Yeşim Turan         : Önümüzdeki hafta yapılacak seçimlere ilişkin beklentileriniz nedir?

Av.Rıza Saka        : Önümüzdeki hafta yapılacak olan seçimlerin bir milat olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü avukatlıkla ve hukukla ilgili önemli problemlerimizin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Önümüzdeki hafta inşallah bir değişimin gerçekleşmesini diliyoruz.

Kim kazanırsa kazansın, artık siyaseti ve kavgayı bir tarafa bırakıp, meslek sorunlarına, halkımızın hukuk problemlerine, hak ihlallerine eğildiğimiz bir Baro yönetiminin başladığı bir dönem olsun diyoruz.

Adaletbiz/ Yeşim Turan : Mevcut Baro yönetiminin sizce eksikleri nelerdir? Siz yönetime gelirseniz neleri değiştireceksiniz?

Av.Rıza Saka                           :

TARAFSIZ DEĞİL, TARAFLI OLDUKLARINI DÜŞÜNÜYORUM.

Mevcut Baro yönetiminin en önemli eksiği, meslek ve meslektaşların sorunları yerine daha çok siyasetle meşgul olmasıdır. Yani kendi felsefi, ideolojik ve siyasi görüşünü, Baro yönetimine aksettirip Türkiye’de ve dünyada meydana gelen olaylara sadece bu gözle bakmış olmaları, Baro yönetiminin en büyük eksikliğidir. Bununla paralel bir biçimde muhalefet partisi gibi davranıyor olmasını da eksiklik olarak görüyorum.

Tarafsız değil, taraflı olduklarını düşünüyorum. Elbette ki bir siyasi görüşleri olacaktır. Benim de bir siyasi görüşüm var ancak kurumsal sorumluluk, tarafsızlığı gerektirir.

Siz her ne kadar uygulamalarla ilgili siyasi olarak farklı düşünürseniz düşünün; eğer ortada bir hak ihlali, mesleğe ilişkin saygısızlık, eksiklik, hukuksuzluk ve problem var ise öncelikli olarak herhangi bir ayrım gözetmeksizin buna müdahale etmeniz gerekmektedir.

Bütün davalara katılmış olsalardı, önce meslektaşlarımızın yaralandığı, kaba kuvvete maruz kaldığı, tacize uğradığı hatta öldürüldüğü davalarda Baro Başkanımızın sesini duyardık.

Çünkü Baro Başkanımız medyatik birisidir. Keşke bu medyatik özelliğini sadece Balyoz ve Ergenekon davalarında değil de meslektaşlarımıza karşı uygulanan, muamelenin ve kaba gücün aslında millete karşı uygulandığını ortaya koyabilseydi… Çünkü burada  meslektaşlarımızın yaşadığı problemler aslında sadece avukatların yaşadığı problemler değildir.

Biz hakla meşgulüz ve bu hak, temsil ettiğimiz kişinin, kitlenin, grubun vekâletini aldığımız, savunmasını üstendiğimiz bireyin hakkıdır. Bu nedenle bizimle ilgili yapılacak her türlü mücadele aslında millet ve fertlerle ilgili yapılacak bir mücadeledir.

Bu yüzden bizimle ilgili problemleri ortaya koymak aslında ülkenin problemlerini ortaya koymaktır. Ben sadece siyaseten yakın bulunduğu kişilerin hakları ihlal ediliyor diye değil, önce meslektaşımızın hakkı ihlal ediliyor diye ortaya çıkmasını dilerdim.

İnşallah yönetime geldiğimizde, öncelikli hedefimiz; meslek sorunlarına el atmak olacaktır. Çünkü avukatlık mesleği her geçen gün geri dönülemeyecek problemlerle iç içe hale gelmeye başladı. Bu problemleri bizim çözmemiz lazım.

Bu problemlere ilişkin en başta geleni adliyelerin yönetimidir. Adliyelerin yönetiminde avukatlar söz sahibi değil. Oysa yargı üçlü bir sacayağından oluşmaktadır. Hâkim karar veren makam, savcı iddia makamı ve avukat savunma makamını oluşturur. Eğer siz, yargılamanın bu üç süjesinden birini eksik bırakırsanız orada adil yargılamadan söz edemezsiniz. Adliye mekanizmasının gerçek anlamda işleyebilmesi için bu üçlü mekanizmanın da adliye yönetiminde söz sahibi olması lazım.

