İstanbul Barosu'ndan yapılan yazılı açıklama şöyle;

Dün İstanbul Çağlayan Adliyesinde yaşanan olaylar, polis terörünün açık bir örneğini oluşturmuştur. Cumhuriyet Gazetesi avukatlarının maruz kaldıkları haksızlıkları protesto etmek için biraraya gelen meslektaşlarımıza karşı, polisin başvurduğu şiddet, bir meslektaşımızın ayağının kırılması, bir başka meslektaşımızın da burnunun kırılmasına yol açan noktaya varabilmiştir. 8 Meslektaşımız için de uzun süreli gözaltı işlemi yapılmıştır.

Bu şiddete uğrayan insanlar avukattır. Şiddetin adresi de adliyedir.

Düşüncelerini, herhangi bir aşırılığa vardırmadan, sadece oturarak “sessizce” açıklayan avukatlara karşı, onları adliye dışına çıkarmak amacıyla girişilen bu şiddet, biriktiği anlaşılan kin duygularının dışavurumudur.

Protesto hakkını kullananlara karşı “tahammül” göstermesi gerekenlerin, bu tahammülü gösterememeleri halinde dahi, müdahale biçimlerinin şiddete varan ölçüde kullanılması asla kabul edilemez. Ellerinde, zor kullanmayı haklı kılacak hiçbir vasıta bulunmayan ve üstelik avukat oldukları bilinen kişilere karşı, adliye içinde girişilen bu hareket, orantısız güç kullanmayı da aşan bir şiddet boyutudur.

İstanbul Barosu olarak, bu şiddeti kınıyoruz. Meslektaşlarımıza geçmiş olsun dileklerini iletiyoruz.

Bu vesile ile ilan etmek istiyoruz ki, İstanbul Barosu Yönetimi, ısrarla çekilmeye çalışıldığı  provakasyonlara gelmeyecek kadar deneyimlidir. Geçmişte uygulanan ve püskürtülen kumpasların, şimdi bir başka ölçekteki yeni denemelerinin başarı şansı olmayacaktır.

İçinde bulunduğumuz bizce “olağanüstü koşullar” ve ülkemizin geleceğinde çok önemli bir kilometretaşı saydığımız 16 Nisan öncesinde, bilerek yaratılan bu oyunda, senaryo sahiplerine figüran olmayacağımızın bilinmesi gerekir.

İstanbul Barosunun bu tür olgular karşısında gücünü test etmeye çalışanlar için Baromuzun yakın tarihi pek çok öykülerle doludur.

“Söyleyecek çok şeyi olanların susukunluğu bazen sağır edici olabilir”

İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI