Terör örgütleri gerekli gördükleri zaman Allah inkârcılığını bile siyaset sayarlar.
Çünkü en acımasız insanlar Tanrı tanımaz yaratıkların arasından çıkar. Terör örgütleri de ellerinden geldiği kadar korkutucu olmak isterler. Kitleleri kontrol altına almanın en ilkel fakat kestirme yolu korku salmaktır.

Korkunç bir bayram geçirdik. Bebek katilleri, ikinci gün Gaziantep’te uğursuz mazileri ile buluştu.

Polis karakoluna en çok 15 metre uzaklığa bırakılan bomba yüklü bir araç patlatılarak 9 masum insanın hayatı söndürüldü. 69 de yaralı var. Bu acı olayın ateşi sönmeden dün yine dehşetle sarsıldık.

Ülkeyi PKK’lı teröristlerle kucaklaşarak karıştıran BDP milletvekilleri, 28 Aralık’ta sınırda gerçekleştirilen hava operasyonunda can veren 34 köylünün yakınlarını ziyarete gidecekti.

Yeni bir kışkırtmaya tedbir olarak bir minibüs dolusu asker Uludere’den Gülyazı Köyü’ne gönderildi.

Sivil minibüsün korucu şoförü, köye girerken önüne çıkan keskin virajı alamayarak 75 metre derinlikteki uçuruma yuvarlandı. Burada da 10 şehit verdik.

Şüphe neden ürüyor?

Gaziantep’te masum halka o aşağılık tuzağı kim kurmuştu? Katiller hangi karanlık güçlere maşalık etmişti?

Gülyazı Köyü’ne girişte yaşanan felâket gerçekten bir kaza mıydı?

Çünkü kaza olmadığından şüphe etmek için yığınla sebep vardır. En azından güvenlik gücünü görev yerine gönderirken sivil araç seçilerek gizleme tedbiri almaya çalışmak, o bölgedeki eşkıya hâkimiyetinin varlığını devletin de göz önünde tuttuğunu gösteriyor.

Son birkaç ayda “terör bataklığı” nedir, bunu öğrendik.

Orta Doğu, terörün en vahşi coğrafyası; Arap baharını yanlış okuyan siyasetçilerimiz yüzünden bu cehennemi de gördük...

Gaziantep’teki olay PKK’nın boyunu, çapını, yeteneğini aşan bir saldırıdır. İnsana ister istemez “Acaba El Kaide’den yardım mı aldılar?” sorusunu düşündürüyor.

Terör zaten korku ve endişedir. Terör ortamlarında ilk akla gelen ihtimal ile en olmayacak sanılan ihtimal gerçeğe aynı uzaklıktadır.

Tedbirde kusur var

Can çekişen bir komşu ülkenin iç savaşında taraf rolü oynamaya kalkarsanız, hele bu maceraya, kendi ülkenizdeki terörü görmeme tedbirsizliği içinde atılırsanız elbette başınıza gelecekler var demektir.

Yöneticilerimizin en büyük kusuru bu hesabı doğru yapamaması olmuştur.

Yön düzeltmesi yapmak, basiretli yöneticilerin her an kullanacakları bir avantajdır. Meclisi inat uğruna toplamayan iktidar tedbir diye ne düşünüyor; bunu halka açıklamalıdır.

İstihbaratın yetersizliği ve askerin moralinin yüksek olmadığı ilk bakışta anlaşılıyor.

Suriyeli mültecilere verdiğimiz insani yardım, sınıra komşu kentlerimizi, ajanların, terör taşeronlarının yol geçen hanı yapmıştır. Yanlıştan dönmek fazilettir. İktidar kibrine yenilmesin.

Türkiye’nin güvenliği, hata yapan siyasetçilerin prestij kaygılarından daha önemlidir.
Tanrı ülkemizi, milletimizi korusun!