Başbakan Erdoğan “Kemal Kılıçdar-oğlu’nun Baykal’a şantaj yapmak için kadın gazeteciyle pazarlık yaptığını iddia etmiş” ve bununla da yetinmeyerek “MHP’nin kasetlerinin de CHP tarafından yapıldığını, onun için de MHP’nin CHP ile çete ittifakından vazgeçmesi gerektiğini” söylemiş. Şimdi tabii Başbakan her gün ve günün her saatinde bu tür açıklamalar yaptığı için sık sık onun sözlerine değinme gereği doğuyor, bu sözler de tartışılmayacak gibi değil.

Sırayla gidelim; Baykal’ın kaset olayı bu “kadın gazeteci olayından çok önce” ortaya çıktı, ikisi birbirinden bağımsız olaylar ama kadın gazeteci meselesi “kasetin de komplonun bir parçası olduğunu iddia etmek isteyenlere” gayet yardımcı oldu doğrusu, nitekim işin içinde Baykal’a yakın başka siyasetçiler de vardı. Ve eğer o kaset olayının “gerçekle ilgisi olmasaydı” hem Deniz Baykal ilk gün uzun bir sessizlik dönemi geçirmeden anında açıklama yaparak yalanlar, hem de bugüne kadar kasetin “düzmece olduğu” çoktan anlaşılırdı.

‘BELİNE HAKİM OLMAYAN’..

Her neyse, siyasetçilerin özel yaşamlarına dikkat etmeleri gerektiği, etmedikleri zaman “kendilerinden başka partilerinin de, hem de seçim öncesinde yıpratılmasına” fırsat yarattığı bu olaylarda açıkça görüldü. Aynı kişiler hem kasetin gerçekliğinden yüzde yüz emin şekilde “beline hakim olamayan gider” diyor, hem de “yeni genel başkanın eskisine komplo yaptığını” iddia ediyor, hangisine inanalım peki, önce bir tercih yapsınlar bari değil mi?

MHP’NİN GİRMEMESİ KİME YARAR?

“MHP milletvekillerine ait kasetleri CHP’nin yaptırdığı” iddiasına gelince.. Her şeyden önce gerçekçi olalım; “MHP’nin baraj altında kalması, Meclis’e girememesi” birden fazla nedenle CHP’den çok AKP’nin işine yarar. MHP’nin alacağı milletvekilliklerinin çoğu AKP’ye kalacağı gibi, seçim sonrası yapılacak olan (ve nedense halka bir türlü açıklanmayan) yeni anayasada Güneydoğu’yla ilgili maddelerde de MHP’nin yapacağı itirazlar ortadan kalkar, kolaylık olur. Zaten Türkiye’deki tüm gelişmelerin sadece bu “Güneydoğu’yla ilgili yeni anayasa maddeleri”ne endeksli olduğu, ABD’- nin de bunu beklediği yaygın bir kanı...

KESİN Mİ, İDDİA MI?

Başbakan’ın sözlerinde çok önemli bir başka nokta; Baykal’ın veya MHP’li siyasetçilerin kasetlerini bir başka siyasi partiye emin bir şekilde mal etmesinin hangi verilere dayandığı. Bildiği, delillere dayanan bir açıklama mı yapıyor, iddia mı ediyor? Zira hiçbir ülkede başbakan bu kadar ciddi konularda emin olmadan açıklama yapmaz, yapmamalıdır. Eğer kesin bir bilgiden söz ediyorsa onu da ‘konuşmasının içinde mutlaka belirtmesi’ gerekirdi.

Bunu vurgulamamın nedeni “temiz toplum, temiz siyaset” diye bir arayışımız vardı, onu hatırladım; temiz siyasette siyasetçiler rakiplerini “varsayımlarla” değil, ancak “ellerinde kesin kanıtı olan” hatalarla eleştirebilirler.

KASETLER KİMİN İŞİ?

