SORU:
 
İCRA MEMURUNUN EVRAK ARAŞTIRMASI YAPMASI

İcra memuru haciz mahallinde evrak araştırması yapabilir mi, bilgisayar kayıtlarına girebilir mi? İcra memurunun yetkilerini düzenleyen İİK 80. maddede memura böyle bir yetki verilmiyor.
İcra memurunun görevi ekonomik değeri olan malları (menkul, gayrimenkul) haczetmek olmalı.
Mahkeme kararı olmadan işyerinde evrak belge araştırmak, bilgisayar kayıtlarına girmek bir yetki aşımı, görevi kötüye kullanma sayılmaz mı? Bu uygulama daha çok haciz yapılan mahal borçluya ait değilse borçlu ile haciz yapılan yer arasında bağ kurmak için bu araştırmalar yapılmaktadır.


Saim Dikici- Avukat

Sayın Ofluoğlu,

Diyelim haciz mahallinde bulunan 3. kişi, adresin borçluyla hiçbir ilgisinin olmadığı vs. yönde beyanda bulunuyor. Ancak masanın üzerinde, borçlu ile ilgili bir kısım evrak var (belge, fatura vs. gibi)

İcra memuru bunları alıp tutanağa geçirebilir mi?

Bu soruya verilecek yanıt evet ise, kapalı - kilitli yerleri açtırma yetkisi olan, borçlunun üzerini dahi arama yetkisi olan icra memurun evrak araştırma yetkisinin olmadığını savunabilir miyiz?

bence hayır...


Burada kıyasla sonuca varılamaz..İcra memuru kilitli veya kapalı yerleri ekonomik değeri olan menkuller için açabilmektedir. Bizim söylemek istediğimiz ortada duran evraklar veya açılan kapalı yerden çıkan evrak değil. Şöyle:
Avukat evrak araştırması talep ediyor, icra memuru bu talebi tutanağa geçiyor ve bu talep doğrultusunda firmanın muhasebe kayıtları inceleniyor, bilgisayar kayıtlarına giriliyor. Bu şekilde amaç dışı bir eylem gerçekleştiriliyor, ticari sırlara, saklı olması gereken muhasebe kayıtlarına ve daha da önemlisi bilgisayar kayıtlarına giriliyor. Somut olay bu..

Saim Dikici-Avukat

Haciz yapabilmek için memurun, mahallin kime ait olduğunu tespit etmesi gerekir. Yerin borçluya ait olduğunu tespit ettikten sonra icra memuru elbette ki kilitli yerelri de açtırabilir ama yerin borçluya ait olmadığına dair unsurlar varsa (kira kontratı, vergi levhası, faturalar vs..) memur masada borçluya dair evrak görse bile kasayı falan açamaz, bilgisayarı, ticari evrakları kurcalayamaz... sadece gördüklerini tutanağa geçer... ve istihkak iddiası için alacaklıya süre verir, kanaatindeyim


Savaş Altuntaş-Hakim

İİK.80.maddesi uyarınca icra memuru borçluya ait olan ya da alacaklı tarafından borçluya ait olduğu iddia edilerek haciz talebinde bulunulan adreste "haciz yapmak saikiyle" kilitli yerleri açma-açtırma yetkisi vardır. Ancak özellikle istihkak iddiasının bulunduğu durumlarda alacaklı vekilleri evrak araştırması talebinde bulunuyorlar, bunu da sırf delil toplamak amacıyla yapıyorlar.Ancak bu talebin hiçbir yasal ve hukuki dayanağı yoktur. Yasada icra memuruna evrak araştırması yapma gibi bir yetki verilmemiştir. Buna ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Adres borçluya ait ise veya üçüncü şahsa ait ancak alacaklı vekili haciz talep ediyor ise icra memurunun haciz talebini İİK.82.maddesindeki haczolunamayacağı yazılı şeyler dışında reddetme yetkisi yoktur ve bu durumda da kapalı kilitli yerleri açtırma yetkisi vardır, İİK.96,97,99.maddeleri doğrultusunda üçüncü şahsın istihkak beyanları da ve ortada görünürde bulunan vergi kayıtları, fiş,fatura,kartvizit vs.belgeleri tutanağa geçirebilir. Ancak hiçbir durumda icra memurunun "evrak araştırması" yapma gibi bir yetkisi yoktur. Ancak uygulamada buna aykırı işlemler yapıldığı görülmektedir. Alacaklı vekilinin evrak araştırması yapılmasına yönelik talebi reddeden icra memurunun işlemini şikayette şikayeti reddeden İcra Mahkemesi kararları mevcuttur.