İkinci olarak avukatların yaşadığı, çok önemsenmeyen ama çok önemli olan sorunlar var. Bunlardan ilki avukatların duruşma salonlarında saatlerce bekletilmesidir. Bir hesaplama yaptık. Sadece 1 saat beklemeden ötürü, İstanbul Baro’sunda 2 milyon dolarlık bir iş gücü kaybı var. Bu soruna çözüm bulunması gerekiyor. Aslında bu çok kolay bir sistem…

Daha bir çok soruna çözüm bulmamız gerekiyor. Avukatların âdete bir paket taşınır gibi haciz arabalarında taşınması, keşif mahallerine gitmek için hâkimin, savcının, keşif heyetinin peşinden koşuşturması vs.. bu tür problemlerin çözülmesi gerekiyor.

Bu yüzden, eğer sorun çözülmesi için mahkeme basılacak ise; geç saatte yapılan duruşmaların basılması gerekiyor ki o zaman siz meslek sorunları için bir şeyler yapmış olun.

Biz bu sorunların çözümlenmesi için Baro yönetimi olarak her gün duruşmalara nezaret edip, hâkimlerle bu konunun müzakeresini yapacak geciktiren mahkemeleri basında teşhir edeceğiz. Saat ayarlamasının doğru bir şekilde yapılması için gerekirse onlara çözüm önerilende bulunacağız.

Yine genç meslektaşlarımız ile ilgili çok önemli problemler var. Genç meslektaşlarımız stajlarını tamamladıktan sonra yalnızlaşıyorlar. Kendi bürosunu açıyor ve kendi kendine bir mücadelenin içine giriyorlar. Oysa bizim genç meslektaşlarımıza sadece staj döneminde değil, mesleğe başladıkları dönemde de yardımcı olmamız gerekiyor. Bir Baro olarak sorunlarının farkında olup yanlarında olmamız gerekiyor.

Tabi ki Baro bahçe açılsın, servisler yapılsın biz bunlara karşı değiliz. Ancak öncelikli olarak  mesleğe hevesle başlayıp yeni avukat olan meslektaşlarımıza maddi problemlerinde Baro'nun çözüm bulması gerekiyor. Hiç olmazsa bir ofis kredisi, teknoloji kredisi, bilgi işlem kredisi sağlaması gerekiyor.

Yine Baro’nun genç meslektaşlarımızın yaşadığı sorunları, hukuki problemleri danışabileceği, Baro’nun birikimiyle çözebileceği merkezler oluşturulması lazım. Avukat Hakları Merkezinde, İnsan Hakları Merkezinde, CMK Merkezinde, Hayvan Hakları Merkezinde, diğer merkez ve komisyonlarda genç meslektaşlarımızın başvurması halinde, onlara gerektiğinde mesleki birikimin aktarılacağı bir sistem oluşturulması lazım ki genç meslektaşlarımız güncelerce bir problemin çözümü için uğraşmasın. Barosunun birikiminden istifade etsin.

Baro’muz maalesef Beyoğlu’nda  baroya yakışmayan bir binadadır. Gerek orada gerekse adliyeye yakın bir binada bir Baro kompleksi inşa etmek istiyoruz. İçerisinde sosyal tesislerin, dünyanın en büyük hukuk kütüphanesinin bulunduğu, avukatların 24 saat boyunca araştırma yapabildiği, çalışmaların 24 saat boyunca canlı bir şekilde devam ettiği, 5 ten sonra kapanan değil 24 saat çalışan, avukatlara hizmet üreten, bilgi üreten, içtihat üreten bir merkez olmasını arzuluyoruz.

İstanbul’un uluslararası hukuk merkezi olması için çaba sarf edilmesi gerektiğine inanıyoruz ve biz İstanbul’u uluslararası hukuk merkezi haline getirmek istiyoruz. Çünkü 30.000 bine yakın avukat ile gerçekten İstanbul Baro’su dünyanın en büyük hukuk kurumlarından biridir.

Bu nedenle gerek orta doğuya gerek balkanlara gerekse dünyanın her bir bölgesine hukuk üretebilecek oradaki hukuki problemlere karşılıklı olarak müzakereler yoluyla çözümler üretebilecek yeni içtihatlar oluşturabilecek Yargıtay’ın da üstünde  içtihatlar oluşturabilecek, hukukta önder ve öncü olabilecek bir Baro hedefliyoruz.

Adaletbiz/ Yeşim Turan Siz Ataşehir AKP eski ilçe başkanısınız? Bu eski konumunuzun görevinizi etkileyeceğini düşünüyor musunuz?