Öte yanda Baykal’dan sonra, bugüne kadar çıkmayan “toplu kasetlerin” hepsinin aynı anda ortaya dökülmesi de dikkat çekici..Bu sadece bir internet sitesinin işi olabilir mi, arkasında ne var, bu soruları siyasetle çok yakından ilgili olduğu gibi siyasi katakullileri de iyi bilen kişilere sordum. Çıkan sonuç, “bu kasetlerin ancak bir gizli servis tarafından çekilmiş olacağı”...

Ve çoğu, sebebin de tamamen yukarda belirttiklerimize uygun şekilde “seçim sonrası yapılacak yeni anayasada verilecek bir takım önemli tavizlere itiraz edebilecek muhalefet partilerini etkisiz kılmak” olduğunu ama kasetlerin bu kadarla bitmeyeceğini, başka partilerden de önemli isimlere ait “daha da şaşırtıcı kasetlerinin çıkabileceğini” söylüyorlar. Peki bu tahminler doğruysa; o gizli servis kim?

Herhalde bir gün o da öğrenilecektir!

***


Çocuk suçluya müebbet hapis!

Dün VATAN’da haberdi; ABD’nin Wisconsin eyaletinde yaşayan Omer Ninham 1998 yılında, 13 yaşında bir çocuğu zevk için öldürene kadar dövmüş. Kafası defalarca kaldırım taşına vurulan Çinli çocuk hayatını kaybetmiş. 14 yıldır süren davada mahkeme katilin (ki o arada da katil tutuklu bekletilmiştir “deliller sağlam olduğu için”) 14 yaşında olmasına rağmen hiçbir ceza indiriminden yaralanamayacağına hükmetmiş.

Wisconsin eyaleti 1853 yılında ölüm cezasını kaldıran ABD’nin ilk eyaletlerinden olduğu için eyalet genelinde en yüksek ceza ömür boyu hapis cezasıymış ve mahkeme suçlunun “bir yetişkin gibi cezalandırılması” gerektiğine karar vermiş.Gerekçe olarak da “Bu korkunç cinayetin savunması ‘14 yaşında bir çocuk, bilgisizdi’ argümanıyla yapılamaz. Öldürme olayı kasıtlı olarak ve aşırı güç kullanarak gerçekleşmiş” denilmiş.

TÜRKİYE’YE ÖRNEK OLMALI

Bugüne kadar en vahşi kadın cinayetlerinde suçluların “mümkün olduğunca hafif cezayla” kurtulması için “katile iyi hal indirimi” bile yapıldı bu ülkede.. Yıllar boyu bu adaletsiz ve suçu teşvik eden tablonun nihayet toplumun büyük tepkisi sonunda Ayşe Paşalı cinayetinde değiştiğini ve katile “ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezası” verildiğini gördük.

Ben yıllar önce “ABD’de ilkokulda sınıfta ‘arkadaşını darağacında gösteren çizim yaptığı için’ kelepçe takılarak götürülen ve islahevine kapatılan öğrenci”yi yazmıştım, görüldüğü gibi ABD’de hakimlerin suçu önlemek ve toplumu korumak için “çocuk yaştakileri de hak ettiği cezaya çarptırması” sürüyor.

ÖZ ÇOCUĞUNA TECAVÜZ CANAVARLIĞI

Bizde bu yapılmadığı ve çocuk katiller kurtarıldığı, yetişkin katillere de her tür indirim uygulandığı için ne “töre cinayeti adı altında çocuklara işletilen cinayetler” bitiyor, ne “çocuk ve kadın tecavüzleri”, ne de “aile içi, öz çocuğuna-yeğenine-kardeşine tecavüz canavarlığı” gibi diğer suçlar.

Türkiye’de de hakimlerin “ABD’yi örnek alması ve adaletin işlediğini göstermesi” zamanı geldi. Bundan sonra adaletsizlikle mücadele dünya ülkelerinden de yardım isteyerek “görevini yapmayan hakimlerin cezalandırılması”na kadar sürecek. Başka konularda Batı’yı örnek gösterip adalet konusunda gözleri kapamak olacak şey değildir!