Turabi Tomur-Avukat

Araştırma yetkisi olduğunun kanunda açıkça yazmasına gerek yoktur, bu araştırma zorunluluğu durumun mahiyetinden ortaya çıkmaktadır. Yani kanunda yazan yetkiyi kullanabilmek için bu araştırmayı yapmak zorunlu hale gelmektedir. Haczin 96-97 ye göre mi 99 a göre mi yapılacağının takdir yetkisi icra memurunda olduğuna göre bu takdir yetkisini kullanmak için bir takım verilerden hareket edilmesi gerekmektedir. İcra memuru haciz mahallinin borçluya ait olup olmadığına bu şekilde karar verecektir ve ilgili maddeyi uygulayacaktır, araştırması da bu kapsamda kalmak zorundadır. Bu amacı aşan girişimler(örneğin mahallin borçluya ait olduğu sabit iken amacı aşan şekilde araştırmaya devam edilmesi, ticari sırların ele geçirilmesi ya da farklı başka bir amacın bulunması) kanuna aykırıdır, icra memurunun girişimleri yalnızca mahallin borçluya ait olup olmadığını anlama amacına yönelik ise kanuna uygundur. Tek tek şu yapılır bu yapılmaz deme imkanı yoktur. Durumun mahiyetine göre takdir yetkisi kapsamında neyin yapılıp yapılmayacağına icra memuru karar verir, icra hakimliği de amaç kapsamında bunu denetler. Aksi durumda başka isim altında faaliyet gösterip piyasayı dolandıran üç kağıtçıları mükafaatlandırmış oluruz ve kanunun amacı da kesinlikle bu olamaz...


İbrahim Başyurt-Adalet Bakanlığı

İİK 80 ve son fıkrası gayet açıktır. "Haczi yapan memur, borçlunun üzerinde para, kıymetli evrak, altın veya gümüş veya diğer kıymetli şeyleri sakladığını anlar ve borçlu bunları vermekten kaçınırsa, borçlunun şahsına karşı kuvvet istimal edilebilir." 

Hiçbir borçlu gel kardeşim benim burada altınım var, incim var, param var, pulum var diye İcra Memurunu karşılamaz. Hele hele hacze gelindi ise borçlu kendisine tanınan yasal hakları kullanma hürriyetini yerine getirmediği aşikardır. 

Bu saatten sonra evrak araştırması yapamaz şeklindeki dar bir yorum Alacaklının elini zayıflatacağı gibi kötü niyetli borçluların elini güçlendirir. Gelişen ve değişen dünyada bir çok iş ve işlemin Teknolojik sistemler üzerinden yürümesi, Yargı Kurumlarının yasayı dar yorumlayarak Alacaklının hakkını koruyamaz hale gelmesi düşünülemez. Hukuk güncel ve evrenseldir. Açıkça hak ihlali söz konusu değil ise yasanın kendine tanıdığı yetkiyi hukuki çerçevede yerine getirir. Ancak İcra Memuru bu görevini yaparken yasanın ruhuna da aykırı davranmamalıdır. 

İcra memurunun bu hüküm uyarınca işlem yapması için ayrıca icra hakiminin kararına ihtiyaç yoktur. İcra Müdürü ve Yargı Çalışanları sıradan bir kamu hizmeti yapmamakta, adaletin fiilen dağıtılması kapsamında devletin zor kullanma gücü gibi önemli bir yetkiyi kullanmaktadırlar. Yazıya cevap verilen çoğunluk gibi düşünüldüğünde, icra memuru alacaklının temsilcisi gibi hareket etmektedir. Bazı işlemlerin yapılmasında alacaklının talebinin gerekli olması onun talepte bulunanın vekil veya temsilcisi olduğu anlamına gelmez. 

Kamu düzeni söz konusu olunca, borçlunun menfaatleri, alacaklının alacağını elde etme menfaatinin önüne geçmektedir. Bu durumda icra memurunun, İİK nun kendisine tanıdığı yetki ve verilen görev gereği söz konusu mallara ilişkin haciz talebini reddetmesi gerekir. Borçluyu veya üçüncü kişileri kanunun emredici hükümlerinin korumasından çıkaran ve durumunu ağırlaştıran bir yorum yapılmamalı, şikayete başvurma yükü ona yüklenmemelidir. Her ne kadar borçlunun daha sonra icra mahkemesinde hacze karşı şikayet yoluna başvurabileceği ileri sürülebilirse de, esasında yasaklanan bir işlemin yapılmasına yol açıp daha sonra bunun düzeltilmesini beklemek, kanunun, icra memurunu borçlu ile alacaklının menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle yükümlü tutan kuralına aykırıdır. 