Av.Rıza Saka                                  Ben az öncede söyledim, fakat yine ifade edeyim, herkesin kedine ait bir siyasi görüşü var. Şimdiki Baro yönetiminde bulunan arkadaşlarımızın da bir dönem CHP’de görev aldıklarını, hatta aday olduklarını, daha önceki Baro Başkanlarımızın da aday olduklarını biliyoruz. Ben bunu yadırgamıyorum. Benim yadırgadığım, eğer siyaset yapacaksanız; bunu siyasi partilerde yapın, Baro'da değil. Baro'da siyaset yapılmaz. Ben siyaseti, siyasi partide yaptım ve o defteri kapattım.

Şimdi meslek ile ilgili, mesleğimizin İstanbul’daki en üst kurumu olan Baro'da görev yapmak istiyorum. Bu nedenle önceden bir siyasi partide faaliyet göstermiş olmam o siyasi partinin temsilcisi olarak Baro’da görev almam anlamını taşımaz. İstanbul Barosu’nda olduğumda siyasi görüşümü bir tarafa bırakıp, sadece ve sadece hak ve hukukun yanında yer alacağım konusunda teminat veririm.

Çünkü şunu da ilave edeyim, siyasi iktidarlarla elbette Baro’lar zaman zaman ters düşebilir, zaman zaman benzer düşüncelere de sahip olabilir. Biz öncelikli olarak müzakere etmek, farklı projeler ve alternatifler ortaya koymak istiyoruz.

Fakat şu anki siyasi iktidarın benim daha önce içinde bulunduğum bir siyasi parti olması, karşı karşıya geldiğimizde o siyasal iktidarın lehine duruş takınacağım anlamına gelmez. Meslektaşlarım şunu bilsinler ki böyle bir çatışma ortaya çıkarsa ben hiç tereddüt etmeden avukatların ve avukat haklarının yanında yer alırım.

Adaletbiz/ Yeşim Turan Milletvekili olmayı düşünüyor musunuz?

Av.Rıza Saka                                  Hayır kesinlikle düşünmüyorum. Şu anda Baro seçimleriyle ilgili bir çalışma içerisindeyim ve ben Baronun, siyasete bir basamak olarak görülmesini doğru bulmuyorum.

 

Adaletbiz/ Yeşim Turan Yönetim dışındaki diğer rakipleriniz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Av.Rıza Saka                                 

15 EKİM MİLAT OLSUN DİYORUZ.

Gerek diğer başkan adayları, gerekse şuandaki yönetim, daha önce İstanbul Barosu'nda görev almışlardır. Şimdiki başkan Sayın Ümit Bey, Muammer Aydın yönetimindeydi, Muammer bey Kazım Kolcuoğlu yönetiminde, Kazım bey Turgut Kazan’ın yönetimindeydi. Yine Çağdaş Avukatlar Grubundaki arkadaşlarımız Yücel Sayman yönetimindeydiler. Bizim şikâyet ettiğimiz konular hep bu dönemlerde birikti. Biz de bu yüzden yeni bir başlangıç yapmak istiyoruz ve 15 Ekim’in milat olmasını diliyoruz.

Adaletbiz/ Yeşim Turan Adaylarınızı ön seçimle belirlediniz. Toplumun ortak iradesini tespit etmek için sandığa başvurmak vazgeçilmez bir yöntem midir?

Av.Rıza Saka  Kesinle evet! Şu anda insanlığın geldiği noktada en uygun yönetim şekli demokrasidir. Ve demokrasinin de yegâne olmazsa olmazı halkın iradesine uygun hareket etmek, halkın iradesine başvurmaktır. Bu da sandıktır.

Adaletbiz/ Yeşim Turan “İktidarla kavga etmemek” terimi ne anlamda kullanıyorsunuz? İktidarın, avukatlarla ilgili olarak sizin her talebinize olumlu yanıt vereceğini mi düşünüyorsunuz, yoksa iktidarla ters düşmeyecek bir tavır mı takınacaksınız?

Av.Rıza Saka                                 

İNSANLAR KONUŞARAK ANLAŞIRLAR.

Ben birkaç örnekle açıklamak istiyorum bu soruyu; Çağlayan adliyesindeki avukat aramalarıyla ilgili ortaya çıkan problemlerde, arkadaşlarımız güvenlik birimleriyle kavga ettiler, oradaki görevlilerle itiş kakışlar yaşandı ve biz gördük ki konu gerçekten çözülemez bir boyuta geldi.

