Yazılı bir sözleşme olmadıkça taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulduğundan söz edilemez.
 
Y.HGK E: 2010/13-388 K: 2010/428 T: 29.09.2010
 
(...Davacı, emlak komisyoncusu olduğunu, davalıya ait taşınmazın satımına aracılık etmesi konusunda, davalının adına davalı dışı eşi N. ile 29.05.2007 tarihli sözleşme imzaladıklarını, gerekli satış ortamını hazırladığını, taşınmaza bulduğu müşteri tarafından taşınmazın satın alındığını, sözleşmeden doğan alacağın tahsili amacıyla davalıya karşı takip başlattığını davalının itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline %40 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, sözleşmenin tarafı olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
 
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Tellallık sözleşmesini düzenleyen BK’nın 404/son maddesinde gayrimenkul tellallığı sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmış olmadıkça muteber olmayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Bu itibarla tellallık sözleşmesinin yazılı olması ve taraflarca imzalanması geçerlilik şartıdır. Davacının dayandığı sözleşmenin incelenmesinde, davalının imzasını geçerlilik şartıdır. Davacının dayandığı sözleşmenin incelenmesinde, davalının imzasını içeren yazılı bir sözleşme yoktur. Sözleşmeyi imzalayan dava dışı eşi N.’nin davanın yetkili temsilcisi olduğu kanıtlanamamıştır. Davacının düzenlediği tellallık ücretine ilişkin faturaya itiraz edilmemiş olması davalı yönünden sözleşmenin geçerliliği konusunda hukuki sonuç doğurmaz. Bu durumda taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulduğundan bahsedilemez. Bu nedenle de davacı geçerli olmayan bu sözleşmeye dayanarak herhangi bir hak iddiasında bulunamaz. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmaya gerektirir…) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
 
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
 
HUKUK GENEL KURULU KARARI
 
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
 
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
 
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
 
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı HUMK’un 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 29.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.