İcra memurunu alacaklının tüm haciz taleplerini kabul etmek zorunda bırakmak, cebri icra gücünün gereksiz ve yersiz kullanılmasına neden olmaktadır. İcra dairesi ve memuru icra hakiminin gözetim ve denetimi altında ise de, icra mahkemesine bağlı bir organ değildir. İcra dairesi yerine icra mahkemesinin karar vermesi bir gözetim ve denetlemeden çok, icra dairesine ait yetkinin gaspına neden olmaktadır. Bu hususta Yasama organı da tezatı görerek İİK 82'de yasa değişikliğine giderek "Ek fıkra: 6352 S.K.-02.07.2012/m.16) "İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir" şeklinde ek fıkra getirmiştir. 

Saim Dikici- Avukat

İbrahim Bey, kanunda borçluya ait... malların haczedilebileceği yazar. Bunun için öncelikle icra mahallinin borçluya ait olduğu usulü dairesinde belirlenmiş olmalıdır. 

Tam aksine yerin borçluya ait olmadığını tevsik eder mahiyette mahale ilişkin kira kontratı, orada bulunan şahsa ait abonelik sözleşmeleri vs sunulmuşsa bu belgeler yerin borçluya ait olmadığı konusunda karine teşkil eder, böyle bir durumda hiçbir nedenle (alacaklı veya vekili talep etti veya burası borçluya aittir dedi diye) icra memuru mahalde haciz yapmamalıdır, kapalı yerleri açtırıp, evrak araştırmasına vs girişmemelidir. Yaparsa icra dosyası ile ilgisiz insanların anayasal mülkiyet hakkına tecavüz etmiş olur. Açık alanda dosya borçlusu ile ilgili evrak, ya da sair emareye rastlarsa bunları tutanağa geçirmekle yetinmelidir düşüncesindeyim.

Özden Nizam-Avukat

Saim Bey,
Borçlu düzeneği ayarlamış, görünürde herşeyi başka bir şirket varmış göstermiş. Alacaklı da biliyor ki bu durum tamamen göstermelik. İcra Memurunun görevini bu denli göstermelik seviyede tutmamak gerek. Kaldı ki araştırılan husus, borçluya ait bilgi, doküman, kayıt vs. Yoksa eğer bu durum da zapta geçer.

Saim Dikici-Avukat

Öyle bir durum varsa bile bu bence icra memurunun işi olmamalı. Alacaklı taraf bu delilleri ortaya koyup, açacağı davada organik bağı ispatlamalıdır. Ben kötü niyetli borçluları savunmak için bunları yazmıyorum, icra dosyası ile ilgisiz insanların mağdur edilebilme riskinin özellikle büyük şehirlerde çok büyük bir risk olduğunu düşündüğüm için belirtme ihtiyacı duyuyorum. Yanlış anlaşılmaması için şunu da belirtmeliyim, takip ettiğim davalarla ilgisi yoksa ya da danışmanlık yaptığımız şirketlerin işi değilse, bağımsız icra işi almıyorum. Yani yok denecek kadar azdır icra dosyamız. http://www.adalet.org/forum2/icon/12.gif 

