68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan başkanlığında bir heyet, geçen haftalarda yüzde 60’a yakın oy oranıyla yeniden İstanbul Barosu Başkanlığı’na seçilen Doç. Dr. Ümit Kocasakal’ı ziyaret etti. Ziyarette, Baro Genel Sekreteri Av. Hüseyin Özbek, Yönetim Kurulu üyeleri Av. Aydeniz Alisbah Tuskan, Füsun Dikmenli ile eski baro başkanı Kazım Kolcuoğlu da hazır bulundu.

'Örgütlü güce dönüşmeli'

"Ümit Kocasakal başkanlığındaki yönetimin yeniden seçilmesi yalnızca İstanbul Barosu için değil, Aydınlık Türkiye geleceği için büyük bir zaferdir" diyen 68'liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan, Ulus'taki 29 Ekim Büyük Cumhuriyet Buluşması'nı da değerlendirdi.

'68'liler bu ülkenin vicdanı'

29 Ekim'de gerici iktidarın yıkılma telaşına düştüğünü belirten Targan, önümüzdeki süreçte bu hareketin örgütlü bir güç haline dönüşmesi gerektiğini vurguladı.

"68'liler bu ülkenin vicdanıdır, namusudur" diyerek ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Ümit Kocasakal ise, "29 Ekim'de Ulus'taki birliktelik önümüzdeki süreçte ülkemizde bir şeyler olacağının göstergesidir. Bu birliktelik doğru bir program etrafında örgütlenerek iktidara yürümelidir" diye konuştu.

 ***

İstanbul Barosu ve GÖP'ten adalet ve özgürlük konferansı

SONER BAHADIR

İstanbul Barosu ve Gazetecilere Özgürlük Platformu tarafından düzenlenen "Uluslararası Barış, Özgürlük ve Adalet Konferansı"nda Türkiye'deki hukuk ve basın alanındaki sorunlar ele alındı

İstanbul Barosu Orhan Adli Apaydın Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen etkinlikte İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Odatv davasından tutuksuz yargılanan Gazeteci Barış Terkoğlu, Balyoz davası avukatlarından Celal Ülgen, eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, Milliyet Gazetesi Yazarı Sedat Ergin'in yanı sıra eski Avrupa Yargıçlar Birliği Başkanı Vito Mo-netti, Dünya Yazarlar Birliği (PEN) Başkanı Eugene Schoulgin, PEN Genel Sekreteri William Nygraad, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Arne König gibi uluslarası camiadan önemli isimler de katıldı.

'Türkiye'de omurilik felci var'

Açılış konuşmasını yapan Ümit Kocasakal, "Yargı bir ülkenin omuriliğidir. Bu anlamda Türkiye'de bir omurilik felci yaşanmaktadır" dedi.

"Adil yargılama hakkını geçtim, adi yargılanma hakkı bile yok" diyen Kocasakal, "İddianameler, dedikodunameye dönmüş durumda. Fransa'da 'hukukun yüz karası' denilerek kaldırılan özel yetkili mahkemeler bizde halen yürürlükte. Gözaltılar gözdağina dönmüş durumda. Kimsenin hukuk güvenliği yoktur, benim de yoktur, sizin de yoktur" ifadelerini kullandı.

'Bizden intikam alıyorlar'

Gazeteci Barış Terkoğlu ise, "Biz organize olsaydık, birlikte haberler ve kitaplar yazsaydık ve hatta hedefimiz hükümeti devirmek olsaydı suç işlemiş olur muyduk?" diye sordu. Terkoğlu, iyi gazeteciliğin hükümetleri alaşağı edeceğine dikkat çekerek "Ben yargılama hakkının olduğunu düşünmüyorum. Bu tür davalarla bizden intikam alınıyor" dedi.

'Halkı devletten korumak gerekir'

Eugene Schoulgin de Tayyip Erdoğan iktidarının Türkiye'de baskıcı bir ortam kurduğunu vurguladı ve "Yeni bin yılın başında Recep Tayyip Erdoğan'ın eski uygulamaları ortadan kaldıracağı düşünülüyordu. Yani yurt dışından bakılınca Türkiye'nin demokratikleştirildiği düşünülüyordu. Ne oldu da aynı uygulamaları tekrar yürürlüğe soktu? Yoksa hiçbir zaman bir değişim niyetleri yok muydu? Erdoğan zamanında hiçbir şey değişmedi mi? Şu an ülke atmosferi, nefes alınamaz hale getirildi. Devletin görevi halkı korumakken bugün Türkiye'de halkı devletten koruma gerekliliği ortaya çıkmıştır. Türkiye'de bir polis devleti kurulmuş durumdadır" şeklinde konuştu.

'Yargı özelleştirilmiştir'

Ergenekon davasından tutuksuz yargılanan Ulusal Kanal Haber Müdürü Ufuk Akkaya ise Türkiye'de yargının ağır bir saldırı altında olduğunun altını çizdi. Akkaya, "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ciddi bir saldırı altında kalmıştır. Millet artık adalete ulaşamamaktadır. Yargı artık özelleştirilmiştir" dedi. Akkaya, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım'ın hâlâ tutuklu olduğuna dikkat çekti.

Frankeştayn benzetmesi

Avukat Turgut Kazan ise 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum sonucu yargının adeta bir canavara döndüğünü belirtti. Kazan. "Türkiye'de siyaset her zaman bir tehlike üzerine kuruluydu. Eskiden tehlike komünizmdi. Hem seçilmiş siyasiler hem de askerler bizi komünizmden korurdu. Ben de memleketi komünizmden koruma girişimi sırasında 15 yıl ceza aldım. Yeni bir tehlike çıkardılar: darbecilik. Memleketi darbecilerden korumaya başladılar. Azgın bir grup da bunun yürütücülüğünü yapıyor. 12 Eylül Referandumu sonucunda yargı bir frankeştayna dönüştü" diye konuştu.