen bilgilerle” hazırlanmış iddianameyi alıyor ve 3 konuşmacı (üstelik henüz yargı aşamasında olan bir soruşturmada) sanki gerçeklerden söz ediyormuş gibi yorumlayarak koca derneği mahkum ediyor. Nasıl bir hukuk skandalı, nasıl rezalettir bu, bir düşünün.

MAHKEMEYE MESAJ MI BU?

Sonra da “efendim TV’lerde Deniz Feneri davasından (ya da kapatma davasından) söz edemezsiniz, henüz yargı aşamasında, yargıyı etkilemek olur” gibi baskıların TV programlarına yapıldığını hatırlayın. Yani, istedikleri dava için TV’de hatta TRT’de mahkeme yerine hüküm verilecek, istemediklerinde toplum ve medya dilini yutacak. Buna derim ben “ileri demokrasiye geçiş” diye..

Üstelik “yüksek mahkemeler dahil tüm mahkemelerin” zaten iktidarın yönetimine geçirildiği ülkede devlet televizyonundan mahkemelere “iddianameyi nasıl yorumlamaları gerektiği” mesajını mı veriyor TRT gönlünce? Medya özgürlüğü onlara sınırsız nasılsa, onların haber programları bunun gibi en fahiş hatada bile sorgulanmıyor. TRT son yıllarda “çizmeyi aşan” çok yanlışa imza attı ama bu kadarı fazla. Bu sorun Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la ilgili olduğuna göre herhalde o da, “mahkemeyi alenen etkileme” söz konusu olduğuna göre yargı da (artık biraz zor) gerekeni yapacaktır! Bu tercih değil, zorunluluktur.