Rahmi Ofluoğlu

EVRAK ARAMASI- BİLGİSAYAR KAYITLARINA GİRİLMESİ
Kişilerin iş yerleri, konutları sadece mahkeme kararı ile aranabilir, acele hallerde mülkiye amirine verilen istisnai bir yetki vardır, ancak bu yetki bile sonradan hakim onayına sunulur.
1136 sayılı avukatlık kanunu avukatlara böyle bir yetki vermediği gibi 2004 sayılı İİK'da da icra memuruna verilen böyle bir yetki yoktur.
YASALARLA VERİLMEYEN BÖYLE ÖNEMLİ BİR YETKİYİ KİYAS YOLU İLE VAR SAYMAK ANAYASANIN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ TEMİNAT ALTINA ALAN HÜKÜMLERİNE, TCK’YA AYKIRIDIR.
Haciz alacaklının alacağına kavuşması için düzenlen bir kurumdur. Bir kısım borçluların borçlarını ödememek için veya ödeyemedikleri için çeşitli yollarla tedbirler almakta oldukları biliniyor. Bunun en bilinen örneği de başakları üzerine firma kurmak, başkaları üzerinden ticaret ve sanayi faaliyetlerini yürütmek şeklindedir. Bu çeşit muvazaalı durumlarda ise bulunan pratik çözüm İİK 97/a daki karineden yararlanmak.. Borçlunun gölgesi değmişse bir iş yerine orada haciz yapılıyor.. Borçlu bir iş yerine bayramlaşmaya gitmiş, hal hatır sormaya girmiş ya da orada iş bulmuş çalışıyor, orada haciz yapılıyor. Gerekçe hazır: Haciz mahalline gidildi, borçlu hazır, borçluya ait kartvizit bulundu v.s. Bir kaç yaşanmış örnek:
• Dükkâna haciz geliyor, adamın faks makinesi haczediliyor, adam ne yapacak bu durumda, komşunun faksını kullanıyor. Avukat bu kez gelip komşuda haciz yapıyor. Gerekçe borçluya ait fakslar bulundu.
• Bir matbaa iflas etmiş, iflas eden matbaanın sahibine arkadaşı bir matbaacı iş veriyor. Alacaklı borçluya iş veren matbaaya matbaa malzemesi satıyor. Alacaklının çalışanları borçlunun orada çalıştığını görüyor ve gidip patronlarına anlatıyor. Alacaklı avukatı bu kez matbaaya hacze geliyor, haciz uyguluyor ve ne cesaret bir de leasingli makineyi kaldırıyor..
• Baba borçlu, yaşlanmış, bir kenara çekilmiş emekli maaşı ile yaşamaya çalışıyor. Oğlu 35 yaşında, şirketi var, alacaklı iş yerine hacze gidiyor, baba orda.. İş yerinde babaya ait sağlık sigortası teklifi bulunuyor, muhasebe kayıtlarından bananın borç alacak kaydı alınıyor, iş yerinde haciz yapılıyor.
Örnekleri çoğaltmak, daha ilginç örnekler vermek mümkün.
Borçluların bir bölümü belki çoğu muvazaalı işlemler yapmış olabilir. Biz kurunun arasında yaş da yanar düşüncesi ile temel hak ve özgürlükleri dolanma, hak ihlalinde bulunma hakkına sahip olamayız.
TCK’nı 132-140 maddeleri Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçları düzenlemekte, özel hayatı korumaktadır.
TCK 132 Haberleşmenin gizliliğini ihlal
MADDE 132 - (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, (Değişik ibare: 6352 - 2.7.2012 / m.79/a) “bir yıldan üç yıla kadar hapis” cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, (Değişik ibare: 6352 - 2.7.2012 / m.79/a) “verilecek ceza bir kat artırılır” demektedir. 
İş yerine hacze gidiyorsunuz, borçlu ile ilişki kuracağım diye evrak araştırması yapıyorsunuz, maile adresine girip çıktı alıyorsunuz. TCK 132-140 inci maddeleri İİK 80 inci maddeyi kıyasla yorumlayarak suç işleme imtiyazını elde etmek hukuken mümkün mü? 
Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması
MADDE 239 - (1) Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vakıf olduğu ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikayet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi halinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur.
Gene İİK 80. maddeyi keyfi yorumlayarak TCK 239 ve VUK 362. Maddeleri hiçe saymak, ticari sırları elde etmek, ifşa etmek hukuken uygun görülebilir mi?
Anayasanın 6. Maddesi “ Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” demektedir. İcra memurları veya avukatlar yasalarda olmayan bir yetkiyi böylesine kıyas yolu ile yetki yaratıp temel hak ve özgürlükler ihlal edebilirler mi?
Hukuk azınlığın hakları için vardır. Borçlular mal kaçırıyor, muvazaa yapıyor gibi bir genelleme ile temel hak ve özgürlükleri ihlal etme yetkisi kimseye verilemez. Çağdaş hukuk bunu korumaz.
Halen de facto olan bu durum bir gün birilerinin felaketi olabilir. Bunu 1. Derece mahkemeleri hoş görse Yargıtay görmeyebilir, AYM var, AİHM var..
Hile yoluna giden borçlulara karşı TCK’da, İİK’da bir dizi müeyyide var, böylesine, kıyas yolu ile yetki yaratarak hak ihlali yapmak hukukun üstünlüğünü savunan hukukçuların işi olmasa gerek.