Hükümet hiç tartışmadan tek başına “Kürt açılımı” başlattığında başta muhalefet ve uzmanlar olmak üzere birçok kişi “terör örgütü silah bırakmayı kabul etmeden pazarlık havasında başlatılan bu girişimin yanlış olduğunu, sonunda daha ciddi sorunların çıkacağını” söylemişti. Hepsi, Başbakan Erdoğan ve hükümetten “Terör bitmesin istiyorlar, şehit anaları ağlasın istiyorlar” cevabını aldılar.(Ben ‘hükümetin açılım diye anlattıklarıyla, BDP-PKK’nın açılımı arasında hiçbir ilgi olmadığını’ da söylemiştim.)



Konuşmalarına bakınca son 30 yılı ‘teröre verdiği şehitlere yanarak geçiren’ ülkede AKP ile devamlı destekçilerinden başka kimsenin terörün bitmesini istemediğini düşünürdünüz, öylesine emin ve kararlılardı. Sonra PKK ile onların terör saldırılarını bile kutlayan BDP’nin her nedense(!) referandum sonrasına kadar eylemsizlik kararı aldıkları görüldü. O günlerde “devletin PKK lideri Öcalan’la görüşmeler yaptığı” biliniyor, Öcalan tarafından da gururla açıklanıyordu. (Tabii Başbakan’ın onayı olmadan devletin hiçbir kurumunda hiçbir şeyin yapılamayacağını bilmeyen de yok.)



HANGİ SÖZLER VERİLMİŞTİ?



Bununla birlikte ‘terör eşliğinde her şeyi kabul ettirebileceğini anlamış olan’ Öcalan “size referandumdan sonra isteklerimizi yerine getirmeniz için 10 gün zaman. Ondan sonra olacaklardan sorumluluk kabul etmem” şeklindeki tehditlerini sürdürdü. Bu arada BDP’liler “devletle Öcalan arasında yeni görüşmelerin, mutluluk verici gelişmelerin olduğunu” açıkladılar. Sonra herhalde ‘seçim sonrasına bırakılan yeni anayasada taleplerin yerine getirileceği konusunda verilen sözler’ yeterli olmuş ki BDP “PKK’nın eylemsizlik kararının seçimden sonraya kadar uzatıldığını” açıkladı.



Böylece referandum öncesinde (muhalefet-BDP-PKK aynı saftaymış gibi gösterilerek dikkatler tam aksi yöne çekilir ve bu nedenle bile ‘Hayır’ların önü kesilirken) AKP ile BDP arasında başlatılan anlaşmanın “seçim sonrasına kadar süreceği” anlaşıldı.



AYRI DİL, AYRI DEVLET!



Ama ne olduysa oldu (belki de yeni anayasaya sıra gelene kadar toplumun alıştırılması düşünüldü) BDP birdenbire “Güneydoğu’da ve Kürtlerin olduğu her yerde Kürtçe’nin konuşulmaya başlanacağı, işyeri isimleri ve tabelaların, hatta menülerin Kürtçe ve Türkçe olacağı” açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın arkasından BDP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır TBMM’de konuşmasında Kürtçe sözcüklere yer verdi.



Aslına bakarsanız son bir iki yıldır Diyarbakır’a ve diğer Güneydoğu illerine gidenler bu illerde sadece Kürtçe konuşulması, mağazalara-işyerlerine eleman alınırken Kürt olmasının şart koşulması, eskiden görülmeyen Türk-Kürt ayırımının artık açıktan açığa yapılması gibi gelişmelerle zaten bölünmenin, “ayrı bir devlet” görüntüsünün ortaya çıktığını anlatıyorlar, o bölgeden yazılan mektuplar da bu ayırımcılığın beyinlere zorla kazındığını bildiriyordu.



TERÖRİSTLE PAZARLIK BAŞLAYINCA..



Türkçe, Anayasa’da “resmi dil” olduğuna göre bunun aksine “Biz karar verdik iki dilli hayat olacak, bizim resmi dilimiz Kürtçe olacak” diyorsanız, T.C Anayasası’nı, dolayısıyla T.C Devleti’ni kabul etmiyorsunuz demektir. Bu baskı ‘terör tehdidi’ ile yapıldığına, hükümet de “AKP açılımını; terör örgütü silah bırakmayı kabul etmediği halde, PKK lideriyle görüşerek, pazarlık halinde yürüttüğüne” göre bugün dil için verilen karar yarın bağımsız devlet için verilemez mi? Güneydoğu’da ayrı dilin arkasından Öcalan’ın daha önce açıkladığı “tüm kurumları kendilerinin oluşturması” isteği gelmeyecek mi?



DOĞRU SÖYLEYENİ 9 KÖYDEN KOVANLAR



BDP üç gün sonra çıkıp “karar verdik, biz Türkiye Kürdistanı için de beklemeyeceğiz” dese ve sınırları çizse hükümet nasıl bir çözüm bulacak? Terör şantajı karşısında onu da kabul edecek mi? (Bu soruları da “eylemsizliğin seçim sonrasına uzatıldığı” açıklandıktan sonra, yeni anayasa için ne söz verildi diye sormuştum.)



Gelinen noktada hükümetin Kürt açılımının başarısızlıkla sonuçlandığı, onları uyaranların ise bunu “terör bitmesin, analar ağlasın” diye yapmadığı görülmüştür. Bunları önceden anlatmaya çalışanlara kulak vermek yerine 9 köyden kovan, düşman sayan hükümet umalım da şimdi olayları görebilsin. Umalım da yeni analar ağlamasın!



***




Irkçılık!



BDP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır Meclis’te öyle bir konuşma yapmış ki ırkçılığın , hem de düşmanca ırkçılık ve bölmenin ta kendisi maalesef.. Polis müdahalesi ile kalçasının kırılmış olması elbette üzücü ama polis müdahalesi ile üniversite öğrencileri de hastanelik oldu, yediği coplarla bebeğini düşüren öğrenci bile oldu, hiçbirinden devlete (burada Türklere de ) karşı böyle genelleyen, bölen ifadeler duyulmadı.



Diğer milletvekillerine “Siz bana yabancı, ben size yabancıyım şu anda” demesi, “soruyorum size sayın milletvekilleri, beni yok ederek Kürtleri yok edebileceğinizi mi sanıyorsunuz” demesi, “resmi devlet ideolojisinin hedefinin Kürtleri yok etmek olduğunu” söylemesi gerçekten niyetin “demokrasi, birlik, beraberlik” le alakası olmadığını gösteriyor. Bunca zamandır masal mı anlatıyorlardı?




-