Önce başsavcı ile görüştük ve dedik ki : “ burada yanlış bir uygulama var, bu doğru bir uygulama değil, avukatlara uygulanan bu muameleyi doğru bulmuyoruz bunu çözün” 

Ç
özemedi! Çözemeyince dedik ki bu konunun en üst yetkilisiyle görüşelim ve Adalet Bakanlığından randevu aldık. Adalet Bakanlığı’na projelerle çözüm önerisi sunduk ve avukatlara ayrı bir geçiş sağlansın dedik, ayrı bir turnike sistemi oluşturulsun istedik. Zaten Barolar Birliği ile de aslında bu konuyla ilgili bir görüşme yapmışlar, fakat mesele kavga ortamına taşınınca daha önceki görüşmeler unutulmuş.

Adalet Bakanı, Müsteşarıyla görüştü ve bu konunun neden uygulanmadığını sordu. “Bir an evvel uygulamaya geçilmesini istiyorum” dedi. Biz konuyu Adalet Bakanıyla cuma günü görüşmüştük ve pazartesi günü adliye açıldığında orada avukat geçiş turnikesinin gerçekleştiğini gördük. Şunu ifade edeyim ki; biz aslında Adalet Bakanlığı’na; “avukatların üzerlerinin ve çantasının aranmaması gerektiğini” ifade etmiştik ancak bunu çözemedik, fakat bunun bir orta yolu olduğunu gördük. Bir adım atmış olduk. Konunun kavga ile çözümlenemeyeceğine örnek olarak bunu vermek istiyorum.

Sorun olan konu üzerinde, müzakereler yapıldığında, çeşitli alternatifler ortaya koyulduğunda sorun ancak o zaman çözümlenecek bir noktaya gelir.

Mesela başka bir hadise de Arabuluculuk kanunudur. Baro’muz biliyorsunuz Arabuluculuk Kanunu için kırmızı kart göstermişti. Oysa biz ne yaptık biliyor musunuz? İstanbul Barosuna kayıtlı avukat milletvekillerini ziyaret ettik. Orada onların dikkatini çektik. “Buradaki uygulama yanlıştır, arabuluculuk kanununda, hukuk kültürü olmayan insanların arabulucu olması yanlış, çünkü bu yargılamanın bir aşamasıdır. Bu nedenle ancak ve ancak hiç olmazsa hukuk fakültesi mezunlarının arabulucu olması sağlanmalı ve bu şekilde düzenleme yapılmalı” dedik.

Gerçekten bu konuda bizim haklı olduğumuzu gördüler ve arabuluculuk kanununda eskiden 4 yıllık iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının da yapabileceği bu iş, sadece hukuk fakültesi mezunlarının yapabileceği bir alan haline geldi.

Bizim yaptığımız çalışmalar çok medyatik olmadığı için ve yaptığımız çalışmaları reklam olsun diye yapmadığımız için bunu bu aşamaya getirdiğimiz kamuoyu tarafından bilinmedi. Biz bunu avukatların problemi olarak gördük ve görüşmeler yaptık.

Böylelikle bu mesele bizim görüşmemizden sonra çözümlendi. İstanbul Barosu'nun yaptığı bu eylem, bu sorunun çözülmesine yeterli olmayacaktı. Aksine bize söylenen, İstanbul Baro’su bize çözüm önerisi getirmiyor, bize kırmızı kart gösteriyor oldu.

İnsanlar konuşarak anlaşıyorlar, eğer siz doğru bir şey söylüyorsanız, haklı olduğunuza inanıyorsanız, insanlar ikna olabilirler. Tabi ki çözemeyeceğiniz, ikna edemeyeceğimiz durumlarda mücadele etmemiz gereken hususlarda olacaktır. Fakat İstanbul Barosu yönetimi sadece bir muhalif tavır sergilediği için, sanki bir siyasi ve muhalefet partisi temsilcisi gibi hareket ettiği için Baro’ya mensup tüm avukatların gücünü arkasına alamıyor ve örgütlenemiyor.

Eğer siz örgütlü bir şekilde Baro’ya mensup tüm siyasi görüşleri de kapsayıcı bir çalışma yaparsanız aslında tüm avukatlar sizin arkanızda olacaktır. İşte bunu gerçekleştirdiğinizde duruşunuz ses getirecektir. Gerektiğinde müzakerelerin ve alternatif yolların uygulanıpta aşılamadığı durumlarda; o zaman İstanbul Baro'suna mensup tüm bu avukatların gücünü arkanıza alıp haklı olduğunuz konuyu yerine getirmek konusunda irade gösterebilirsiniz.

Ben bunu duruşma saatlerinin geciktirilmesinde denemek istiyorum. Yine CMK avukatlarının, avukatlık asgari ücreti tarifesinin altında çalıştırılması konusunda denemek istiyorum. Önce müzakerelerimizi yapmamız gerekiyor.

Bilimsel çalışmalarla, batıdaki doğudaki uygulamalar ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile Yargıtay kararları ile Anayasa Mahkemesi ile kararları ile bir hukukçu edası ile önce sorunumuzu,farklı uygulamaları ve bu farklı uygulamalardan alternatifleri ortaya koyalım, bununla ilgili görüşmeler yapalım, ilgili, yetkili hangi makamlar ise onlarla defalarca görüşelim, gerekirse kapılarından ayrılmaylayım, tüm bunlara rağmen cevap alamıyorsak 30.000 avukatın gücünü ortaya koyacağımızı söyleyelim, bunu yapalım.

Adaletbiz/ Yeşim Turan
Türbanlı avukat ve stajyerler konusundaki uygulamanız nasıl olacak? Avukatlık yasası, meslek ilkeleri ve uygulamaya ilişkin disiplin kurulu kararlarını nasıl aşmayı düşünüyorsunuz?

BU ÇAĞ DIŞI UYGULAMALARI BIRAKMAK GEREK, DÜNYA, TÜRKİYE GELİŞİYOR.

Av.Rıza Saka          
Aslında türbanlı ya da başörtülü avukatlarla ilgili yasal bir düzeleme yok. Sadece Barolar Birliği’nin almış olduğu bir karar var. Barolar Birliği bugün bir karar alır yarın başka bir karar da alabilir. Avukatlık yasasında yok, yönetmeliklerde de yok. Sadece Barolar Birliğinin almış olduğu bir karar var.

Ben başörtüsü yasağının çağ dışı bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Artık çok gerilerde kalmış, Türkiye bunları aşmış olmalı bugün, başörtülü başörtüsüz, genç yaşlı kadın erkek bütün meslektaşlarımız el ele , birlikte hukuk alanında hizmet üretmelidir. Biz hiç kimsenin sakalına, küpesine, dövmesine, piercingine bakmadan sadece insan olması ve meslektaşımız olması yönüyle değerlendirmemiz lazım. bu nedenle bizim bu şekli gericilikten, bu şekli görünüşler nedeniyle insanları farklı kategorilere koymaktan artık ortadan kaldırmamız lazım. Bu yüzden bu çağ dışı yasakların artık kalkması lazım ve biz Baro yönetimine geldiğimizde bu tür çağ dışı uygulamaların ortadan kalması için mücadele edeceğiz.

Avukatlık kanunu 1961 yıllarda Türkiye’de 3.000 avukat var iken getirilmiş bir düzenlemedir. Ancak günümüz Türkiye’si ile gerek rekabet hukuk çerçevesinde gerek bilişim hukuku çerçevesinde 1960’lı yıllar Türkiye’sinden çok çok ileri giden bir Türkiye’dir.

Dünya çok değişti. Bu nedenle geldiğimiz bu noktada artık ne bizim avukatlık kanunumuz, ne reklam yönetmeliği, ne de meslek ilkeleri artık güncelliğini koruyabilmiş değil. Bu nedenle değişim diyoruz! Biz bu alanda da bir değişim gösterip, avukatlık kanununda yeni bir düzenleme yapılması gerektiğine inanıyoruz.   3000 avukata göre dizayn edilmiş  yasanın artık 80.000 avukata göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Ancak bunu yaparken bizim en büyük çekincemiz şu olacaktır; farklı uygulamalar yapalım derken, mesleğimizi yabancı hukuk şirketlerinin istilasına maruz bırakmamalıyız çünkü hak konusu gerçekten sadece kapitalizmin acımasız ekonomik rekabetine bırakılamayacak kadar hassas bir konudur. Bir kere bu konuya korumacı yaklaşmak doğru olacaktır. Ancak iş birliği ve ilişkileri de örselemeden onları da engellemeden bu korumacılığı gerçekleştirmek lazım.

İkinci bir noktada avukatların bilgiye erişimi konusunda da herhangi bir engel olmaksızın her türlü teknolojik imkândan yararlanabileceği yeni bir atmosfer oluşturmak lazım.

Üçüncü olarak ta avukatlara güven olgusunu gerçekleştirmek lazım. Avukatın en az hakim kadar savcı kadar güvenilebilecek kendisine dosya bilgi emanet edilebilecek bir noter kadar güvenilir, emin kişiler olduğunu temin etmek lazım bunu da yasal düzenleme ile gerçekleştirmek lazımdır.

Adaletbiz/ Yeşim Turan Başkanlığına aday olduğunuz İstanbul Barosu'na “Darbeci Baro” suçlaması yapılmasını doğru buluyor musunuz?

Av.Rıza Saka                                 

BU YAFTA’DAN DOLAYI ŞİKAYETÇİYİM.

Ben bu suçlama nedeniyle çok üzülüyorum. Gerek şimdiki yönetime ve gerekse bir önceki yönetimdeki arkadaşlara, İstanbul Barosuna “ darbeci Baro” yaftasının yapıştırılmasına neden oldukları için de çok kızıyorum, onlardan da şikâyetçiyim. Baro'lar darbecilerin değil, hakkın, özgürlüğün demokrasinin yanında yer alan kurumlardır. Biliyorsunuz, İstanbul Barosu 12 Eylül döneminde kapatıldı. Ancak İstanbul Barosu 12 Eylül davasına müdahale etmedi. İstanbul Barosu maalesef 28 Şubat sürecinde yaşanan haksızlıkların telafisi için ya da haksızlıklar karşısında sesini duyuramadı.

İstanbul Belediye Başkanı şimdiki Başbakan sadece bir şiir okuduğu için hapse atıldı ve hangi gerekçelerle hapse atıldığını şimdi anlıyoruz. Ama İstanbul Baro'su kendi ilinin Belediye Başkanına sahip çıkamadı.

Oysa ben şunu isterdim ki o yargılamada, savunmanın, İstanbul Belediye Başkanı'nı savunan kişinin İstanbul Baro'su yönetimi olsun. Bunun olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü İstanbul Barosu hakkın hukukun özgürlüklerin yanında olması gereken bir Baro'dur. Yine İstanbul Barosu'nun bu son dönemde darbecilere veya darbeye teşebbüs edenlere karşı yürütülen soruşturmalarda tek taraflı bir biçimde sadece sanki darbecilerin yanında yer alıyormuş gibi bir görüntü sergilemiş olması da İstanbul Barosu üzerine darbeci Baro yaftası yapıştırılmasına neden olmuştur.

Elbette İstanbul Barosu bu yargılama süreçlerindeki haksızlıkları ön plana çıkaracaktır ama İstanbul Barosu, KCK davasındaki yargılama hatalarının üzerinde durmuyor ise, eğer İstanbul Barosu, Hizbullah davasındaki yargılama hatalarının üzerinde durmuyor ise, eğer İstanbul Barosu, el-kaide davasındaki yargılama hatalarının üzerinde durmuyor ise, ya da uyuşturucu kaçaklığı davalarındaki yargılama hatalarının üzerinde durmuyor ise, ve bunlarla ilgili Ergenekon’daki kadar sesini çıkarmıyor ise insanlar size “siz darbecilerin yanındasınız” derler.

Size bir örnek vereyim  Hizbullah davası 9,5 yıl sürmüş. Sadece 5 yıl adli tıp kurumunda kalmış ve 9,5 yıl boyunca pek çok sanık tutuklu olarak kalmış. Haklıdır, haksızdır ona bir şey demiyorum. Ama eğer bir dava da ya da ona benzer davalarda ya da aşırı solcu örgütlerinin yargılandığı davalarda biz sesimizi uzun tutukluluk süreleri ile ilgili çıkarmayıp sadece Ergenekon ve Balyoz davalarında sesimizi gür bir şekilde çıkarıyor isek böyle bir algı oluşturmuş olursunuz.

İşte bu algıyı İstanbul Barosu'nun değiştirmesi ve düzeltmesi lazım. Eğer uzun tutukluluklarla ilgili şikayetiniz varsa bunu her zaman dile getirmeniz lazım. Ben Ümit Bey’in 2000 yılından beri konuşmalarını inceledim. Ümit bey, trafik güvenliği ile ilgili pek çok konuda beyanat vermiş, Ataşehir ’deki imar planları ile ilgili konuşmuş. Ceza yargılaması, ceza muhakemeleri kanunu ile ilgili pek çok konuda görüş ifade etmiş ama bu uzun tutukluluk süreleri bu dönemlerde de mevcutken bir ceza hukuku doçenti olan Ümit Bey bu konularda hiç konuşmamış.

Demek ki sadece ve sadece siyaseten kendinize yakın bulduklarınızın acısını sıkıntısını paylaşır iseniz size taraflı gözüyle bakarlar.

Ben bir avukat olarak Ümit Bey’in Ergenekon ve Balyoza avukatlık yapmasını yadırgamam ben de yapabilirim. Bunu avukat olarak yapabilirsiniz ama Baro Başkanı olarak yapamazsınız. Her sanığın savunulmaya hakkı vardır, fakat Baro yöneticiliği ayrı bir sorumluluktur. Baro yöneticisi olduğunuz anda artık siyasi görüşünüzü bir tarafa bırakarak sadece ve sadece görevinizin sorumluluğunun getirdiği tarafsızlık ve objektivite ile hareket etmeniz gerekir.

Adaletbiz/ Yeşim Turan Büyük Baro'ların ve özellikle İstanbul Barosu'nun Türkiye Barolar Birliği’ndeki etkinliğini azaltacak olan delege sayılarıyla ilgili olarak TBMM gündemindeki yasal düzenleme hakkında ne düşünüyorsunuz?


Av.Rıza Saka
Bunu doğru bulmuyorum. Çünkü İstanbul Barosu’nda 30.000 yakın avukat var. Bu 30.000 ne yakın avukatın temsil edilebileceği en üst kurum olan Barolar Birliği'nde de gücü ile orantılı bir şekilde temsil edilmesi gerekir. Ancak bugüne kadar İstanbul Barosu, Türkiye Barolar Birliği'nde büyük bir güç olmasına rağmen Türkiye Barolar Birliği’nin hiç bir eylem ve işleminde yer almamıştır ve İstanbul Barosu Avukatları maalesef TBB’nin hiçbir uygulamasından istifade edememiştir. Yıllardan beri TBB’nin İstanbul Barosu avukatlarına tek bir katkısı yoktur. Aslında son alınan Baro Bahçe tesisinin Barolar Birliği tarafından alınması gerekiyordu.

Adaletbiz/ Yeşim Turan Garden74’ü İstanbul Barosu'na TBB aldı.

Av.Rıza Saka Bu çok geç kalmış bir şey. Siz TBB'ndeki en büyük güçsünüz, ancak bu güne kadar bundan istifade edememişsiniz. Siz Barolar Birliği'nin %40 na yakını temsil edeceksiniz, diğer yandan Barolar Birliği’nin gelirlerinin en büyük kısmı sizden gidecek ama siz Türkiye Barolar Birliği’nden istifade edemeyeceksiniz. Bu da acaba kavgacı üsluptan mı kaynaklanıyor? İstanbul Barosu TBB’nde de bu haliyle, kavgacı görüntü verdiği için İstanbul Barosu avukatlarına hizmet verilmesinde olumsuz bir durum mu söz konusu oluyor acaba?

Adaletbiz/ Yeşim Turan Peki bu bir başarı değil midir? Şimdiye kadar böyle bir destek alınamamış ama bugün TBB’nden bu destek alındı ve Garden 74 İstanbul Barosu’nun oldu.

Av.Rıza Saka           Eğer başarıysa bu çok geç kalınmış bir başarıdır. Ben bunu başarı olarak görmüyorum. Ben bunu da bizim son dönemdeki çıkışlarımıza görüşmelerimize bağlıyorum. Çünkü biz Barolar Birliği ile yaptığımız görüşmelerde de İstanbul Barosu avukatlarının üvey evlat muamelesi gördüğünü söyledik. Belki de Barolar birliği bu konudaki sesimizi dikkate aldı diye düşünüyorum.

Adaletbiz/ Yeşim Turan Peki delege sayılarının düşürülmesi ile ilgili uygulama gerçekleşirse ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Av.Rıza Saka                                  Böyle bir düzenleme gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz bilmiyoruz sadece bir kanun teklif var gündemde. Biz şimdi bunun raftan kaldırılıp, zaten seçimler yapıldı şu aşamadan sonra bir bu teklifin anlamı yok. Şimdi gündem de zaten avukatlık kanunu var. Bunun avukatlık kanunu ile birlikte toplu bir şekilde geçirilmesi için çalışma yapacağız ve ben bunda başarılı olacağımıza inanıyorum.

Hem delege sayısının düşürülmemesi, hem de bu kanunun şimdi gündemden çıkarılması için çalışma yapacağız. Konunun, yeni bir avukatlık kanunu yeni bir TBB sistemi çerçevesinde düşünülmesi gerekiyor çünkü yanlış bir zamanlama. Gündemde avukatlık kanununun değişmesi varken sadece TBB delege sayısının düşürülmesinin hiçbir anlamı yok. Bu nedenle biz buna mani oluruz.

Adaletbiz/ Yeşim Turan Son yıllarda, Özel Yetkili Mahkemeler ’de görülmekte olan davalarda yaşanan savunma hakkının ihlali iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz? En yakın örnek olması bakımından, önceki gün KCK davası sırasında 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaşanan avukatların darp edilmesi hakkında görüşleriniz nedir?

Av.Rıza Saka           Sorunuz çok manidar, siz de son yıllarda diyorsunuz ama bu uygulamalar son yıllarda değil maalesef. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulduğu günden beri aslında bu ülkede Özel Yetkili ya da Devlet Güvenlik Mahkemeleri adı altında faaliyet yürüten yargılamalarda hep hak ihlalleri gerçekleşmiştir.

Özel Yetkili Mahkemeler maalesef sadece ve sadece geçmiş dönemden kalma alışkanlıklarını uyguluyorlar. Geçmiş dönemde sadece Rusya başbakanı Türkiye’ye geliyor diye sırf önleme kısıtlaması olsun diye o zaman Çeçenistan’da yardım faaliyetleriyle ünlenmiş bir kurumun yetkililerinin tamamı tutuklanmıştı. 6 ay boyunca hiçbir iddia ortaya konulmadan tutuklandılar.
6 ay sonra gerçekleşen ilk celsede de beraat ettiler. Yine benzer uygulamalar sağ-sol örgüt davalarında görülmüştür. Bu uygulamalar alışkanlıktır. İşte ifade etmeye çalıştığım bu.

Bu sadece Ergenekon ya da Balyoz, KCK davalarındaki uygulama değil, maalesef bir alışkanlığın devamıdır. Biz bu uygulamaların karşısında olacağız. Yargılama yapmak hassas bir iştir. Yargılama yaparken yargılamanın gereği olan bütün ilkeleri mahkemeler, hâkimler ve savcılar uygulamak zorundadır.

Yargılamanın, mahkemenin terörle mücadele gibi bir görevi yoktur. Terörle mücadeleyi bu işle ilgili güvenlik birimleri yapar.

Ancak nasıl geçtiğimiz dönemde irtica ile mücadele görevini üstelenen bazı yargı mensupları vardı, bu dönemde de terörle mücadeleye soyunmuş, ülkenin korunmasına, kollanmasına soyunmuş bazı yargı mensuplarını görüyoruz. Belki iyi niyetle yapıyorlar ama herkes kendi görev sınırları içerisinde hareket etmelidir.

Herkes kendi görev sınırları içerisinde hareket ettiğinde ortadan hak ihlali de kalkmış olacaktır. Bazen uygulamalarda, görev sınırlarını ve kanunun tanıdığı yetkinin aşıldığını görüyorum. Bunun da mücadelesini Baro yapacaktır. Fakat sadece belli davalara bakarak değil…

Adaletbiz/ Yeşim Turan Son olarak neler söylemek istersiniz?

BEN MESAİMİ ÜNİVERSİTEDE HOCALIK YAPARAK HARCAMAYACAĞIM.

Av.Rıza Saka             Ben son olarak, İstanbul Barosu'na mensup arkadaşlarımızın, meslektaşlarımızın programımızı incelemelerini, seçim yaparken tercih yaparken mesleğin ön plana çıkarılacağı yeni bir Baro yönetimi için tercih yapmalarını arzuluyorum.

Bu ülkede İstanbul Barosu önemli bir yere sahip bu ülkenin barışı için mesleğimizin gerçekten etkin saygın konuma gelmesi için güçlü bir Baro arzuluyoruz bu güçlü Baro için de biz hazırız. Bizim İstanbul Barosu'nda değişim yapabilecek gücümüz, irademiz ve kararlılığımız var.

Ben İstanbul Barosu başkanı seçildiğimde bütün mesaimi, üniversitede hocalık yapmak gibi, ofiste çalışmak gibi rutin faaliyetleri icra etmek gibi işlere değil 24 saatimi Baro faaliyeti icra etmek yolunda harcayacağım. 2 yılımı sadece ve sadece buna ayıracağım. Baro başkanlığını 20 yıllık meslek hayatımın bir borcu olarak görüyorum. Bu borcu da inşallah meslektaşlarım yerine getirmeme izin verirler.

Röportaj/Fotoğraf
Adaletbiz/Yeşim TURAN