Olaylar

Başvurucuların murisleri olan polis memurları C.B. ve S.S. ile birlikte polis memuru V.B.E.nin de aralarında olduğu dört kişilik bir ekip, emniyet müdürlüğüne atanan şube müdürünü havaalanına giderken korumak maksadıyla görevlendirilmiştir.  Görevlendirmeye ilişkin yazıda "Muş-Bitlis karayolunda gerçekleşen yol kesme ve mayınlı saldırılar gibi terörist eylemler de gözönünde bulundurularak yol güvenliğinin sağlanması" amacına yer verilmiştir. Koruma ekibi havaalanına giderken içinde bulundukları resmî araç, tırla çarpışmış; polis memurları C.B., S.S. ile V.B.E. olay yerinde şehit olmuştur.

Başvurucuların murisleri 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında vazife malulü olarak kabul edilmiş ve mirasçıları olan başvuruculara anılan Kanun kapsamında aylık bağlanmıştır. C.B. ve S.S.nin vârisleri olan başvurucular; murislerin terör saldırısını önlemek amacıyla görev yaptığı sırada ölmeleri nedeniyle şehit kabul edilmelerine bağlı olarak, vazife malullüğünün 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) başvurmuştur. Her iki başvuru da vefatların 3713 sayılı Kanun kapsamına girmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucular; anılan ret işlemlerine karşı ayrı ayrı dava açmış, idare mahkemeleri ret işlemlerini hukuka aykırı bularak iptal etmiştir. SGK’nın kararlara karşı yaptığı istinaf başvurularını inceleyen bölge idare mahkemesi, istinaf taleplerini kabul ederek davaları kesin olarak reddetmiştir.

Öte yandan başvuruya konu trafik kazasında başvurucuların murisleri haricinde F.E. ve A.L.E.nin murisi olan V.B.E. de şehit olmuştur. Başvurucular gibi F.E. ve A.L.E.nin de vazife malullüğünün 3713 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine yönelik başvurusu SGK tarafından reddedilmiş ve işleme karşı dava açılmıştır. İdare mahkemesinin işlemi iptal eden kararına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine bölge idare mahkemesi, mahkeme kararını kaldırarak davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini ifade etmiş ve iş mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varmıştır. Anılan karar uyarınca F.E. ve A.L.E. iş mahkemesinde dava açmış, iş mahkemesi davacıların murisi ile birlikte dört personelin terörle mücadele kapsamında bir görevin icrası esnasında kaza geçirdiklerini belirterek 3713 sayılı Kanun'un somut olayda uygulanması gerektiğine karar vermiştir. Karara karşı yapılan istinaf başvurusu bölge adliye mahkemesince reddedilmiş, bu karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

İddialar

Başvurucular, vazife malullüğüne ilişkin iptal davasında davanın sonucuna etkili iddianın karşılanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

AYM’den ‘hak ihlali’ kararı AYM’den ‘hak ihlali’ kararı

Başvuruya konu uyuşmazlık, olası terör saldırısının önlenmesi amacıyla verilen görevin yerine getirildiği sırada meydana gelen trafik kazası sonucunda gerçekleşen vefatların 3713 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğidir.

Danıştay, görevin icrası esnasında gerçekleşen benzer nitelikteki olaylara ilişkin içtihadında meydana gelen olayın terör eylemlerinin önlenmesi faaliyetinden bağımsız olarak gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini dikkate almıştır. Yaşanan trafik kazasının temelinde bir şekilde terör olaylarının önlenmesi amacı yatıyorsa bu durumda söz konusu olayın 3713 sayılı Kanun'dan ayrı düşünülemeyeceğine hükmetmiştir. Yargıtay da Danıştay ile benzer şekilde somut olayın meydana geliş şeklini değerlendirerek terör olaylarının önlenmesi, takibi veya etkisiz hâle getirilmesi amacıyla ifa edilen görevler veya bu görevlere gidiş dönüşler sırasında kaza olması durumunda 3713 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğine karar vermiştir. Bu bağlamda terörle mücadele için hazırlık aşamasının dahi terörle mücadeleden ayrılamayacağını söyleyerek 3713 sayılı Kanun'un kapsamını belirlemiştir.

Derece mahkemeleri, gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususları hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliğini dikkate alarak gerekçeli kararda ortaya koymalıdır. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli olmayıp aynı zamanda kararda yer alan gerekçenin ilgili ve yeterli olması şartı aranmaktadır. İlgili ve yeterli gerekçeden anlaşılması gereken ise mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmada kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır. Bu nedenle olayın 3713 sayılı Kanun kapsamında olmadığı değerlendirilirken hangi sebeple bu sonuca varıldığının açıkça ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, olayın neden terör faaliyetini önleme amacı taşımadığını açıklamasıdır. Somut olayda bölge idare mahkemesi kararında, yaşanan olayın neden 3713 sayılı Kanun kapsamında olmadığı ilgili ve yeterli bir gerekçe ile tartışılmamış, yaşanan olayın terör faaliyetinin önlenmesinden neden bağımsız kabul edilmesi gerektiği ortaya konulamamıştır.

Sonuç olarak olayın neden 3713 sayılı Kanun kapsamına girmediği hususunun bölge idare mahkemesi kararlarının gerekçesinde yer almadığı görülmüştür. Bölge idare mahkemesi; kararlarında başvurucuların murislerinin görevlendirilme amacını değerlendirmemiş, kazanın terör faaliyetini önleme amacı taşımadığına ilişkin kendi değerlendirmesini açıkça ortaya koymamıştır. Yalnızca havaalanına gidiş sırasında yol güvenliğinin sağlanmasından bahsetmiş, söz konusu görevlendirmenin arkasında yatan nedenleri gözönünde tutmadığı gibi bu nedenleri neden kabul etmediğini de söylememiştir. Diğer bir ifadeyle başvurucuların olayın 3713 sayılı Kanun kapsamında olduğuna ilişkin iddiaları açıklığa kavuşturulmamıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/