Önceki gün de Bitlis’in Güroymak ilçesinde uzaktan kumandalı bombanın araç geçişi sırasında patlatılması sonucu 5 polis şehit olmuştur. Öncelikle şehitlerimize Tanrı’dan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.

 
Bölücü terör örgütünün saldırılarının hedefinin Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik görevlilerinin şahsında Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına yönelik olduğu bilinmelidir.
 
Bölücü terör örgütünün görünürdeki merkezi Kandil’i yönlendirenlerin Avrupa ve Atlantik ötesindeki emperyalist odaklar olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Geçen yüzyılın başında çöpe attığımız Sevr Projesinin yeniden önümüze konulduğu, Fıratsız, Diclesiz, GAP’sız, siyasi coğrafyası küçültülmüş bir Türkiye yaratmak için bölücü terör örgütüne tetikçilik yaptırıldığı apaçık görülmektedir.
 
Terör örgütünün legal uzantılarının samimiyetten uzak ‘barış’ ve ‘demokrasi’ söylemlerinin kamuoyunu oyalamaya, kandırmaya yönelik olduğu son saldırılarla bir kez daha ortaya çıkmıştır.
 
Son dönemde terör örgütünün kırsaldaki eylemlerinin yanı sıra Güneydoğu Anadolu’daki bazı il ve ilçe merkezlerindeki uzantıları vasıtasıyla kamu otoritesini etkisizleştirmeye yönelik bir uygulamaya hız verdiği görülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanında paralel devlet, ikili otorite anlamına gelecek biçimde, yerel yönetim, yerel mahkeme, yerel parlamento, yerel güvenlik anlamına gelecek bir örgütlenme içine girildiği görülmektedir. Kırsal alandaki saldırıların yanında, il ve ilçe merkezlerinde, kent yerleşimlerinde de güvenlik mensuplarının yanında kamu binalarına, sivil kamu görevlilerine, okullara, öğretmenlere yönelik saldırıların yoğunlaşması bahsedilen yeni strateji nedeniyledir.
 
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 88.yılını kutlamaya hazırlandığımız bir zaman diliminde Cumhuriyet’in varlığına, milli bütünlüğümüze yönelik saldırıların niteliğinin ve arkasındaki emperyalist güçlerin emellerinin siyasi iktidar tarafından yeterince anlaşılamadığı da ayrı bir gerçekliktir.
 
Türk Ulusu arasındaki dayanışma ve ortak paydaların vurgulanması yerine etnik ayrışmanın özendirildiği, hatta kışkırtıldığı bir süreçte yaşananların soğukkanlılıkla değerlendirilmesi, emperyalizme ve sömürüye karşı ortak mücadelede birlikte olunmasının zorunluluğu ortadadır. 
 
İstanbul Barosu, 88. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve bağımsızlığı için kanlarını veren şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi sağlık dilekleriyle selamlarken ulusumuzun Cumhuriyet değerleri etrafında birlikte yaşama bilinciyle bu tür saldırıları da aşacağına olan inancını kamuoyu ile saygıyla paylaşmaktadır.
 
 İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI